Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2009 Ocak ayında işsiz sayısı 3 milyon 650 bine ulaştı. Bir yıl önce ocak ayında işsiz sayısı 2 milyon 591 bin idi. Bir yılda işsiz sayısındaki artış 1 milyon 59 bini buldu.
23 milyon 523 bin işgücünün (tarımda ve sanayide) yüzde 15.5’i işsiz. Tarım dışında işsizlik oranı yüzde 19‘a ulaştı. İşgücü içindeki her 100 gencin 27.9’u işsiz.
Dün bu rakamlar açıklanınca, daha önceleri gösterdiğimiz tepkinin benzerini sergiledik. Gene “Ah vah” diyerek dövündük.
“Ah vah” etmek bir işe yaramıyor. Önemli olan, işsizlik sorununu çözmek için harekete geçmek. “Sorunu çözmek için” kimsenin bir şey yaptığı yok.
İşsizlik rakamları açıklandıkça birkaç gün “Geçen ay şöyle idi, bu ay böyle oldu” şeklinde konuşmalar oluyor. Sonra  işsizler unutuluyor. İşsizlerin ne durumda olduğuyla kimse ilgilenmiyor.

İşsizlerle ilgilenen yok
Bizde işsizlik sorununun farklı yönleri var.
Sondan başlayalım, başa doğru sıralayalım:
-  Küresel kriz rüzgârı en fazla bizi etkileyince işyerlerinin bazıları zorunluluk nedeniyle bazı işyerleri ise durumdan fırsat yaratarak işçi çıkardı.
Kriz rüzgârında işini kaydedenlerin çoğu orta yaş ve üzeri işçiler. Bunların iş bulmaları zor. Bunların iş güvencesi varsayımına dayalı olarak  oluşturdukları yaşam düzeyini sürdürmeleri çok çok zor.
-  Türkiye’de hızlı nüfus artışı var. Gençler eğitimlerini tamamlıyor, askerlik görevini bitiriyor. Bunlar iş piyasasına yeni girenler. (Geçen ocak ayından bu ocak ayına işgücü 1 milyon 135 bin arttı. 22 milyon 388 binden 23 milyon 523 bine yükseldi.) Ne yazık ki, ekonominin bugünkü şartlarında işgücüne yeni katılanların da iş bulmaları imkânsız.
-  Tarımda üretimin gücendirilmesi sonucu, kırsal alanda üretici olan çok sayıda insan kentlere göç ederek kentlerde iş aramaya başlıyor. Daha önce tarım sektöründe işi olan ve üretici olan çok sayıda insan, iş bulamayınca sadece işsiz sayısını artırmıyor, üreticiyken, işsiz tüketici oluyor.
-  Kriz öncesi dönemde de, kırsal alandan kentlere göç başlamadan önce de, bizde kemikleşmiş bir işsizlik sorunu vardı. Daha sonra ortaya çıkan olağandışı baskı altında bu klasik işsizlik ve bu kesimdekilerin durumu tamamen unutuldu.

Tedbir almadan sorun çözülmez
Tekrar başa dönelim. “Ah ile, vah ile” günleri geçirecek yerde:
-  Öncelikle işsiz kalanların, yeni iş imkânları yaratılıncaya kadar nasıl yaşayacaklarını düşünelim. Bunlar ve aileleri ne yiyecek, ne içecek? Bu konuda ne gibi tedbirler almalıyız ki, bu insanlar aç ve açıkta kalmasın.
-  İşsizlik sayısının devamlı artma eğilimi karşısında ne gibi politikalar uygulayacağımızı belirlememiz gerekir. İşsiz sayısının artmasını sadece seyredemeyiz. İki gruptaki insana iş yaratacağız: (1) Sanayide ve tarımda işi olup da işini kaybedenlere iş bulacağız, (2) İş piyasasına yeni girecek gençlere iş bulacağız.
Bunlar kendi kendine olmaz. Hükümet, öncelikle işten çıkarmalara yol açan gelişmeleri frenleyici, işsizlere yeni iş imkânları yaratacak gelişmeleri destekleyici politikaları belirlemek ve uygulamaya koymak zorundadır. Bu yetmez. İşini kaybedenleri ve işsiz kalanları aç ve açıkta bırakmayacak sosyal politikalara ihtiyaç vardır.