Bach'ın mirası

11 Eylül 2016

Yedi adet harpsikord. Üç keman. Üç viola. İki çello. Bir viola da gamba. Bir lut. Bir çembalo. 52 kitap. Tüm zamanların en büyük bestecilerinden Bach’ın 65 yıllık yaşamından geriye kalan bütün mirası buydu. Enstrümanlar ve kitaplar.

1685’te doğan, 1750’de hayata veda eden Johann Sebastian Bach’ın hayatı bir-iki istisna dışında doğduğu kasaba olan Eisenach ile yakınlardaki yarım düzine kadar şehirde geçti. Doğup büyüdüğü, bugün modern Almanya’daki 16 eyaletten biri olan, Türingiya (Thüringen) eyaleti sınırlarından pek uzaklaşmadan mütevazı bir hayat yaşadı. Geriye kalanlar işte bunlar.

Elbette paha biçilemeyecek eserler bıraktı geriye ve asıl mirası müziktir ama Bach, döneminde dünyaca üne kavuşmuş, eserleri dört bir yandaki orkestralar ve müzisyenlerce icra edilen bir besteci değildi. Hayatında ilk kez bir gazetenin ön sayfasına 1747’de, ölümünden üç yıl önce Berlin’e II. Frederick’i ziyarete gittiğinde çıktı.

Kilisede memur

Hiçbir zaman varlıklı biri olmadı, girişimci olmadı, para pul peşinde koşmadı, ünlü olmadı. Mirasından da anlaşılıyor. Çello süitlerini yazarken bir yandan da “Yeni köprüye yakın arazi kapatalım ileride değerlenir” diye düşünmemiş belli ki. Ya da II. Frederick’e,

Yazının Devamı

Türkiye’ye gidip gitmeme oylaması

10 Eylül 2016

Broadway’in en ünlü bale gösterilerinden biri Türkiye’ye gelmekten vazgeçti çünkü 124 dansçı arasında yapılan oylamada “İstanbul çok tehlikeli, gitmeyelim” sonucu çıktı

New York’un mühim bale topluluklarından biri Türkiye’den aldığı daveti işte böyle reddediyor geçen sezon. “Gidelim mi gitmeyelim mi?” tartışması büyüyünce oylama yapılmış. Oylamada gitmeyelim sonucu çıkmış.

Bundan en fazla beş yıl önce İstanbul yükselen kültür sanat merkeziydi. Herkes 10 yıl içinde bu şehrin dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri olacağına kesin gözüyle bakıyordu. Turnelerin bir ayağı muhakkak İstanbul’dan geçirilmeye çalışılıyordu. Önemli gezici etkinlikler, festivaller İstanbul’a gelebilmek için yarışıyordu. Şimdi gelip gelmemek için oylama yapılıyor.

Geçen hafta Zorlu Center bünyesindeki Performans Sanatları Merkezi’nin (Zorlu PSM) yeni sezonunun tanıtıldığı, önceki sezonlara dair de bilgilerin verildiği toplantıya katıldım. Sevgili Murat Abbas buranın genel müdürü olduğundan bu yana atılım içindeydi PSM. Abbas bu yeni görevine dair bir nevi faaliyet raporu verdi ve elbette karşılaştıkları sorunlardan bahsetti.

405 bin bilet satıldı

İstanbul maalesef uluslararası eğlence sektöründe ve konser

Yazının Devamı

Teknoloji, emoji

6 Eylül 2016

Annem torun resmine bakacağım diye Facebook’ta ona yıllar önce kullanır diye açtığım hesabı aktive etti. İnsanlık için küçük, ailemiz için bu oldukça büyük adımın ardından, annem bununla da kalmadı massenger’ı keşfetti.
Babam geri kalır mı? Gizlice kardeşime telefon açıp onlara massanger’dan attığım resimlere nasıl bakacağını sormuş. İnternette Google Chrome’un nasıl açılacağından başlayarak uzun bir telefon macerası yaşamışlar. Adım adım Facebook massenger’daki resimlere ulaştığında çok duygulanmış. Bana “evlendiğinde ne kadar zayıfmışsın” dedi. Oraya attığım düğün resimlerine de üç yıl sonra ulaşmış oldular torun vesilesiyle.
Geçen gün kardeşimle, hiçbirimiz güvende değiliz, artık her yerdeler, diye konuşuyorduk ki şok şok şoklar ardı ardına geldi. Önce torun resimlerinin yeterli olmadığından bahsedip durdu babam. Ardından video istedi. Sizin telefon video çekmiyor mu, diye de lafı yapıştırdı. Onun da ardından videolardaki ışık kalitesini ya da planları beğenmemiş olacak, “daha hareketli” videolar istemeye başladı. Bununla da yetinmedi şu anda canlı bağlantı peşinde. Her gün arayıp Facetime yok mu sizde, yoksa internet bağlantınız mı yetersiz diye sorguya çekiyor.
Büyüklerim

Yazının Devamı

Camianın gündemi

4 Eylül 2016

İtiraf etmem gerekirse çoğu zaman sözün dönüp dolaşmasına da gerek yok, insanlar “Merhaba, n’aber” dedikten iki saniye sonra konunun içinde buluyor kendini. Konu dediğim “Bu ortamda nasıl ayakta kalacağız?” sorusu ve yanıtlama girişimleri.

“Bu ortam”dan kasıt, elbette siyasi kamplaşmalar, terör, şiddet ve toplumdaki etkileri arasında müzik yapmak, insanları eğlendirmeye keyiflendirmeye çalışmak. Zor iş. Ama hepsi bu değil. Müzikteki dertler ve sıkıntılar keşke sadece bundan ibaret olsaydı.

