Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Çocuğu doyurmak ile, giydirmek ile iş bitmiyor. Önemli olan eğitmek. Okul binası yaparak çocuğu deftere kaydetmekle de iş bitmiyor. Önemli olan çocuğu çağdaş dünya şartlarında yaşıtlarıyla rekabet edebilecek düzeyde yetiştirmek.
Bütün bunlar parasal kaynak istiyor, bilgi istiyor, ilgi istiyor... Eğitilecek çocuk sayısı çoğaldıkça da işler güçleşiyor. İmkanlar yetişmiyor, dağılıyor... Neticede çocuklarımıza iyi eğitim verme, onları yetiştirme konusunda yetersiz kalıyoruz.
Toplam nüfus içinde eğitim vermek zorunda olduğumuz çocuklarımızın ağırlığı ne büyüklükte:

• 6 - 13 yaş nüfusun % 15.27’si.
• 14 - 16 yaş nüfusun % 5.94’ü.
• 17 - 20 yaş nüfusun % 8.12’si.
• 20 - 30 yaş nüfusun % 29.33’ü.

Yirmi milyon çocuğumuz okul çağında. Bu rakam ülkede tarımda, sanayide tam veya eksik şekilde çalıştığı belirlenen insan sayısına eşit bir rakam.
Küreselleşmeden söz ediyoruz. Küreselleşme demek, sınırların kalkması demek. Sadece mal ve hizmetlerin değil, insanların da serbestçe dolaşımı, serbest pazar rekabeti demek. Çocuklarımızın küresel pazarda rakipleri karşısında ezilmemelerini sağlamayı istiyorsak onlara rakipleri çizgisinde eğitim imkanı vermeye mecburuz. Ama rakiplerin çocukları kişi başı 20 bin dolar, 30 bin dolar gelir düzeyine sahip ülkelerin imkanlarıyla yetişiyor. Bizim ülkemizde bizim insanımızın kişi başı 2.500 dolar veya 3 bin dolarlık imkanı ile nüfusumuzun yaklaşık üçte birini oluşturan okul çağındaki çocuklarımıza verebildiğimiz eğitim imkanı maalesef çok düşük.
Bizde eğitim işi sloganlarla yürüyor: Gençlere yatırım geleceğe yatırımdır. Atatürk bu ülkeyi gençlere emanet etti. Biz Atatürkçü gençler yetiştiriyoruz. Yarınlar gençlerimizindir... İyi de sloganla iş yürümüyor.

16 milyon çocuk okuyor
Genelde sorunlar çıktıkça bu ülkede iyi politikacı yok, iyi bürokrat yok, iyi işadamı yok diyerek suçlu arıyoruz. Ülkede insan kalitesinin eğitime bağlı olduğunu unutuyoruz. Bugün politikada, ekonomide eleştirdiğimiz kadro, yirmi yıl öncenin, otuz yıl öncenin çocukları... Onlara yirmi yıl önce, otuz yıl önce Atatürk ilkeleri çerçevesinde, çağdaş eğitim verilse idi bugün onlar mahalle maçında top koşturacak yerde dünya şampiyonasında Türkiye’ye gol attırırlardı...
Bugün Türkiye’de 67 bin okulda, 540 bin öğretmen 16 milyon çocuğumuzu okutuyor. Bu çocuklarımız önümüzdeki yıllar politikacı, bürokrat, işadamı olarak Türkiye’nin kaderini belirleyecek... Ama Türkiye’nin kaderini belirleyecek olan onlar da değil... Onlara verilecek eğitimin çizgisi... Onların yetiştirilme şekli Türkiye’yi ya bugünkü çizgide süründürecek ya da zincirleri kırmasına, ileri atılmasına imkân verecek.


*(yuvarlatılmış rakamlar)