Türk Telekom kelepire mi gidiyor?

1 Mayıs 2008

Devletin en değerli işletmesi Türk Telekom (TT). TT’nin yüzde 55’i 2005 yılında Lübnanlı Oger grubuna satılmıştı. Şimdi de yüzde 15’i halka arz yoluyla satılıyor. Ek satış seçeneğiyle birlikte bu yüzde 17.25 olabilecek. Böylece devletin payı da yüzde 27’nin altına düşmüş olacak.
Bu satışı tabii ki Özelleştirme İdaresi (ÖİB) yapıyor. Onun namına da Garanti Yatırım Bankası.  Burada tartışılabilecek olan iki konu var: Birincisi, neden halka arz yapılıyor ve neden bu oranda yapılıyor?
İkincisi de TT’nin değeri ve elde edilecek para. Neden halka arz yapılıyor diye bir soru olamaz. Aslında mümkün olabilse de şirketin çoğunluk hisseleri halka arz edilmiş olsa. Neden bu oranda yapıldığı ise ikinci soruyla beraber değerlendirilmeli. Anlaşılan devletin paraya ihtiyacı var. İhtiyaç da şimdilik bu kadar.

Değer tespiti 11.6 milyar $
Bu satıştan 2 milyar dolar bekleniyor. Yani TT’nin bugün 11.6 milyar dolar edeceği düşünülüyor. Oysa üç yıl önce yüzde 55 hisse 6.5 milyar dolardan satıldığında TT’nin toplam

Yazının Devamı

Turizmde Antalya kapasitesi

30 Nisan 2008

Birkaç hafta önce Antalya’daydık. Orada Milliyet olarak önemli görüşmeler yaptık, bilgiler aldık. Antalya deyince aklınıza ne gelir? Finike muzu ya da portakalı? Manavgat şelalesi? Aspendos? Yahut politikacı Deniz Baykal?
Benim aklıma önce turizme olan katkısı geliyor. Geçen yıl Antalya’ya 7.7 milyon turist gelmiş. Rakam olağanüstü. Ve 6 milyar dolar da döviz bırakmış. Bölgede, belediye belgeli dahil, toplam 550 bin yatak kapasitesi bulunuyor. Bunun da 344 bini Turizm Bakanlığı belgeli. Böylece ülkedeki turistik yatak kapasitesinin yüzde 44’ünü Antalya barındırmış oluyor.
Toplam turistin de yüzde 33’ü doğrudan Antalya’ya geliyor. (Oysa bu oran 1984’te yüzde 2, 1994’te de yüzde 18’di.) Yani son yıllarda turizmin Antalya ile geliştiği söylenebilir. Nitekim 2001 yılında Türkiye’de 99 (mavi bayraklı) plaj vardı ve bunun 50’si Antalya’daydı. Şimdi 235 plaj var ve bunun 126’sı yine Antalya’da.  

Alternatif alanlar
Buradan şu sonuç çıkıyor: Türkiye’de turizm

Yazının Devamı

Baykal’ın ekonomik programı ve kadrosu

29 Nisan 2008

CHP’nin 32. Olağan Kurultayı’nda Genel Başkan Baykal konuşmasında ikili bir yol ayrımından bahsetti. Akıllarda laiklikle ilgili yol ayrımı kalsa da, Baykal konuşmasında ekonomik sorunlara da yer ayırdı. Malum ekonomik program açıkça, bir süredir tökezliyor.
Dün de CHP’nin Parti Meclisi (PM) belli oldu. Kulislerde CHP’de eski DPT Müsteşarı ancak sağ kökenli İlhan Kesici’nin Parti Meclisi’ne gireceği konuşuluyordu. Fakat Baykal bunun yerine eski bir planlamacı olan, Kemal Derviş’in de Hazine Müsteşarlığı’nı yapan, aynı zamanda aileden CHP’li Faik Öztrak’ı kadrosuna aldı. Bu arada, Prof. Esfender Korkmaz da PM’ye girdi. Tabii emektar Algan Hacaloğlu da yerini korudu.
Son zamanlarda Baykal’ın konuşmalarında ekonomik konulara ağırlık verdiği gözleniyor. Geçen hafta Meclis grubunda birçok rakam vererek ekonomik sorunlara geniş bir yer ayırmıştı.
Anlaşılan Baykal son zamanlarda ciddi bir danışmanlık desteği de alıyor. Aslına bakılırsa ekonomik bunalımın giderek yoğunlaştığı bir dönemde ana muhalefetin ekonomik konulara ağırlık vermesi

