Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Spor araba, havuzlu villa, şaşaalı gece hayatı, pahalı giyim kuşam... Bu klişeleri bir an için unutun. Onların yerine günlük hayata bakın. Bizde lüks detaylarda saklı

Çift kaşarlı tost: Tarihte ilk kaşarlı tostu kim istedi, ilk hangi büfe bu ihtiyacı fark etti ve ürün skalasına az kaşarlı ve çok kaşarlı olmak üzere iki tür kaşarlı tost yerleştirdi bilemiyorum. Bildiğim şu; dünyada başka bir ülkede çift kaşarlı tost yok. Neden dünya ulusları içinde sadece ama sadece
biz Türkler daha fazla kaşara ihtiyaç duyuyoruz hiç düşündünüz mü? Metabolizmamız mı farklı?
Hayır. Çünkü, medeni dünyada normal bir tosta, o tosta “peynirli” denebilecek miktarda peynir konuluyor. Kimse “Bu peynir az, biraz daha koyar mısın?” demediğinden de çift kaşarlı ihtiyacı doğmuyor. Vapurda kaşarlı tost istiyorsun,
“Çift kaşarlı olsun mu abi?” geliyor karşıdan, “diğeri kötü, bu lüks, sana da bu yakışır” alt metniyle... Bu bir itiraf değilse nedir? Gerçek olan şudur, çift kaşarlı tost yoktur,
normal ve az kaşarlı tost vardır.

Bizdeki yoğurt kaşık batırınca sulanıyor
* Demli çay: Şu cümleyi kaç kez kurduk: “Bir çay alayım, demli olsun.” Neden böyle bir cümle var? “Şöyle bir demli çay koy da içelim...” Neden? Çünkü çaylar demsiz. Bir çay bahçesine, kafeye falan oturup gelen çayı “Buna biraz daha dem koyar mısınız?” diye geri göndermeyenimiz var mı hayatının bir noktasında?
Neden peki? Biz fazla teinden bütün gün anksiyete içinde eli ayağı titreyerek dolaşmaya meraklı bir ulus muyuz? Hayır değiliz. Sadece şunu biliyoruz ki normal çay su gibi gelir; daha fazla kâr etmek, aynı demlikle daha fazla bardak çay satmak için. Yani normal olan lüks bizde otomatik olarak. “Yalnız buranın çayı çok güzel demli...” Yanlış. Buranın çayı normal. Diğerleri demsiz ya da kötü.
* Süzme yoğurt: Geçen hafta Yunan adalarıyla ilgili yazımda bir maddede yoğurttan bahsettim, baktım gördüm ki herkes bu konuda dertli. Evet, bizde yoğurt olarak satılan yoğurt kaşık batırınca sulanan bir şey. Büyük markaların yoğurtlarının içindeyse süt dışında neler var isterseniz bir okuyup bakın. Peki süzme yoğurt? Aaa o başka,
o lüks. Bir lokantada kaç kez şu cümleye denk geldiniz: “Yalnız
bunu biz süzme yoğurttan yapıyoruz”. Ee yani madalya mı bekliyorsunuz? Yani “çok lüks, her yerde yok” denmek isteniyor...
Yahu o senin süzme diye övündüğün şeyi elalem normal yoğurt olarak yiyor. “Amerika’nın
en büyük yoğurtçusu Türk, buna ne diyeceksin, onlar da mı bilmiyor?” diye soran değerli okurlar var. Evet sahibi Türk ama yoğurdu halis “Greek Yogurt” olarak satıyor. Ve o yoğurtla bizim buradakinin hiçbir benzerliği yok. Gene geldik çattık işte: Dünyaya normal olan, bize lüks. (Kimse Yunanlar yoğurdumuzu çalıyor diye hiddetlenmesin. Biz yoğurdu çoktan boşvermişiz bence.)