Geçenlerde Yalın’ın, dört yıl aranın ardından bu hafta sonu yayınlanan yeni albümü “Bayıla Bayıla”nın lansmanı için müzik camiasından yazarlar, Yalın ve ekibi ile bir aradaydı. Alp Ersönmez ve Volkan Öktem’le ayaküstü sohbet etmek güzeldi. Yalın da katılınca konu yine malum yerlere geldi.

“Bizim işimiz hiçbir şey olmamış gibi yapma sanatı” dedi Yalın: “15 Temmuz gecesi ekipçe Marmaris’teydik ve albümün bitişini kutluyorduk. Darbe oldu, helikopterler uçmaya başladı tepemizde. O günden beri, yayınlayıp yayınlamama arasında gittik geldik, bu ortamda kim ne yapsın dedik. Ama bu kadar emeğin boşa gitmesini istemedik neticede.”

Yalın’ınki kadar doğrudan olmasa da sanırım pek çok müzisyen şu veya bu

Yazının Devamı

Bebekler de dinleyebilir

3 Eylül 2016

Bebeğinizle oturup aynı albümü dinleyebilseniz ve ikinizin de hoşunuza gitse nasıl olur? Bence mümkün. İşte bebeklerin de dinleyebileceği 10 yetişkin albümü

Geçen gün bizim ufaklık salonda uyumakta. Bende bir müzik dinleme arzusu. Öyle bir şey dinlesem ki hem bebek müziği olmasa hem de bir bebeğe uygun olsa. Evdeki albümlerin arasında bulduklarım, internette dolanırken not ettiklerim derken bir sürü albüm birikti. Farklı farklı türlerden birkaçını seçip alt alta koyunca da şöyle bir liste oldu.

- “Songs Of Leonard Cohen”-Leonard Cohen: 1967 tarihli bu albüm Cohen diskografisinin ilk albümü. “Suzanne” ile açılıyor. “Winter Lady”, “So Long, Marianne”, çok sevdiğim “One of Us Cannot Be Wrong” hep bu albümde. Vokal-akustik gitar ikilisine bazen bas eşlik ediyor. Sade, yalın, güçlü. Temel kulak eğitimi gibi.

- “Mala”-Devendra Banhart: İlk dinlediğimden bu yana bu albümün ninni gibi olduğunu düşünmüşümdür. Çocuğuma dinlettiğim ilk albüm oldu tesadüfen. Hastaneden eve geldik, pikaptaki plak buydu ve pek güzel sakinleştirdi bizimkini. Devendra Banhart’ın Güney Amerika esintili melez müziği, kendine has folk anlayışı, mizahi vokali ve sözleri zaten tıpkı bir çocuğun büyülü dünyası gibi

Yazının Devamı

Operasyon!

30 Ağustos 2016

‘Suriye’ye girmişiz!‘
“Kaka yapmış mı, kaka?”
“Ordumuz Cerablus’u...”
“Ne renk? Sarı mı?”
“Fırat kalkanı, PYD...”
“Taneli mi, tane var mı?”
“Işid değil Daeş...”

Yazının Devamı

“Pış pış” izni!

23 Ağustos 2016

Kusuruma bakmazsanız bir hafta ortalıktan kaybolmaya karar verdim. Tatile güney sahillerine inmiyorum. Evin, eskiden çalışma odam olan, şimdi pembe perdeleriyle iyice cicileşmiş, arka odasına çekiliyorum. Biraz bebek bezi değiştirmem lazım. Isıtılması gereken biberonlar, dezenfekte edilmesi gereken kap kaçak beni bekler. Bir haftalık kızımın sırtına tıp tıp yapmak suretiyle gazını çıkarmam, ağlamaya başladığı zaman kucağıma alıp biraz sallamam, kendisine henüz anlamasa da hikâyeler anlatmam, eğer illa ağlamaya devam ediyorsa başucundaki koyununun düğmelerden birine basarak su sesi, kalp atışı veya uyku müziği (balina şarkısı seçeneğine henüz başvurmadım) çalmam gerek. Göbeği düşüp ilk banyosunu yapınca aranıza dönmüş olurum. Bir yere ayrılmayın...<#comment>

Yazının Devamı

Belediyeler ne yapmalı?

21 Ağustos 2016

Belediyeler halka ücretsiz müzik hizmeti verebilir. Ama bu nasıl olmalı? Bir defa belediyeler illa eğlendirmek durumunda değil. Kişiyi geliştiren, kültürünü artıran, ona başka bir dünyanın kapılarını açabilecek çalışmaların peşinde olmalı. Kamu hizmeti bunu gerektirir. Dünyanın her aklı başında şehrinde de bu böyledir.

Bir kültür hizmeti

Klasik müzik konserleri, caz, Türk sanat müziği, halk müziği gibi temel sayılabilecek türlere yatırım yapmak lazım. Bu alanda düzenli ücretsiz konser ve workshop’lara kimin itirazı olabilir ki? Öte yandan konservatuvarlar ve tiyatrolar ne kadar verimli çalışıyor tartışılır. Ayrıca Anadolu’da pek çok şehirde ve kasabada bu tip kurumsallaşma da bulunmuyor.

Bakın Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda fuaye konserleri düzenliyor. Opera binasının fuayesindeki merdivenlerin önüne konan iki nota sehpası ve fuayedeki sandalyelerden ibaret bir düzen. Konserler ücretsiz. Bir tanesini izledim. İlgisi olanlar önceden yer biletlerini alıyor. Gişeden sınırlı sayıda veriliyor bu ücretsiz biletler. Şahane bir ortam var; yaşlısı genci yıl boyu klasik müzik dinleme fırsatı buldu burada. Birçok genç insan önemli bestecilerle bu konserler sayesinde tanıştı. Bu uygulama

Yazının Devamı