Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sevilen bir grubu al, çıkar sokağa, bindir otobüse, başlasınlar çalmaya ve ne olacağını gör. Bu fikirle başlayan “live session” videoları bugün artık her yerde

Fransız fotoğrafçı ve yönetmen Vincent Moon 2006’da “Ben enteresan mekanlarda canlı kayda alınmış müzik videoları yapmak istiyorum” deyip sokakta, bakkalda, trende, otobüste sevdiğimiz muhtelif grupların ve sanatçıların (veya hiç tanımadığımız isimlerin) video kliplerini çekmeye başlamasaydı, herhalde bugün Youtube’da yer alan binlerce “live session” videosu ve bunları çeken onlarca, yüzlerce, binlerce ekip, firma, oluşum, sanat platformu olmayacaktı.
İşin temeli şuydu: Sevilen, tanınan bir grubu al, çıkar sokağa, bindir otobüse, başlasınlar çalmaya ve ne olacağını gör bakalım. Konfor alanı dışında müzik.
Vıcık vıcık klişelerden
uzak, doğal, samimi...
Bu aslında müzisyenlerin en sinir olduğu şeydir. Kimi gitar tonum çıkmadı diye yakınır, kimi vokal az geliyor der. Ama iş bu videolara gelince durum değişti. İmkanları daraltınca iş de daha kaliteli ve özel oldu.
Bu videoların bir kısmı hakikaten muhteşemdi. Vıcık vıcık MTV klibi klişelerinden uzak, doğal, samimiydi. Elbette mekan sokak ya da dış mekanlar olunca
ya da bakkal çakkal, kafe gibi zor mekanlarda müzik sistemi de basit ve kullanışlı olmalıydı. Bu yüzden her şey tam olarak akustik demesek de pratik olmak durumundaydı. İster tencere çal ister gitar, yeter ki pratik ol.
Bu alan giderek gelişti ve genişledi. Onlarca site var bugün. Kafeler, barlar, dergiler, blog’lar bu tip videolar çekip yayına veriyor. Türkiye’de de benim bildiğim, izlediğim 10-15 ekip var bu tip videolar üreten.

Yeni ufuklar lazım
İnternette sevdiğiniz bir grubu arattığınızda normal videolardan çok bu tip samimi performanslar çıkıyor karşımıza.
Müzisyenler için 90’larda MTV Unplugged devrim olmuştu. Sonra sıradanlaştı akustik versiyonlar ve azalarak bitti. Son birkaç yıldır alternatif kayıtlar, stüdyo sound’undan sıkılan grupların ilgisini çekiyor, dinleyiciyi de kendine bağlıyor.
Zaten asıl mesele grupları bunlara razı etmekti eskiden. Şimdi tersine her grup bu tip videolardan edinme peşinde. İyi ki peşinde çünkü bu sayede doğru dürüst performanslar izlenebiliyor. Klişe video klip numaralarındansa müziğe odaklanılıyor.
Müzik sektöründe yolunda gitmeyen bir şeylerin göstergesi aslında bu video session’lar. “Siz yapamıyorsunuz, o halde biz yaparız” diyen sanatçı ve dinleyicisinin inisiyatif alması.
Ama itiraf ediyorum, bir doyma var artık bu alanda. Yeni ufuklar lazım. Bekleyip görelim.

Haberin Devamı

CD

Haberin Devamı

MASA ÜSTÜNDEN NOTLAR

“BRILL BRUISES” THE NEW PORNOGRAPHERS

Dünyanın en yaşanılası şehirleri listelerine hep en tepeden giren Kanada şehri Vancouver’ın bir özelliği de tuzu kuru, şarap içmekten, felsefe yapmaktan falan bahseden bohem, entelektüel ekiplerinin olması. Biz hiç sevmeyiz böyle şeyleri. 1999’dan bu yana faal ekip galiba en iyi albümünü yapmış. Pop indie seven kucaklasın.

“GOLDEN ECHO” - KIMBRA

Indie âleminde bir adet Yeni Zelandalı Kimbra’mız var. Gotye’nin “Somebody That I Used to Know” isimli kalp hoplatan duygusal hitindeki kız olarak hayatımıza girdi. Bu ikinci albümü ama aslında şöhretten sonraki ilk albüm. Popun muhtelif tarzları arasında gidip geliniyor. Hiphop’tan electro-pop’a ortak payda synthe kullanımı olmuş. Kulak verin.

Haberin Devamı

İTİRAF EDİYORUM

* Herkes gibi biz de eve bir adet Murakami’nin yeni kitabı “Colorless Tsukuru Tazaki and His Years of Pilgrimage”dan aldık. Şimdilik sehpanın üzerinde duruyor. Öylece bakıyoruz birbirimize. Zamanı gelince okuyacağız. (Bkz. yeni çıkan
bir şeyi okuyamamak, eskimesini beklemek.)
* İç hukuk yollarının tükenmesi bize özgü bir hastalık türü haline geldi. “Beyefendi iç hukuk yollarınız tıkanmış, AİHM yazıyorum size.”
* Yazarın mesaisi bitmez. Siz işten çıkıp eve gidince sabaha kadar rahatsınız. Bizde mesai saati yok. (Hani hep geziyorsun, hayat sana güzel diyorsunuz ya. Ona cevaben...)
* “Kurban” isimli Kadir İnanır-Ahu Tuğba yapımında yer alan “karda çifteyle ördek vurarak flört” sahnesi sinema tarihine geçmek zorundadır. Youtube’daki videoda 50’nci dakika itibariyle izleyiniz.