Üsküdar Belediyesi’nin Kabe maketini görünce Umberto Eco’nun sanat üzerine denemelerinde analiz ettiği “mutlak sahte” kavramını hatırlamadan edemedim
Üsküdar Belediyesi, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nin bahçesine Kabe maketi koymuştu.
Umberto Eco “Günlük Yaşamdan Sanata” isimli kitabında Amerikan popüler kültürü ve gerçeklik algısı üzerine gözlemlerini yazar. Amerika’da gerçek olarak kabul edilen her şey aslında süper sahtedir. Ve sahtesi o kadar iyidir ki gerçeğinin yerini alır.
Amerika’da özgünlük önemsizdir. Daha doğrusu özgünlük bir şeyin kendisinde değil, sahtesinde aranmaktadır. Sahtesi görkemli olan bir şey anında arkeolojik değer muamelesi görür ve 20 yıl önce inşa edilmiş bir kulübe bile eğer kayda değer bir sahtesini ürettirecek ve sergilettirecek sağlam bir hikayeye sahipse anında tarihi sıfatını kazanır.
Amerika’da asıllar taklitlerini yaşatır
Örneğin Paris’te Louvre Müzesi’nde bulunan “La Joconde (Mona Lisa)” tablosu küçük, görkemsiz, eski bir resimdir. Bu tablonun dev boyutlarda yeniden üretilmişi yanında eskisinin ne önemi vardır ki? Piramitler çok güzeldir ama çok uzaklardadır. Oysa Las Vegas’takiler de çok görkemli, eğlenceli ve elimizin altındadır.
Kamuoyunda yankı uyandıran bir cinayetin işlendiği evin müzeye çevrilmesi ve cinayetin burada gerçeğinden daha görkemli ayrıntılarla yeniden yaratılması bir tek Amerika’da olabilecek bir şeydir.
Eco’nun bu tip örneklemelerinin doruk noktası Da Vinci’nin İsa’nın son yemeğini resmeden meşhur “The Last Supper / Son Yemek” isimli eserinin üç boyutlusuna rastladığı bir yol üstü müzesidir. Burada İsa ve havarilerini görmek şöyle dursun üç boyutlu halleriyle inceleyebilir, Eco’nun deyimiyle İsa’nın poposunun şeklini bile görebilirsiniz. Bu üç boyutu canlandırma tamamen sahtedir ama o kadar iyidir ki gerçeğini ezer geçer ve size özgün eserden daha fazlasını sunar.
Hani bir laf vardır ya taklitler aslını yaşatır diye. Amerika’da asıllar taklitlerini yaşatır. Sahtenin önemi asıl olandan fazladır.
Oysa bizim inanılmaz zengin bir tarihimiz var
Los Angeles’ta film stüdyolarını gezerken meşhur filmlere dair kullanılan aksesuar ve maketlerin “gerçeklerinin” sergilenmesini de buna benzer bir gözlükle okuyabiliriz.
“İşte ‘Jaws’ filmindeki köpekbalığı bu” dediğinizde olay karmaşıklaşıyor; sahte, gerçek, kurmaca birbirine karışıyor. Elinizdeki sahte, süper görkemli
bir gerçeğe dönüşüyor.
Eco Amerika’nın kökleri binlerce yıl eskiye giden bir tarihi olmadığından kendine bu tür
bir tarih oluşturma ihtiyacından
söz eder.
İyi de bizim derdimiz ne? Bizim inanılmaz zengin bir tarihimiz var. Miniatürk’ü, Kabe maketini nasıl açıklayacağız?
Mazhar Alanson Hindistan’dan yeni dönmüş, röportaj yapıyoruz. “Nasıl etkilendiniz mi Hindistan’ın manevi ikliminden?” diye sordum. “Ne etkileneceğim, adamlar fiberglastan tanrı yapmış, karşısına geçip ibadet ediyor” dedi.
Binlerce yıllık Hint kültürü ve tarihi, fiberglas, “Son Yemek” tablosunun üç boyutlu versiyonu, “Jaws”ın gerçeği ve maket Kabe. Buyrun pazar pazar siz çıkın işin içinden...
Sanayi tostu!
Klasik bir geyik malzemesidir: “Abi sanayide bir köfteci varmış şahaneymiş.” Köftecinin yerine siz pilavcı, çaycı, kokoreççi, dürümcü dilediğiniz yiyeceği koyun. İnsanlarda nedense sanayi mahallelerinde olan her şeyin aslında şahane olduğu, hem dışarıdaki benzerlerinden üstün hem de çok daha hesaplı olduğuna dair yaygın bir fikir var. Ben bu yaygın fikre pek itimat etmem. Ama...
Geçenlerde değerli bir dostumun resim ve heykel atölyesine uğradım. Yer Göztepe Sanayi Sitesi. Han gibi bloğun girişinde bir çaycı var. Aç olduğumuzdan tost istedik. Dünyanın en basit ama en şahane tostu geldi. Sucuk ve kaşarlı tost. Yarım ekmeğin içine de ayrıca salça sürülmüş. Ne peyniri falan diye sormadım. Adamların “peynirimiz şuradan, domatesimiz bahçeden
hepsi organik” diyecek halleri de yoktu.
Lezzet bazen hijyen ve kaliteli malzemeden fazlası demek. Gelip sizi bir sanayi sitesinde buluveriyor işte.
PAZAR ALBÜMÜ
“Sound and Color” - Alabama Shakes
BrIttany Howard şahane bir solist. Soul kökenli siyahi sanatçılar günümüzde daha ziyade pop tarzında icracılık yapıyorlar. Howard’ın farkı bence soul sermayesini rock/soul ekseninde dolandırması, çok fazla savrulmaması. Grubun müziği için de genel anlamda aynısını söyeyebilirim. Alabama Shakes bu yaz her yerde dinleyeceğiniz, belki de yılın en iyi albümlerinden birine imza atmış. Kayıtlara geçsin.