Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Shantel’i sevdik peki Ciguli’nin kabahati neydi


“Beyaz Türkler’in en sevdiği Balkan” Shantel’in yeni albümü piyasada. “Planet Paprika”da “Binnaz”ın dub versiyonu da var


Shantel Türkiye’de çok ünlü. Biraz abartsam bir tür “Balkanların Manu Chao’su” diyebilirim rahatlıkla. Konserlerinde insanlar dans ederken kendilerinden geçiyor. Kültürümüze yabancı değil. Almanya’da yaşasa bile “asimile” olmamış, köklerini unutmamış, her albümünde Balkan altyapıları ve ezgilerini herkesin sevebileceği dans şarkıları haline getirerek bir rock yıldızı gibi konserler veriyor.
Shantel Türkiye’de Beyaz Türkler olarak anılan kitlenin en büyük yıldızları arasında. Albümleri çok satıyor, konserleri dolu. Ama yaptığı müzik aslında teknik olarak Ciguli’yle aynı. Oysa Beyaz Türkler ve entelektüeller Ciguli’yi nasıl da snobe etti, nasıl da küçük gördü zamanında. Kimilerimiz sevdi ama onlar da kült adam ya da ilginç bir freak show izler gibi izledi Ciguli’yi, çoğu zaman makara yaparak... Kimse konserine gidip ön sıralarda çığlık atmadı. Onun headliner olduğu festivaller yapılmadı...
Ama Shantel bu albümde “Binaz in Dub” (albüm kapağında tek “n” ile yazılmış olması bir tashih değildir umarım) isimli parçayla Ciguli’ye saygı duruşunda bulunmuş. Binnaz’ın bir dub versiyonunu yapmış. Güzel hareket.
Albümde artık içimizden biri olarak kabul edebileceğimiz Brenna McCrimmon “Eyes of Mine” isimli şarkıyı söylüyor. Bu “Ada Sahilleri”nin ilginç bir versiyonu.
Shantel, Disko Partizani’de bir dans albümü yapmıştı. Burada hem dans ettiriyor hem de pek hoşumuza gidecek şekilde Afrika’dan, Rusya’dan, Atina’dan bahsediyor. New York, Londra ve Paris’ten değil... E “ışık doğudan yükselir” de demiş (“Ex Oriente Lux”). Daha ne desin. Rıdvan hoca gibi söyleyeyim. Gol olur.
Peki Ciguli nerede? Çıkmalı ortaya, şimdi tam zamanıdır... Haydi, Shantel Featuring Ciguli.

Bilgisayar bağımlısı mıyım?

Her sabah erken kalkıyorum. İki adet mail adresime bakıp mesajları inceliyor yanıtlıyorum. Twitter hesabıma girip eş dost takipçiler ne yazmış ona bakıyor bir-iki şey twit’liyorum. Facebook mu? Tabii. Ona da giriyorum. Kim hangi etkinliğe davet etmiş, kim hangi grubun hayranı olmamı istemiş, hangi eski dostum yıllar sonra mesaj atmış ona bakıyorum. Geç kalan yanıtlar için özür diliyorum. Arkadaşlık taleplerine bakıyorum.
İlk kahvemi içerken gazeteleri ve haber sitelerini okumaya başlıyorum. Gazeteyi kağıttan okusam bile, illa internete de giriyorum. Haber siteleri turum bitince reader’ımı açıp dünyanın dört bir yanından gelen haber ve güncel postlara bakıyorum.
Bilgisayar başındayken komple otopilottayım. “Ha evet, çok güzel, bence de” gibi otomatik yanıtlar veriyorum. Her şeyin farkındayım ama tepki veremiyorum çünkü o anda gördüğüm yeni bir şeyi hemen bloga girmem lazım. Bunu tüm kalbimle istiyorum üstelik. Bu beni endişelendiriyor.
Wireless bağlantısı olmayan ortamlarda artık işim yok. Oraları haritamdan çoktan çıkardım. Yer seçerken de çoğu zaman yakında bir priz olmasına dikkat ediyorum. Priz olan yerde başkası oturuyorsa bu beni üzüyor. Bilgisayarımın şarjı üç saat dayanıyor ve genelde
ful batarya dolaşıyorum ama yine de priz yanında kendimi daha güvende hissediyorum.
Geçen cumartesi sabahı kalktım ve şarjımı gazetede unuttuğumu fark ettim. Elim ayağım titredi. Bilgisayarımda yedi dakikalık şarj kalmıştı.
O yedi dakikada neler yapmaya çalıştığıma inanamazsınız. Başka bilgisayarlara giremiyorum çünkü tuşların yeri farklı geliyor. Hiçbir şey olması gereken yerde değil. Kişisel ayarlarım ve bookmark’larım olmadan bir hiçim.
Hafta sonu sürekli sızlandım, suskunlaştım ve kendimi oyalamak için yapmadığım şey kalmadı. Ama olmadı. Pazartesi
ofise ulaştığımda şarjı bilgisayara yaklaştırdığımda bir çekim hissettim. Şarjın yeşil ışığı yandığında sanki
taşlar yerine oturdu. Ekran açıldı.
Her şey yoluna girdi.
Sizce ben bilgisayar bağımlısı mıyım?


Çocuğum satanist mi oluyor Mehmet Bey?
Haberin Devamı
Shantel’i sevdik peki Ciguli’nin kabahati neydi
“Mehmet Bey, 13 yaşında bir oğlum var. Son zamanlarda müzik dinlemeye çok zaman ayırmaya başladı. The Wall isminde bir albüm almış. Üzerinde TNT yazan bir başka albüm daha buldum odasında. Çok endişeliyim, acaba şiddete mi eğilimli? Yoksa satanist mi oluyor? Bu albümleri siz biliyor musunuz?”
B.E.

Sayın B.E.;
Üzerinde TNT yazan albüm bir patlayıcı değil, dünyanın en tanınmış rock gruplarından AC/DC’nin 1975 yılında yayımladığı bir klasik olan T.N.T. isimli albümüdür. 1980’de kaybettiğimiz orijinal solist Bon Scott’ın yer aldığı bu çalışma rock tarihinde aynı adlı şarkıyla özel bir yere sahiptir. Scott’ın bu albümdeki vokali dönemin ruhunu yansıtması açısından “unique” kabul edilir ve büyük önem taşır.
The Wall ise Pink Floyd’un 1979 tarihli efsane double albümüdür. En çok Another Brick in the Wall Part 2 adlı şarkıyla popüler olmuştur. “Eğitim istemiyoruz, zihinlerimizin kontrol edilmesini istemiyoruz” der ergenler bu şarkıda öğretmenlerine. İsteyen birini de tanımıyorum o yaşta...
Bir müzikal ya da senfoni lezzetinde kabul edilip ergenlik bunalımlarını Avrupa insanının savaş sonrası depresyonuyla birleştirir albüm. Solist ve basçı Roger Waters’ın etkisindeki albümün ardından grup dağılmış, daha sonra Waters’sız Pink Floyd yeni albümler de yaparak yola devam etmiştir. Albüm grubun en fazla tanınmış yapıtlarından olsa da popüler bir çalışma olarak değerlendirilip hayranlardan yoğun eleştiri de almıştır.
Sayın B.E. çocuğunuz satanist olmuyor. Sadece iyi müzik dinlemeye başlamış sağlıklı bir ergen. Tam yaşının müzikleri bunlar. Endişeye gerek yok. Kendisini tebrik edin. Bol bol öpün...
Değerli anne babalar, başka sorusu olan?