Eskiye özlem

29 Aralık 2011

Bir yıl daha geride kaldı.
Adettendir; her yeni yıla girişte, yeni umutlara yelken açılır ve yaşamımızdaki tüm beklentilere davetiyeler çıkarılır.
Ben, spor sayfasında, sportif bir yazıyla yeni yılı karşılayacağım.
Yeni yıldan önce eski yılları yadedeceğim.
Belki de çok kişinin yüreğini dağlayacağım. Nostalji vapuruna binip, maziye dalacağım. 40 yıl öncesinin Altay’ını şu anda kaç kişi hatırlayacak?
Türkiye Kupası’nda 6 kez final oynayan, 2 kez kupayı müzesine götüren Altay’ı o yıllarda büyük bir gururla izler ve alkışlardık.
Yine Türkiye Kupası’nda 3 kez final oynayıp, 2 kez kupayı almayı başaran, Fuar Şehirleri Kupası adı altında Avrupa’da büyük başarılara imza atan Göztepe’yi unutmak mümkün mü?

Yazının Devamı

Hedef değil, angarya

23 Aralık 2011

Önceki gün Türkiye Kupası’nda 2. kademe maçları oynandı.
Gazetemizde sayfaları hazırlama telaşının sürdüğü saatlerde, 4 İzmir takımımızın aynı anda elenmelerine önceleri pek aldırmadım.
Daha sonra Karşıyaka, Göztepe, Bucaspor ve Altay’ın rakiplerine yenilerek elenmeleri, beni şaşırtmadı ama içimde hüzün rüzgarı estirdi.
Süper Lig’de bir takımımızın olmaması, çıkma umudunu yüreğimizde ve beynimizde taşıyabildiğimiz bir takımın olmaması, artık rutin bir duruma geldi.
Kupada nostaljik bir yolculuğa çıktım.
Türkiye Kupası’nı Altay ve Göztepe 2’şer kez kazandı.
Altay, 1966 -67 sezonunda ilk kez kazandığı kupayı finalde o dönemdeki ezeli rakibi Göztepe ile 2-2 berabere kaldığı maçta kura ile kazanmıştı.

Yazının Devamı

Koştu, boğuştu, coştu...

21 Aralık 2011

Demek ki isteyince oluyormuş...
Motivasyon ve konsantrasyon oyun içindeki koordinasyonu da olumlu yönde tetikliyormuş.
Akhisar karşısında izlediğim ve gözlemlediğim Karşıyaka; öteki yüzünü, birbaşka deyimle gerçek yüzünü gösterdi sanırım.
Yanarım ki, ligin ilk yarısının sonunda izledik, izlemek istediğimiz Karşıyaka takımını.
Özellikle 2. yarıda, yağmurun ağırlaştırdığı futbol tarlasında, ektiğini biçti Karşıyaka...
Yürünmez denen sahada koştu, zirve mücadelesi yapan rakibiyle boğuştu, ilk golü bulunca da adeta coştu...
Kısacası, bu Karşıyaka’yı bundan sonra sadece matinelerde değil, suarelerde de matinelerde de izlemek isteriz.

Yazının Devamı

Hepsini kutluyorum

19 Aralık 2011

Uzun yıllar önce usta oyuncu Charles Bronson’un “Yağmurla gelen adam” isimli filmini büyük bir keyifle izlemiştim. Dün, sürekli yağan yağmurun ağırlaştırdığı zeminde Karşıyaka’nın müthiş mücadelesini görünce, “Yağmurla gelen Karşıyaka” benzetmesini yaptım.
Ancak, Akhisar Belediye Gençlik takımı, sıradan bir takım değil.
Özellikle maçın ilk yarısında en az Karşıyaka kadar iyi mücadele ettiler ve kazanmak için her şeyi yaptılar.
İkinci yarıda sahada bambaşka bir Karşıyaka vardı. Tam 7 maçtır yenilgi yüzü görmeyen, moral ve motivasyon açısından tavan yapmış durumdaki Akhisar karşısında, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle Agbetu’nun varlığı fazlasıyla hissedildi.
İlk golü atan, ikinci golün başlangıcına imza atan Agbetu’ya tüm arkadaşları da ayak uydurunca, Karşıyaka sahadan helalinden hak ettiği bir galibiyet aldı.
Böylesine ağır bir zeminde verdikleri olağanüstü mücadeleden dolayı, her iki takımın futbolcularını yürekten kutluyorum.
İnancım odur ki, dünkü Karşıyaka, ikinci yarıda Play Off vizesini alacaktır.

