Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tekneyle Marmara Denizi ile buraya akan Çırpıcı ve Ayamama Dereleri’ndeki ıslah çalışmalarını yerinde inceleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ‘İstanbul’da deniz kirliliğini 3 yılda bitireceğiz. Bütün denizler ve dereler temizlenecek, plajlar açılacak’ dedi.

Kadir Topbaş bu açıklamayı 22 Mayıs 2006’da yaptı. İBB web sitesinde yer alan haberin devamında İstanbul’un 234 kilometre olan sahil şeridinin 140 kilometresinin temizlenerek denize girilebilir hale getirildiği ve 3 yıl içerisinde bütün denizlerin temiz hale geleceğini söyleniyor.

26 Haziran 2011’de Sabah gazetesinde yer alan haberin başlığı “İstanbul’un temiz plajları”. “İstanbul Büyükşehir Belediyesi, halkın kullanımına açılan 5 plajdaki (Florya’da ve Caddebostan’da) deniz suyu temizlik oranının her hafta ölçüldüğünü, gerekli ilaçlamaların yapıldığını ve halkın gönül rahatlığıyla denize girebileceğini bildirdi.” Temizlik öve öve bitirilememiş.

Hatırlarsanız İstanbul sahillerini halkımıza açtık hayırlı olsun denmişti. Hepimizin zihninde yerleşen bu İstanbul’da artık denize giriliyor algısı vardı. Hakikaten de giriliyordu. Deniz temizlenmişti.

Gelelim bugüne. Bugün İstanbul lağım kokuyor. Kadıköy’de yaşayanlarda göz yanması, ishal gibi şikayetler var. Kurbağalıdere’nin denize döküldüğü Yoğurtçu parkı mikrop yuvası.

Yaz başındaki şiddetli yağışların ardından taşan derenin lağımlı suları Yoğurtçu Parkı’nın çim yüzeyini tamamen kaplamıştı. Parkın üzerinde bir karış lağım suyu vardı ve görüntü bataklık gibiydi. Şimdi oralarda çocuklar oynuyor.

Kadıköy Belediyesi’nin burada yaptırdığı ölçümlere göre azami 200 olması gereken koli basili oranı Caddebostan sahilinde 2 bin. Moda Deniz Kulübü önünde 3 bin. Fenerbahçe Burnu’nda 30 bin, Kalamış Marina’da 20 bin. Yoğurtçu Parkı’nda bu değer 150 bin. Burada halk piknik yapıyor, yürüyüşe çıkıyor. Aynı yerde bulunan Fenerbahçe Kulübü faaliyetlerini kısıtladı. Bırakın denize girmeyi yelken yapmak yasak. Denize yaklaşan kokudan koşarak kaçıyor.

Radikal’e konuşan ve Kurbağalıdere ıslah çalışmalarında görev yapan bir işçi “Bence birkaç aylığına gidebiliyorsanız gidin buradan” demiş.

2004 yılında İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü, İTÜ Çevre Mühendisliği ve İSKİ’nin İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi’nde yaptığı ‘Su Kalitesini İzleme Çalışması’nın sonuçlarına göre İstanbul’un 65 noktasında denize girilebiliyordu. Hatta Caddebostan sahili dahil pek çok noktanın Mavi Bayrak alma seviyesine geldiği ilan ediliyordu.

E ne oldu? O plajlar şu anda lağım kokuyor. Hani Marmara temizlenmişti, hani Haliç masmaviydi? Dünyanın en pahalı şehri İstanbul kendi pisliğinde boğuluyor. Bir şeylerin yanlış olduğu belli. 20 yıldır belediyecilikleriyle övünenlerin dikkatine, bilgisine...

Haberin Devamı

Patek-Philippe ilan veriyormuş
Zafer Çağlayan’ın meşhur(!) saatiyle ilgili şu bilgiyi hatırlayın. “İlanı gazetede gördüm” diyen Çağlayan’a firma “Biz ilan vermiyoruz” şeklinde yanıt vermişti. Haber medyada bu şekilde yer aldı. Halbuki Wired dergisinin İngiliz edisyonunun eylül sayısında arka kapakta kocaman Patek-Philippe ilanı var. Firma o günden bugüne eğer ilan stratejisini değiştirmediyse ben şunu anlıyorum:
1.Ortalık yalan yanlış bilgiden, haberden geçilmiyor. Hangi kesimden ve görüşten olursa olsun bu durumun farkında olduğunu düşünenler, etkilenmediğine inananlar dahi aslında çoktan etkilenmiş, manipüle edilmiş oluyor. Bir yargıya varıp ortalığı birbirine katmadan 50 kere araştırmak şart.
2.İnsanlar öyle saflaşmış, öyle cepheleşmiş ki işlerine gelen şeye şak diye inanmaya eğilimliler. Araştırmak, doğrulamak hep ikinci planda kalıyor. Dezenformasyon kazanıyor.

Haberin Devamı

Türkiye ileri mi gitti?

Haberin Devamı

90’larda üniversitelerde başörtüsü serbest değildi. Tartışılan buydu. Yıl 2014. Tartışılan şey “dondurma yalamak”. Şimdi başörtüsü yasak değil, serbest evet, bu saçmalık çok şükür sona erdi. Erdi de neye yaradı? Dondurma yalama konusunu tartışmaya mı? İleri mi gittik şimdi ne oldu?