Bir buçuk porsiyon yoktur, eksik porsiyon vardır
* Bir buçuk porsiyon: Lokantaya gidersin, “Bana bir köfte” dersin. “Abi bi buçuk olsun mu?” Neden?
E normali doyurmaz ki, o da biliyor. Bir porsiyona biz az köfte koyuyoruz, yeteri kadar koymuyoruz, isteyene de bir buçuk öneriyoruz. Böylece bir kişilik yemeği bir buçuk kişi fiyatına satıp daha fazla kazanıyoruz. Yiyen de “Vay be bir buçuk yedim” diye psikolojik olarak doyuyor. Bir buçuk döner, Adana, pide... Siz mesela başka bir ülkede bir buçuk köfte,
ne bileyim bir buçuk şinitzel, bir buçuk pizza duydunuz mu? Çünkü porsiyonlar olması gerektiği gibi. Bir buçuk yoktur, eksik porsiyon vardır.
* Köpüklü kahve: Her yan kahveci. Türk kahvecileri de bol.
Peki içtiğiniz kahve iyi mi? Bir yerde içtiğiniz kahveyi ikinci kez gittiğinizde içebiliyor musunuz? Dünyaca meşhur Türk kahvesinin isim hakkına sahibiz bugüne bugün. Peki kaç kez içine kahve koklatılmış sıcak su içtiniz?
Ya da şöyle sorayım; en son ne zaman bir yerde Türk kahvesi içip memnun kaldınız?

Elaleme “normal” olanı yakalamak için çırpınıyoruz
* Ekmek: Abarttın artık diyorsunuz biliyorum da bir düşünün, dünyada en fazla ekmek tüketen, ekmeği en fazla seven,
ona kutsal anlam yüklemiş milletiz. Ama doğru dürüst ekmeğimiz yok. Var elbette ama bulmak lüks. İtalya’da İspanya’da, Fransa’da sofraya konan ekmekle buradakinin farkından bahsediyorum. Dünya güzeli bir ramazan pidesi, bir ekşi mayalı Trabzon ekmeği hangi lokantada, hangi büfede, sandviççide, tostçuda geliyor karşımıza? Ha geliyor ama orası illa lüks ya da belli bir fiyat skalasında oluyor. Varsa yoksa az gramajlı içi boş ekmekler. “Ekmek lüks” demem bundan.
Her gün ama her gün yaptığımız şey siyasetten yemeğe aslında elaleme “normal” olanı yakalamak için çırpınmak, debelenmek. Normal
ne zaman bize lüks olmaktan çıkar, ben işte o zaman bu Türkiye’ye göğsümü gere gere “Yeni” derim. Yoksa eski tas eski hamam.

Haberin Devamı

Uçakta cep telefonu mu?

Haberin Devamı

Yeni teknoloji kapıda, uçakta cep telefonu serbest olacak. Tehlikenin farkında mısınız? Artık uçakta, okyanusun üzerinde, Alpler’in tepesinde, cennet vatanın engin semalarında da rahat yok. Artık birkaç saatliğine de olsa kafayı dinlemek, okumak, müzik dinlemek, uyuklamak yalan, haram, lüks bize. Yanınızdakinin minnoşuyla “aşkım aşkımlamalarına”, ajans sahibinin (tabii ki butik) telefonda vereceği “yaratıcı brief”lere, Skype’tan müşterisiyle yapacağı müthiş brain storming’lere, beyaz yakalının gecelik faiz oranları tahminleri ve portföy talimatlarına, 40 yaş üzeri ergenlerin muhtelif futbol muhabbetine, “alo, sen kimsin, hee, ben uçaktayım, he okyanus, hehehe” geyiklemelerine, video konferanslamalara yakından tanık olabileceğiz.
Uçak dediğimiz şey kaçma kurtulma imkanı olmayan dev bir The House Cafe’ye dönüşmek üzere. Mesela yaklaşık dört saatlik bir Londra seyahatine çıkmadan ben olsam bir daha düşünürüm artık. Kaldı ki bunun New York’u var, Tokyo’su var, düşünmek istemiyorum.
Havayollarına sesleniyorum. Cep telefonunu serbest bırakamazsınız, insanlığa bunu yapamazsınız...

Haberin Devamı

PAZAR ALBÜMÜ

“Love Frequency” Klaxons

Haziran başında yayımlanan albümde kimler yok ki prodüktör olarak. Arcade Fire’ın son albümüne imza atan LCD Soundsystem’ın James Murphy’si, The Chemical Borthers’dan Tom Rowlands, İngiliz elektronik sahnesinin prenslerinden Erol Alkan... Grubun bu albümü çok fazla ilgi görmedi açıkçası. Ama yeniden ele alınıp dinlenmeyi hak ediyor.