Yazının Devamı

Cezalılar ceza kesti

14 Aralık 2011

Bucaspor son haftalarda yönetimsel olumsuzluklarla boğuşuyor.
Yetmedi; takımdaki genç yetenekleri, sahada sivrilenlerin kafalarını karıştıran menajerlerle uğraşıyor. Sözün kısası Bucaspor kaynıyor.
Göztepe, Bucaspor maçı öncesi, mutlak favoriydi.
Çünkü iki haftadan beri Bucaspor’un kimyası bozulmuştu.
Tüm olumsuzluklara karşın, önceki hafta sarı kart cezalısı oldukları için takımdaki yerlerini alamayan Abdülkadir ve Civar’ın cezaları bitti ve onlar da attıkları kritik gollerle cezayı Göztepe’ye kestiler!
Bu Bucaspor, paradoks bir sinerjiye sahip. Hırpalandıkça, zorluklar kapısının eşiğinde kamp kurdukça, direniş katsayısı artıyor nedense!
Kısacası, “Fırtına” lakaplı futbolcu ordusu, başındaki “Karafırtınalar” ile sürekli küllerinden doğuyor.

Yazının Devamı

Yumruk havaya!

1 Aralık 2011

Taraftar profilini ortaya koyduğumuzda, takım sevgisinin ve sahiplenme duygusunun, paradoks bir düşünce kulvarında dolaştığını rahatlıkla fark ederiz. Başarılı sonuçlarda süreklilik varsa, takımları zirve mücadelesinin içindeyse, hiçbir sorun yoktur.
Yönetim en başarılı yönetim, teknik direktör ise en başarılı teknik direktördür.
Ama futbol bu... Şans bir kere tersine dönmesin! İki-üç maç arka arkaya kaybedildiğinde, tribündeki yüzler asılır.
Seyirci, koro halinde gündemi belirler. Teknik direktör ve yönetime istifa çağrıları davetiyesi çıkar. Göztepe ve Altay’da tepkiler büyüdü. Göztepe’de hedefteki adam, Teknik Direktör Özcan Kızıltan.
O Göztepe ki, ligin en güçlü ekiplerinden Çaykur Rizespor’u, Elazığspor’u ve son olarak Kayseri Erciyes’i yendi. Hem de onca sakat futbolcu olmasına rağmen...
Altay ise Konya Torku Şekerspor karşısında kötü oynayıp, son dakika attığı golle sahadan 3 puanla ayrıldı ve zirve yarışında “Ben de varım” dedi.
Ancak Teknik Direktör Mehmet Altıparmak gönderildi.

Yazının Devamı

Reha Kapsal gitti sıradaki Kızıltan mı?

16 Kasım 2011

Tutku... Sevgi... Hırs... Nefret... Ve şiddet.
Beş kelimede, beş taraftar tanımlaması...
Tutkuyla başlayıp, hırsla gelişen ve şiddetle noktalanan süreç.
Başarının olduğu evrede, sadece takımları değil, yönetimi ve teknik adamları da öpülesidir, sevilesidir.
Bir bakarsınız, rüzgar tersten esmeye başlar. Yenilgiler, tribünleri gerer.
Koro halinde istifa çağrıları yapılır.
Önümüzde sıcak örnekler var.

Yazının Devamı

Kurumsallaşmanın neresindeyiz?

5 Kasım 2011

Günü kurtarma politikalarının, yalancı baharlar yarattığı ve günün birinde mutlaka duvara tosladığına defalarca şahit olduk. Gösterişli transferlerin sonunda pek çok kulüp teslim bayrağını çekmiştir.
Bu bakış açısından bakarsak, İzmir kulüpleri, çok net bir örnektir.
4 milyon nüfusa sahip İzmir’de, tek takımımızın bile Süper Lig’de yer almaması, acaba kimin içini sızlatmıyor?
Bugünkü tablonun yaratılmasında rol oynayan faktörleri ve aktörleri yazmaya, çizmeye kalkmak, elbette bir işe yaramaz.
Ancak, temel sorunun “kurumsallaşma” olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
İzmirspor örnekti
Bu konuda ilk adımı, 1975-76 yıllarında İzmirspor atmıştı. Rahmet ve saygıyla andığımız Cavit Ölçer döneminde, İnciraltı tesisleri, altyapı ve spor okulları projeleri hayata geçirilmişti. İzmirspor sadece İzmir’de değil, Türkiye’de de örnek gösteriliyordu.

Yazının Devamı