Geçtiğimiz hafta sinemalarda iki otomobilli film birden vizyona girdi. Beni de bir “tırsma” aldı! Ya o güzelim otomobilleri gerçekten parçaladılarsa...
Bilmem siz, içinde otomobiller olan filmleri sever misiniz... Yani, şey, ben severim aslında. Hatta evimde bunun için ayrı bir arşiv tutmaya da çalıştığımı söylemeliyim. Bunu bilen arkadaşlarımın bana mümkün olduğunca böyle DVD’ler alıp katkıda bulundukları da olmuştur elbette.
Ama ne yalan söyleyeyim, otomobillerin yamultulduğu, parçalandığı, orasından burasından alevler çıkana kadar zorlandığı sahnelere bakamıyorum! Yani bir tek, “Vah vah, bak gördün mü çocuğa nasıl kıydılar!” deyip dizime “şaplak” atmadığım kaldı... Yok, vallahi yapmadım. Sadece gözümü kapattığım ya da kafamı çevirdiğim olmuştur en fazla!
Hepsi birer replikaymış
Bu da bir tür Allah vergisi işte. Elbette bunu her önüme gelen otomobil için hissetmiyorum. Mesela Nicolas Cage abimizin “60 saniye” filmindeki 1967 model Eleanor için... Ya da “Hızlı ve Öfkeli”de kovalamaca sahnesinde havalarda uçuşan mavi renkli Ford Escort’a... İçim bir tuhaf oldu!
Durup dururken bu yazıyı “ne halt etmeye” yazdığımı merak ettiğinizi sanmıyorum. Zira geçen hafta vizyona giren “Need for Speed” (Türkçesi
“Hız Tutkusu” olmuş) filminin afişlerini otobüs duraklarında bile görmüş olabilirsiniz. Elbette sıkı bir otomobil filmi. Tıpkı oyununda olduğu gibi.
Daha fotoğraflarını gördüğümde içimden şöyle bir “cızzzzzz” diye yoklandım sanki. Bugatti Veyron, Lamborghini Sesto Elemento, Koenigsegg Agera R, Saleen S7, McLaren P1 filan derken, babalar katledecek süper spor otomobil bırakmamışlar sağolsunlar...
Sonra içimden birinin, “O film oğlum!” dediğini hissettim. Gerçekten de bunca otomobile o denli bütçe ayıracak halleri yok ya! Bir Bugatti Veyron Super Sport dediğinin ikinci eli bile iyi para ediyor. Saleen S7 yine nadir parçalardan... Sesto Elemento ise yenilir yutulur gibi değil, toplasan, tamamı 20 tane.
Neyse ki süper spor otomobil dünyası olayı ucuz atlatmış, kayıp vermemiş! Onların hepsi birer “replika” yani kopyaymış. 15 tane böyle süper spor otomobil yapıp hepsini parçalamışlar. Her birinde de Chevrolet’nin LS3 V8 motoru varmış. 8 tane de Mustang yapmışlar. 6’sı sizlere ömür. Hatta bir tanesi açık artırmaya gitmiş. Ayrıca klasik otomobiller de var filmde. Motorları filan değişmiş, onlara daha çok üzüldüm yani.
Filmdeki uçma, kaçma, yuvarlanma sahneleri için önemli dublörlerden Lance Gilbert görevlendirilmiş. Yani sahnelerin tüm heyecanını ona borçluymuşuz aslında. Adam hakkını vermiş. Babası da “Ben Hur” filminde görev yapmış zaten. Tecrübe kanında var.
Tabii tek başına değilmiş. Mesela filmin “esas oğlan”ı Aaron Paul, sırf sahneler gerçekçi olsun diye üç gün ders almış. Youtube’da gördüm. Sonra bazı yüksek hızlı sahneler gerçek olsun diye, filmde yarışçı Rhys Millen (kendisini tanımam, bilgi olsun diye yazdım) varmış. Sonra şu “Top Gear Amerika”da olan kısa boylu çocuk, Tanner Foust da...
Kamera aracı Porsche
Daha komiği, sahnelerin büyük bölümünde kamera aracı olarak Porsche Cayenne ve Ford Mustang kullanılmış. Ayrıca bir adet Koeniggsegg de direksiyon başındaki sahnelerin çekiminde kullanılmış. Tabii araç sabit dururken! Ortaya kötü bir film çıkmamış gibi görünüyor. Sonuçta 140 milyon satmış bir oyunun filmi bu. Yine de Amerika’da iyi gişe yapmadığı konuşuluyor, bu bir. İkincisi de Aaron Paul’ün galaya filmde kullanılan eski bir Ford Gran Torino ile geldiği ve aracın kapıda su kaynattığı hikayesi var.
O da doğruymuş, filmini gördüm...
Anadol STC 16 konusu...
Vizyondaki tek otomobilli film, “Hız Tutkusu” değil. “Zaman Makinesi 1973” de var. Üstelik başrol, benim çocukluk aşkıma ait. Anadol STC 16.
O filmin jeneriğinde de uçuk kaçık sahneler gördüm. STC 16 uçuyor filan. Ancak bizimkiler anladığım kadarıyla bilgisayarda halletmişler işi. Amerikalılarsa mekanik...
İkisini de seyredin. Eğer “şu kadarcık” otomobil sevginiz varsa. Özellikle de
STC 16’yı görün. Bir dönem “yerli spor otomobilimiz varmış” deyip iç çekin, sonra da “Kıymetini bilememişiz” dersiniz. Ben hâlâ öyle diyorum ve “Keşke bana da miras olarak STC 16 bırakan”larım olsaydı...
HAFTANIN GÜZELİ: Çin işi Lambo-cuk!
“Hayatımda hiçbir zaman süper bir otomobilim olamayacak” deyip de hayıflanmayın! Tüm umudunuzu piyangoya, lotoya bağlamayın. Çinli bir adamcağız, sırf oğlu istiyor diye üşenmemiş, yapmış. Bir küçücük “Lambo-cuk”, içi dolu çoluk çocuk durumu söz konusu ama olsun. Martı kanat kapıları, testereden çıkma motoru hatta müzik sistemi bile var. Üstelik adam kendisi bile kullanabiliyor. Utandım şahsen. Bak vallahi kızardım, ne kadar beceriksizim dedim kendime... Daha fazla yazamayacağım utancımdam. Azim yok bizde. Sustum!