Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kültüre hakim olma, kültürü yönetme arzusu her gün yeni boyutlar kazanıyor. Devlet eliyle sanatı yönlendirme meselesi eskidir ama hiçbir zaman tutmamıştır

Geleceğe beton değil, iyi bir film kalır

Kültür-sanatın üzerinde uzun süredir devam eden bir baskı var. Son örnek; PKK mensuplarının yaşamına odaklanan “Bakur/Kuzey” belgeselinin Kültür Bakanlığı tarafından sansürlenmesi.

Seksen darbesi döneminde arabeske savaş açan devletin zirvesi, “Bu çok acılı bir müzik, bunun acısızını yapalım” diye toplanmış, sonuçta ortaya Hakkı Bulut’un “Henüz üç yaşında bir kardeşim var, seni ondan bile kıskanıyorum” şeklindeki anlamlı sözleriyle “Kıskanıyorum” isimli şarkı çıkmış ve TRT’de yayımlanmaya hak kazanmıştı.

Haberin Devamı

Bugünlerde olan biten bu durumu andırıyor. Sakıncalı filmsiz festival, sakıncasız yazı, sakıncasız tiyatro... Her şeyi kontrol etmeye yönelik üst kurullar. Tiyatroların başına eski güreşçileri atamalar...

Seçimlerde sadece partileri, milletvekillerini, belediye başkanlarını ve o ara gündeme getirilen vaatleri oyladığınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Türkiye’de seçimlerde artık nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi oyluyoruz biz.

Hani deniyor ya istikrarlı ve büyüyen ekonomi için demokratik hukuk devleti şart diye. Ne yani sadece bunun için mi şart bu değerler?

İşin öteki yanı...

Yerleştirilmek istenen belli bir dünya görüşü var. Bu görüş belli bir tarzı ve insan tipini dayatıyor. Hepimiz biliyoruz. Şu kadar çocuk yapacaksın, karın şöyle giyinecek, sen yüzüğünü şu parmağına takacaksın, bıyığının tipi böyle olacak, şu türküleri dinle, bunlar makbul. Şu şarkıcıları sev. Bu kitapları oku.

Durum böyle olunca, özgür birey diye bir şey olmayınca sanat hiç olmuyor. Büyük müteahhitler yetiştiriyorsun belki ama sanatçı yetiştiremiyorsun. Var olanları da
ya ötekileştiriyor ya da zapturapt altına almaya çalışıyorsun.

Kültür ve sanat üzerinde uzun süredir devam eden baskı İstanbul Film Festivali’nin fiilen sona ermesiyle sonuçlanan yeni bir boyuta evrildi. Kültür Bakanlığı tarafından sansürlenen “Bakur/Kuzey” filmi PKK mensuplarının yaşamına odaklanan bir belgesel. Bunu sansürleyen kafa barış görüşmesi sürdürüyor, bu ayrı bir konu. Ben işin öteki yanına bakmak istiyorum.

Haberin Devamı

İKSV yıllarca işini iyi yapmaya odaklandı, siyasi konularda tarafsız olmaya çalıştı, taviz vermemeye gayret etti. Buna rağmen artık tarafsızlık falan dinlenmiyor.
İlla taraf olmak bekleniyor.

İktidara yakın basında İKSV’yi hedef göstererek yapılan yayınlar bu durumun habercisi. Neden İKSV? Çünkü her zaman Türkiye’de kültürel ve sanatsal hareketin itici kuvveti oldu da ondan.

O konserlere, film festivallerine giderek büyüyen bir nesil var. Bu nesil bir dünya görüşüne sahip, daha fazla özgürlük istiyor, dünyadaki yaşam standartlarını biliyor ve daha azına razı olmak istemiyor. Kısacası kül yutmuyor.

Bir misyon sahibi

Onlara laf geçiremiyorlar, toptan sistemi ele geçirmeye girişiyorlar. İKSV siyasi partiler, buhranlar ve darbe gördü. Hâlâ hayatına devam ediyor. Sonra da edecektir.

Bu baskılama yöntemi tarihte hiçbir zaman tutmamıştır. Tutmaz. Genellikle iktidarların baltayı taşa vurdukları yer de burası olur. 12 Eylül yönetimi acısız arabesk istediğinde fiilen bitmişti.

Haberin Devamı

İKSV vatandaşına, halkına hak ettiği evrensel kültürü sunmada bir tarihsel misyon sahibidir. Kadınına “Evinde otur, çocuk bak” diyenlerin bunu anlaması zordur. Hiç kızmasınlar, hırçınlaşmasınlar, doğal süreç tamamlandığında taş, toprak ve beton yok olur gider. Geride evrensel değerler, filmler, romanlar, resimler ve sanat kalır.

Stilize edilmemiş köy kahvaltısı

Bir kere normal yumurta diye bir şey var. Üzerinde organik yazan şeyleri falan da bir unutun. Bakkaldan alınmıyor, kümesteki tavuğun altından alınıyor. Sarısı sarı değil, turuncu resmen. Domates var. Eğri büğrü ve dünyanın en tatlı, en kokulu domatesi falan da değil. Normal domates. Unuttuğumuz normal domates tadı bu. Biber var. Bal var. Hepsi normal. Filancanın filancasından falan değil. Normal bal işte. Üstelik gayet de güzel.
Peynir keçi peyniri. Herhangi bir yerden satın alınan peynirleri unutun. Bu daha yumuşak, daha yağsız ama kendine has basit bir lezzete sahip. Paketten çıkmıyor. Evde yapıyorlar.
Ve çay. Demli güzel çay. Bardağın dibinde
bir-iki çay tanesi olan çaylardan. Coğrafya müsaitse siyah zeytin. Üzerine mis gibi zeytinyağı. Yağın özelliği yağ tadı olmaması. Zeytin tadı olması. Daldan kopardığınız acı zeytin vardır ya. İşte o tadın yumuşamış aromasını yaymış hali. Sıradan tabaklar. Çatal. Afiyet olsun.
“Zeytinimiz şuradan, balımız şuradan, peynirimiz şuradan” iyi de bazen en güzeli normali.