Acaba bir ülkenin yatırım gücü nereden ortaya çıkar? Nasıl artar? Nasıl azalır?Yatırımın kaynağı milli gelirin tüketilmeyen, tasarruf edilen bölümüdür. Kamu kesimi tasarrufundan fazla harcama yaptığından tasarruf açığı verir. Özel sektör ise tasarrufunun tamamını harcamaz. Kamu kesimi, özel sektörün tasarruf fazlası ile açığını kapatmaya çalışır. O da yetmeyince, dışarıdan borçlanır (dış tasarrufu kullanır). Böylece açığını kapatır.Milli gelirin 2001 yılındaki küçülmesine ve bunun sonucu insanların reel gelirinin düşmesine paralel olarak, tasarruflar da (göreceli olarak ve de miktar olarak) küçüldü.Özel sektörün tasarrufunun bileşimi de önemlidir. Hane kalkının tasarrufu ile kurumların (şirketlerin) tasarrufları arasında fark vardır. Kurumlar (şirketler) kar ettikleri sürece, fon yaratırlar. Bu yarattıkları fonlar kurumların tasarrufunu oluşturur. Şirketler bu fonlara dayalı olarak yatırım yapar. Büyür.Ülkede sağlıklı yatırım ve büyümenin kaynağı kurumların (şirketlerin) karlı çalışarak yarattıkları fonlardır. Bu fonlar yetmediğinde kurumlar (şirketler) mali aracı kurumlar kesiminden (bankalardan, borsadan, diğer mali kurumlardan) değişik şekillerde borçlanırlar. Fon temin ederler.Mali aracı kurumlar (bankalar, borsa, diğer mali kurumlar) halkın tasarruflarını kurumlara (şirketlere) aktararak onların yatırım yapmasına yardımcı olurlar. Aracılık yaparlar.Türkiyenin kısa, orta ve uzun dönemde en önemli sorunu "yatırım"dır. Yatırımda üçlü bir etkileşim vardır. (1) Tasarruf olacak. (2) Yatırım talebi ve bu yatırım talebini karşılamaya hazır müteşebbis olacak. (3) Mali aracı kurumlar bu arz ve talebin arasını bulacak.Yatırım denilince de farklı şeyler anlaşılır. Yatırım vardır, yatırımcık vardır. Altyapı yatırımları vardır, üstyapı yatırımları vardır.Bizim altyapı yatırımlarımızın kapasitesi doldu. Altyapımız eskidi. Altyapı yatırımı ihtiyacımız var ama, kısa sürede arayışımız, imalat sanayii yatırımlarının artmasıdır. İmalat sanayii yatırımlarını destekleyecek enerji, ulaştırma - haberleşme yatırımlarının, tarım yatırımları ile turizm yatırımlarının hızlanmasıdır.Türkiyede hane halkı, tasarrufunun büyük bölümünü konut ve taşıt aracına yatırıyor. Bunlar da yatırım ama üretken yatırım değil.Rahmi Koçun sözünü ettiği yatırım, imalat sanayii yatırımıdır. İmalat sanayii yatırım için kurumlar (şirketler) kendileri fon yaratamadığından kredi kullanmak zorundadır.Fakat 2001 yılı krizi, kur riski ile satışlardaki düşme gibi iki temel nedenle kurumların (şirketlerin) bilançolarını rezil etti. Kurumların bu rezil bilanço ile banka kredisi kullanma imkanı kalmadı.İşte bunun içindir ki, bankaların kasasında krediye dönüşebilecek 6 - 7 milyar dolar tutarında likit kaynak olmasına rağmen bankalar kredi kullandıramıyor. Kurumlar (şirketler) kredi alamıyor.Borsadan, sermaye piyasasından kısa sürede fon toplama imkanı yok.Sayın okuyucularım, talep artışı olmadan, piyasa açılmadan durup dururken kurumlar (şirketler) imalat sanayiine yatırım yapmaz. Ama Rahmi Koç uyarıyor. Diyor ki: "Talep uyansa, piyasa harekete geçse bile yatırım yapacak güç kalmadı."Bu olumsuz gelişme sadece Rahmi Koçun sorunu değildir. Ülkenin sorunudur. Bu ülkede yaşayan 67 milyon insanın geleceğini karartacak bir sorundur. Yatırım yapılamaz ise üretim olamaz. İstihdam büyüyemez. Ülke kalkınamaz. Onun içindir ki, kısır döngüden kısa sürede çıkış yolu bulmaya mecburuz. Gecikir isek yeni krizler kapımızı çalar. guras@milliyet.com.tr Rahmi Koçun "Türkiyede yatırım yapacak mali güç kalmadı" şeklinde bir değerlendirme yapması çok önemlidir.