Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye üç dış güce teslim olmuş durumda. Onlar bizi nereye götürürlerse gidiyoruz. Biz nereye gittiğimizi bilemiyoruz. İnşallah onlar bizi nereye götürdüklerini biliyorlardır...
(1) Dış politikada ABD yönetimine teslim olduk. Bize ne görev verilir ise yapıyoruz. "Harbe gir" derlerse gireceğiz. "Bu ülkeyi sev" derlerse seveceğiz. "Şuna kız" derlerse kızacağız.
(2) Ekonomi politikalarında IMF yönetimine teslim olduk. Ne derler ise yapıyoruz. Kuru çapaya bağla... Pek iyi... Kuru dalgalandır... Pek iyi... Bir haftada beş kanun çıkar... Pek iyi... Bağımsız kurum kur... Bağımsız kurum sayısını artır... Bankaları batır... Bakanlıkların yetkisini azalt... Sadece borç öde... Başka hiçbir şey yapma... Pek iyi... Pek iyi... Pek iyi...
(3) İç politikada AB (Avrupa Birliği) yönetimine teslim olduk. Ne derler ise yapıyoruz. Türkiye’de düşünce, yazma ve eleştiri hürriyeti yok... Baskı rejimini kaldırın... Pek iyi... Ama AB temsilcisi Karen Fogg’un hakkında kötü yazılar yazılmasın... Böyle yazıları yasaklayın... Bu konuda yayın yapan gazeteleri toplayın... Pek iyi... Kurban kesmeyin... Pek iyi... Sağa bakmayın, sola bakın... Pek iyi... Uyum yasalarını üç güne kadar çıkarın.. Pek iyi..
Her dediklerini gık çıkarmadan yapsak bak nasıl adam oluruz?" diyerek ayıbımızı örtmeye çalışıyoruz.
(1) Aman ABD yönetimini kızdırmayalım... Yoksa dünyanın bu "çok stratejik" bölgesinde yalnız kalırız.
(2) Aman IMF’nin dediğinin dışına çıkmayalım. Yoksa bize kredi vermezler.
(3) Aman Avrupa Birliği’nin her dediğini yapalım yoksa bizi Avrupa Birliği’ne tam üye yapmazlar.
Gelişmeler o kadar ileri gitti ki, Türkiye’de artık "öz yönetim" kalmadı. Ankara’da sistem ABD, IMF ve AB yönetimlerinden gelecek direktiflere göre çalışıyor. Ankara’daki sistem, Türkiye için "özgün" dış politika, ekonomi politikası, iç politika geliştirme imkanını tamamen kaybetti.

Sadece Ankara’daki sistem değil, Ankara dışındaki sistem de "teslimiyet" ezikliğine alışmış durumda. Cumhuriyet’in işadamı, Milli Mücadele şartlarında ticarette başarıya ulaşmış "sembol" işadamı Vehbi Koç’un torunu Hürriyet gazetesine beyanet veriyor. "Artık bizi büyüt Amerika!" diyerek, ABD yönetiminin kendi şirketini krizden çıkartarak, büyütmesini istiyor.
Ankara’da toplanan Türkiye - ABD Ekonomik Ortaklık Komisyonu’nda Türk tarafı tekstil kotalarının ve antidamping engelinin kaldırılmasını, ayrıcalıklı endüstri bölgeleri statüsüne izin verilmesini beklerken, ABD helikopter ve silah satmaya, enerji ihalelerindeki pürüzü çözmeye çalışıyor.

Bu tablonun yanlış yanı şurada:
(1) Biz Türkiye olarak nereye gittiğimizi, kısa, orta ve uzun dönemde nasıl bir Türkiye ortaya çıkacağını bilemiyoruz. Üç ayrı dış güç kendi bekleyişleri doğrultusunda bizi bir yana çekince Türkiye gerçek anlamda bir "belirsizlik" uçurumuna itiliyor.
(2) Sömürge yönetiminde, komünist sistemde de dış güçler bir ülkeyi yönlendirirdi. Ama o sistemlerde ülke tek bir dış gücün etkisine girerdi. O tek dış güç ülkenin bütünü ile sorumluluğunu üstlenirdi. Halbuki Türkiye’nin bugünkü durumunda üç farlı dış güç üç farklı ilgi alanında Türkiye’yi yönlendiriyor. Üçünün bekleyişi farklı. Üçü de "sırtlarında yumurta küfesi" taşımıyor. Her an "paaaatttttt" diye, Türkiye’yi ortada bırakmaları mümkün... Türkiye’nin kısa, orta, uzun dönemli geleceği, hele hele Türk insanının durumu onları ilgilendirmiyor.
Bu yazının sonunda, "ABD’ye, IMF’ye, AB’ye ‘hayır’ diyelim" cümlesini beklemeyiniz. Bugün dünyada, ABD, IMF ve AB gerçeği var. Ama bu güçler ile iyi ilişkiler içinde olmak başka, "teslimiyet" başka şey...