Mehmet Tezkan

İki haftadır öğrenci evlerini, öğrenci apartlarını, kızlı erkekli yaşamı konuşuyoruz..
Biz tartışırken ANAR hemen harekete geçmiş.. 26 ilde 1430 kişiye sormuş..
Toplumun nabzını ölçmeye çalışmış..
Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan sonuçları köşesine taşıdı..
Soru şu.. Aralarında nikah ya da akrabalık bulunmayan kız ve erkeklerin aynı evde bir arada yaşamasını doğru buluyor musunuz?
Evet diyenlerin oranı yüzde 20.9..
Hayır diyenlerin oranı yüzde 75.2..

İktidar değerli yalnızlığın çok değerli bir şey olmadığını gördü ki, rotayı kırdı..
Küstüm politikasından vazgeçti..
İlişkileri canlandırmak, kapıları yeniden aralamak politikasına geçti.. Başbakan dün Bağdat’la yol haritasını açıkladı..
Karşılıklı ziyaretlerle Irak Başbakanı Maliki ile eski günlere dönülmeye çalışılacak.. Bu bir anlamda Ankara’nın Irak’ın iç işlerine el atmayacağı anlamına da geliyor..
İran’la da ilişkiler geliştiriliyor.. Mısır büyükelçisi Kahire’ye geri gönderildi..
Özet; değerli yalnızlık günleri bitti..
Daha önemlisi; Suriye’de El Kaide uzantılarına destek verdiği, göz yumduğu, hamilik yaptığı görüntüsü veren Ankara bu meselede de çark etti..

YÖK nedir? Üniversiteleri zapturapt altına almak için kurulan kuruldur..
Özeti budur..
12 Eylül askeri darbesinin ürünüdür.. Darbenin lideri Evren’e göre, memleketin başına gelen bütün musibetlerin nedeni üniversite öğrencileriydi..
YÖK’ü kurdurdu.. Amacı üniversiteleri YÖK şemsiyesi altına sokup kontrol etmekti..
Göz açtırmamak, nefes aldırmamaktı.. Başardı da; üniversiteler liseye dönüştü.. Ne akademik özgürlük kaldı, ne düşünce serbestliği..
*
Aradan 32 yıl geçti.. Hiçbir iktidar YÖK’e el sürmedi.. Anayasanın neredeyse dörtte üçü değişti, YÖK değişmedi..

Soru şu.. Türkiye başkanlık sistemine geçseydi.. Başkan ‘kızlı erkekli öğrenci evlerinden, apartlardan şikayet var. Muhafazakar yapıma uygun değil, yasal düzenleme yapılabilir’ deseydi ne olurdu?
Önce gelin nasıl bir başkanlık sistemi istendiğini hatırlayalım..
Bizim başkanlık ABD’deki başkanlık gibi olmayacaktı..
Bizim başkanlık Türk usulü başkanlık olacaktı..
Burhan Kuzu’nun dediği gibi bizim başkan Obama gibi zavallı olmayacaktı.. Bizim başkan da ABD başkanı gibi seçimle gelecekti ama seçildikten sonra işler değişecekti..
Çünkü iktidarın istediği başkanlık sistemi kuvvetler birliğini getiriyordu.. Başkan hem yürütmeyi hem yasamayı temsil edecekti..
Yargıyı kontrol altında tutacaktı..

Önce Başbakan’ın Varşova’da söylediklerine bakalım.. Şöyle demiş; ‘Konuyu fuhuşa, zinaya, evlere paldır küldür girmeye kadar getirdiler. Ailelerin şikâyetleri üzerine bir açıklama yaptık. Konuyu nerelere getirdiler.’
Kim getirdi?
Gazeteciler mi, köşe yazarları mı, muhalif politikacılar mı?
Yoksa..
İçişleri Bakanı mı, polisler mi?
Kim?
Bakalım..

‘Şehirde müzik var’ dediler, hangi şehirde diye sormadım.. Doğru Antalya’ya.. ‘Şehirde müzik var’ sloganı Antalya’yla özdeşleşti.. Belediye Başkanı Mustafa Akaydın Antalya’yı festivaller kenti yaptı.. Caz festivali, Gitar Festivali, Kültür Festivali say say bitmiyor..
Cuma akşamı 14. Piyano Festivali’nin açılışı vardı..
Açılış konseri Fazıl Say’dan.. Su (Water) adlı yeni piyano konçertosunu ülkemizde ilk kez seslendirecek..
Acaba karşımıza ne çıkacak?
Merakla konser salonundaki yerimizi aldık.. Fazıl Say piyanonun başına geçti, dev orkestra yerini aldı..
Tuşlara parmağını değdirdi, büyülendik.. İnanın abartmıyorum soluksuz dinledik..
Su üç bölüm..

İktidarın, evde veya apart dairede veya özel yurtta kalan öğrencilere çeki düzen getirmek istemesi.. Yasal birtakım düzenlemelerin kapısını açması..
Yeni kurallar getireceğinin sinyalini vermesi..
Lamı cimi yok; özel yaşama müdahale..
Hangi cepheden olursa olsun, sosyal demokrat, liberal, muhafazakar çoğu kişi için de öyle..
Başbakan’a göre değil..
Başbakan bugüne kadar kimsenin özel hayatına müdahale etmediklerini söylüyor..
Söylüyor ama şu ayrımı da yapıyor:

Bir adım ötesine bakalım.. Mesele sadece kızla erkeğin aynı evi paylaşmasının ötesinde..
Mesele bütün öğrenci evleri..
Üniversite öğrencileri..
Aslında hedef Geziciler..
Başbakan haziran ayında yaşanan protestoların etkisinden kurtulamadı.. Bir anda böylesine büyük ama o kadar da örgütsüz tepki gösterilmesi şoke etti..
Kabul edemiyor.. Geçti bitti diyemiyor.. Hesap sormak istiyor..
Gezi’nin altında örgüt arandı, bulunamadı.. O zaman; ceza kesmek lazım, yaptıklarının bedelini ödetmek lazım!..