Bugüne kadar ekonomi, sanayi, para - kredi denildi mi devamlı olarak İstanbuldan söz edilir, İstanbul dışındaki şehirlerde olan biten "yok" sayılırdı. Ama giderek tablo değişiyor. Çünkü:(1) İstanbul krize yapısal değişimini tamamlayamadan, yapısal değişimin başında yakalandı.(2) Kriz İstanbuldaki kuruluşların kullanılabilir fonlarını eritti.(3) İstanbula kaynak akıtan finans kuruluşlarının, bankaların kaynakları kurudu. Banka sisteminin kaynaklarından yararlanmadan faliyetini sürdürme şansı olmayan İstanbulun büyük kuruluşlarının banka sektöründen (mevcut yapılarını ve faliyetleri ile) kısa ve orta dönemde ek kaynak sağlayarak ayağa kalkmaları ve tekrar koşacak güç kazanmaları imkansız.Bu tabloda ne olacak? "İstanbul bitti" diyerek Türkiye de biticek mi? (1) İstanbul bitti denilse de "sıfır" olmadı. Ama "dinamo/öncü" olma gücünü kaybetti. (2) Öncü kelimesini kullanmak abartılı olur ama dinamo olma görev ve sorumluluğu Anadoluya kaydı. Anadolunun bu şansı kullanıp kullanamayacağını ise önümüzdeki günlerde göreceğiz. Kısaca "özetlenen" tablo hakkında biraz açıklama yapayım.İstanbuldaki "büyük sermaye grupları/büyük sermaye çevreleri" genelde Anadolu kökenlerine rağmen "Bizanslaşmış" "aile şirketleri"dir.Bu aile şirketleri (aile reislerinin sabahtan akşama "kurumsallaşma" türküsü çağırmalarına rağmen) kurumsallaşamamanın getirdiği "iniş çizgisinde" krize yakalandı. İstanbulu İstanbul yapan bu büyük aile grupları(1) Küreselleşen pazarların gereği olan ileri teknolojiye, ekonomik büyüklükteki üretime geçemedi. Dünya kalitesi ve fiyatı ile dünya pazarında talebi olan, katma değeri malları üretemedi. İç pazarın sınırlı talebine esir oldu. (2) Kazançlarını üretimden aileye kaydırdı. Üretim artışı için kullanılabilecek kaynaklarını yurtiçinde ve dışında donuk, likit olmayan değerlere bağladı. (3) Aile boyutunu aşan iş hacmi karşısında nefesleri ve kredi kullanma güçleri tükendi. (4) Bu çerçevede bazıları kendi içlerinde erimeye ve inişe geçmeye başlarken bazıları işletmelerini parça parça yabancıya satarak oyun sahasından çekilme arayışına girdi. (5) Kaynağının büyük kısmını İstanbula bağlayan finans kesimi de bu çöküş veya gerilemenin olumsuz etkisi altanda ezilmeye başladı. İşte tam bu sırada kriz çıktı. Ne "İstanbul Yaklaşımı" ve ne de "yeniden yapılanma" söylemleri İstanbulu ayağa kaldırabilir. Çünkü: (1) Aile şirketlerinde hâlâ şirketi güç duruma düşüren aile fertleri hakimiyeti koruyor. (2) Aile içi likit kaynaklar sınırlı. (3) Finans kesiminden imkan sağlansa bile yabancı kaynağın getireceği ek faiz maliyetini karşılama gücü yok. (4) Bu kuruluşların proje kanalında (Project Pipeline) yapısal değişimin yolunu açacak, krizden çıksa yardımcı olacak projeler yok. Hazırlık yok. Kriz darbesini yemiş eski (katma değeri düşük - iç pazara yönelik) üretim yapısı ile krizden çıkmaları ise çok zor. Bütün bunlar nedeniyle İstanbulu bir süre unutacağız. Anadoluya "ümit" bağlayacağız. guras@milliyet.com.tr Önümüzdeki günlerde "Anadolu" giderek daha fazla gündeme gelecek. Ve de gündemin ilk sırasına oturacak.