Yazının Devamı

CHP: Ayakların baş olmasının partisi?

25 Nisan 2008

Cumartesi günü yapılacak CHP kurultayı ciddiye alınacak nitelikte değil. Genel Merkez ve mevcut genel başkanın göstermelik bir yenileme yapmakla yetineceği, Baykal’la yarışmak isteyen aday adaylarının da ringe çıkma fırsatını elde edemeyeceği anlaşılıyor. Fakat bu kurultay sürecinde dikkatleri çeken birtakım olgular gözleniyor.
Bunlardan ilki Ali Topuz’un konumu. Ali Topuz CHP, hatta Türkiye siyasetinin çok önemli bir ismi. Hem tecrübesi, hem de çalışkanlığı açısından bir varlık, bir ağır top.
Topuz 1990’dan bu yana ilk defa alenen Baykal’ın karşısında bir başka adayı destekliyor. Bu dikkatlerden kaçmamalı. Demek ki, Topuz artık bir değişimin yaklaştığını hissediyor. Ya siyaset yolculuğunun sonunda toplumsal bir talebi karşılamak istiyor. Ya da bir nevi zevahiri kurtarmaya çalışıyor.

Topuz ve Koç
Topuz’un desteklediği aday Baykal’ın iki kez Samsun’un milletvekili sıralamasının başına getirdiği hematoloji profesörü Haluk Koç. Anlaşılan Baykal, Prof. Koç’u pek tehdit olarak saymamış ki, iki kez milletvekili

Yazının Devamı

CHP’de adaylar var, hareket yok

24 Nisan 2008

Bu cumartesi CHP’de yine kurultay var. Ve tabii Baykal’a karşı oluşmuş toplumsal tepkiyi kullanmak için genel başkan adayları ortalığa dökülüverdiler. Döküldüler dökülmesine de farklı ne söyledikleri anlaşılamadı. Bu adayların toplumsal sorunlar karşısında CHP’yi mevcut çizgisinden hangi farklı doğrultuya taşıyacaklarını bilen var mı? Yok! Tek istedikleri kendilerinin başa gelmesi. Kısacası, hemen hepsi seçildiği takdirde CHP’nin kendiliğinden iktidara tırmanacağını düşünüyor. Öyleyse hayırlı olsun!
Açıkçası, CHP’nin oy tabanı haline gelmiş apartman dairelerinde yaşayan (“yeni”!) orta sınıf da Baykal’a takmış durumda. Sanki Baykal gidecek, CHP iktidar olacak! Oysa bugün CHP’nin içinde bulunduğu çıkmaz sadece liderlik sorununa sınırlanırsa, son 25 yılda değişen bir düzineye yakın sol liderin bu partiyi neden iktidara taşıyamadığı açıklanamaz.
CHP’nin bugün dinamizmini kaybetmesinin temel etmeni kendini yenileyememesidir. Siyasal partileri yaşayan birer organizma haline getiren de

Yazının Devamı

Petrolün varili 150 dolar olursa ne olur?

