Geçen yıl bugünlerde bütçe hazırlanırken, geçmiş yıllarda başlanmış ve tamamlanmamış 5 bin 556 proje para bekliyordu.
Bu projelerin tamamlanması için gerekli para miktarı da 131 milyar dolar karşılığı Türk lirası idi.
1999 yılının vergi geliri tahmini olan 35 milyar dolar karşılığı Türk lirası ile bu yatırımları tamamlamanın veya bir kısmına para ayırmanın imkansızlığı görülüyordu.
Buna rağmen "iş yapmış olmak için", 1999 yılı bütçesi ile bin beş yüz dolayında yeni proje başlatıldı. Sadece 1999 yılında başlatılan projelerin ödenek ihtiyacı 10 milyar doların üzerindeydi.
Bunları şunun için anlatıyorum: "İsteyenin bir yüzü kara... Vermeyenin iki yüzü kara..."
Bütçenin musluğunu açarsanız, her kamu kuruluşu ister... Bundan doğal bir şey olamaz.
Ama geliriniz yetmiyor ise, gideriniz fazla ise ve de aradaki açık enflasyonu körüklüyor ise, vermeyeceksiniz. Yetmiyor diyene vermeyeceksiniz. Yettireceksiniz.
Olur mu? Olur. İşte size olan bir örnek:
Bugüne kadar Merkez Bankası para politikasını uygulamada Maliye'nin peşine takılırdı. Bütçedeki artış kadar, parasal gelişmeyi sağlar, piyasayı fonlardı. Bu durumda bütçe harcamalarındaki büyümenin oranı faiz oranını belirlerdi.
Bu yıl Merkez Bankası, parasal büyümenin, bütçe harcamaları ile göbek bağını koparttı.
Yılbaşından bu yana bütçe harcamaları yüzde 80'lerde büyürken, Merkez Bankası parasal büyümeyi yüzde 45'lerde frenleyebildi. İşte bu sayededir ki, yılbaşından bu yanaki dönemde fiyat artışları yüzde 40'larda kalabildi. İşte bu nedenledir ki, gecelik faiz aşağıya düşebildi. Yüzde 80'lerden, yüzde 70'lere inebildi. İşte bu nedenledir ki, artık dövizi Türk lirasına çevirerek gecelik faiz ile para kazanma şansı kalmadı. Politika uygulamasındaki başarı nedeniyle de, gecelik faizdeki düşmeye rağmen, Türk lirasından dövize hücum olmadı.
Bütçe dengesinin nasıl olacağı, harcama kalemlerinin nasıl belirleneceği önemli ama, bütçe de belirlenen ödeneklerin kullandırılması hepsinden daha önemli.
Maliye, Hazine, DPT'ye büyük sorumluluk düşüyor. Bu üç kamu kuruluşu bir araya gelip bütçe ödeneklerini kontrol ederse enflasyonu indirme çabalarında başarı sağlanır. Bütçede ödeneklerin sınırlı tutulması yetmez. Bütçede belirlenen ödeneklerin tamamının serbest bırakılmaması, kontrollu biçimde kullandırılması şarttır.
Ödenekler serbest bırakıldığında tamamı hemen harcanır. Ödeneklerin üzerinde taahhüde girilir. Bağlantı yapılır... Sonra ek ödenek istenir. İpin ucu kaçar. İpin ucunun kaçmaması için ipi başlangıçta sağlam kazığa bağlamak gerekir. Böyle olsa idi, bugün kamunun portföyünde yıllardır tamamlanamamış, yarım kalmış, para bekleyen 6 bine yakın proje birikmezdi.
Kamu sektörü parasızlıktan yıllardır yatırımları kıstı. Köy hizmetlerini daralttı. Tarımdan çekildi. Ama bu işler için alınan makineler para yiyor. Bu işler için tutulan personel, hicbir iş yapmadan oturduğu yerde maaş alıyor. Bu işleri yapmak için kurulmuş ofislerin binalarında insanlar çalışıyormuş gibi yapıyor, lojmanlarında oturuyor, arabalarına biniyor.
Sonra da para yetmiyor. Lamı cimi yok... Enflasyonu düşürmek istiyorsanız yetmiyor diyene vermeyeceksiniz. Yettireceksiniz. Ya herro - Ya merro... Başka çözüm yok.
(Ammaa ve lakin enflasyon hoşunuza gidiyor ise... Söyleyecek şeyim yoktur. Tek bir şey söyleyebilirim... Oğlum Ahmet... Yoluna devam et!)
---------------
Düzeltme: Dün bu sütunda yayınlanan 2000 yılı Bütçe Dengesi ile ilgili tabloda 1999 yılı bütçe açığı yanlışlıkla 9.9 katrilyon lira olarak gösterilmiş buna bağlı olarak açığın GSMH içindeki payı da 12.4 olarak belirtilmiştir. Açık tahmini 11.9 katrilyon lira GSMH'ye oranı yüzde 14.8'dir. Düzeltirim.