Şerefnur Özen bana, enginar üretiminin değişik bölgelere yayılması ile Türkiye’de nasıl 12 ay enginar yeme imkânının ortaya çıktığını anlattı. Daha önce de yazdım, Şerefnur Özen enginar doktoru. İhtisasını Fransa’nın Avignon kentindeki araştırma enstitüsünde enginar uzmanı Claude Pecaut’un yanında yapmış. “Üreticiye enginarı sevdirdik. Bu sayede üretim bölgeleri genişledi. On iki ay piyasada enginarın bulunması sağlandı. Bu gelişmeye katkım olduğu için mutluyum” diyor.
Şimdilerde Ege’de ve Akdeniz’de “kasım-nisan”, Aydın çevresinde “mart- haziran”, Bursa çevresinde “nisan-haziran”, Adapazarı ve Ankara çevresinde “mayıs-ağustos” aylarında tarla ürünü elde ediliyormuş...
Şerefnur Hanım, “eylül-ekim”de üretim yok. Piyasayı boş bırakmamak gerekir. Onun için de bu dönemde soğuk hava depolarında enginarın 87 gün özelliğini kaybetmeden muhafazasını sağlayacak çalışmayı yaptım. Böylece tüketiciye 12 ay enginar yedirecek düzenin kurulmasını sağladım” diyor.
Enginarın da ‘hibrit’i var
Bunlar iyi haber. Bir de iyi olmayan haber var. Eskiden bizim Bayrampaşa ve Sakız Enginarı, dip sürgününden (piçten) ürerdi. Enginar bitkisi (çok yıllık), gövdesi toprak altında kalan, 6-8 yıl (hatta 13 yıl) devamlı ürün veren bir bitkiydi.
Şimdilerde İsrailliler ve Hollandalılar “Hibrit” enginar tohumu geliştirmişler. Bu tohum ile bir defalık fide elde ediliyormuş. Hibrit tohumun, fidelenmesinden üç-üç buçuk ay sonra enginar ürünü toplanıyormuş. Üretici hibrit enginarı tercih ediyormuş. Verimi daha iyi imiş.
Şerefnur Özen, “Tüketici hibrit enginar ile Bayrampaşa ve Sakız enginarını ayırabilir. Hibrit enginar daha yavan, daha farklı tadı olan bir ürün,” diyor. Hibrit enginarın kafası yassı, sapı kalın, çanağının dışı geniş, içi küçük oluyormuş.
Enginar kalbi (bebek enginar) talebi arttıkça, halk bebek enginarı tanıdıkça, üretimi de artıyormuş. Enginar sulu toprakta yetiştirilirmiş.
Şerefnur Özen enginardaki, “sinarin” maddesinin önemini hatırlatıyor. “Enginarı çiğ olarak da yemek mümkün. Çiğ yiyemeyen, haşlasın; önce kabuklarının altını emsin, sonra göbeğini yesin. Kabuklar sinarin deposu” diyor.
Enginarın fazileti
Bir pehlivan hakkında övgü düzülürken denir ki , “Öyle yiğit bir pehlivandır ki, er meydanında önüne geleni beş dakikada devirir... Dünyada karşısına çıkacak bir babayiğit yoktur.” İşte o biçim. Ben de size, “Enginarın fazileti” konusunda bugüne kadar yayınlanmış övgüleri aktaracağım:
* Enginar, A ve C vitaminlerinin yanında kalsiyum, potasyum, demir, manganez, fosfor gibi mineraller ihtiva eder.
* Karaciğer toksinlerini temizleyici (antihepatoksik) özelliğe sahiptir.
* Bitkinin yapraklarında yoğun olarak bulunan sinarin (cynarin) adlı madde, karaciğer, safra kesesi, böbrek ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım eder. Toksinlerin etkilerine karşı karaciğeri korur. Gıdaların enerjiye dönüşmesinde büyük rolü bulunan karaciğerin kendini yenilemesini destekler.
* Karaciğerdeki kan dolaşımını artırır ve hücre bölünmesini teşvik eder. Karaciğeri yenilemesinin yanı sıra karbonhidratların kolayca yakılmasını sağlayarak sağlıklı zayıflamaya yardımcı olur.
Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası yıkılmayacak
AA’nın “Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası’nın yıkılacağına” ilişkin haberi üzerine yazılan yazıdan sonra İstanbul İl Özel İdaresi’nden bir açıklama geldi.
Açıklama şöyle: Kasımpaşa’da bulunan Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası’nın yıkılıp yerine başka bir yapının inşa edileceği haberi gerçeği yansıtmamaktadır. Tarihi binanın, aslına uygun olarak restorasyon işlemleri İstanbul İl Özel İdaresi tarafından yaptırılacaktır.