23 Nisan 2008

10 ve 11 Ağustos 2004 tarihi yazılarımızın başlıkları ise “Ya petrolün varili 40 doları aşarsa?” biçimindeydi. 30 Haziran 2005 tarihli yazımızın başlığı ise şöyleydi:
“Ya petrol 80 dolar olursa!” Aradan bir yıl bile geçmeden, daha biz 40 doları bile hazmetmeden fiyat ikiye katlanmıştı. 11 Mayıs 2006 tarihli köşe yazımızın başlığını “Petrol fiyatları hem dünyayı, hem de Türkiye’yi vuruyor” olarak koymuştuk. Çünkü petrol fiyatları o tarihte 80 dolara doğru koşuyordu.
2007 yılının başında (16 Ocak 2007) petrolün varil fiyatı 70 dolardan 50 dolara düşünce; “Petrol fiyatlarının düşmesinin etkileri” başlıklı bir yazı kaleme almışız. Ancak fiyatlar tekrar yükselmeye başlayınca (15 Ekim 2007) “Petrolün varili 100 doları geçerse ne olur” başlıklı bir yazı yazmışız. Sürecin devamı üzerine de “Aman petrol, canım petrol!” yazısını yazmıştık. Kısacası, petrol fiyatları bir türlü durulmuyor. Bugünkü yazımızın da başlığı aynı. Değişen tek şey 100 yerine 150 rakamını koyduk.

Yapısal bir değişim

Yazının Devamı

Neoliberal safsata

22 Nisan 2008

3 Nisan 2008 tarihinde aniden Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s (S and P), Türkiye’nin kredi notunu değiştirmedi ama ekonomik görünümünü, durağandan negatife çevirdi.
Oysa birkaç gün önce hükümet üyeleri, hatta kimi uzmanlar Türkiye’nin yeni milli gelir serileriyle daha yüksek bir kredi notuna sahip olması gerektiğini savunuyordu. Dün Standard and Poors’un açıkladığı bir raporla bu konu aydınlanmış oldu.
Bu rapora göre, dünyada ekonomik yapısı en kırılgan ülke İzlanda. İkincisi, Lübnan, üçüncü Romanya, dördüncü Letonya, Türkiye de beşinci geliyor. Likidite zafiyeti (vulnerability) endeksini birçok etmen belirliyor. Ama bunların başında elbette dış açık geliyor. Malum, dış açık yoksa zaten finansman sorunu olmaz. Dış açık varsa ve uzun vadeli yöntemlerle finanse ediliyorsa yine bu daha az riskli sayılır.

Dış açığın yarattığı zafiyet
İzlanda çok küçük bir ekonomiye sahip. Ancak dış açığı milli gelirinin

Yazının Devamı

Bunun adı stagflasyon

18 Nisan 2008

Ekonomi biliminde “stagflasyon” durgunluk demektir. Malum, durgunluk için iç talebin cansız olması gerekir. Böylesi hallerde fiyat artışları yavaşlar yahut durur. Ancak bazen durgunlukla enflasyon beraberce oluşur. Buna stagflasyon deniyor. Bu olgu genellikle maliyetlerin hızla artarak enflasyon yaratmasıdır.
Bunu önlemek için de yapılacaklar gayet sınırlıdır. Talebi kıssanız belki fiyatlar düşer ama bu sefer durgunluk derinleşir, işsizlik artar. Aksine, ekonomiyi canlandırmak için iç talebi destekleseniz, enflasyon körüklenmiş olur. Gitmeyen bir arabada sürekli gaza basarsanız sadece motor ısınır ya. Tıpkı öyle. İki ucu pis değnektir.
Son zamanlarda Türk ekonomisi de adeta bir stagflasyon ortamına giriyor. Önce durgunluğun oluşup oluşmadığına bakalım. Tüketici Güven Endeksi en büyük tarihi düşüşünü yaşıyor (Mart 2003 düzeyiyle aynı). Üstelik bu kez düşüş (yüzde 52) geçen ağustos ayından bu yana sürekli ve soluksuz sürüyor.

Daha başındayız
Gelelim işsizlik verilerine. BETAM (Bahçeşehir

Yazının Devamı