Mehmet Tezkan

Çağıralım, Sivok’a, Ernst’e, Simao’ya, Fernandes’e, Edu’ya, Almeida’ya soralım.. Oyun anlayışınız neydi, golü nasıl bulmayı tasarladınız diyelim..
Cevap alamayız..
Niye?..
Eee, Türkçe bilmiyorlar.
Hayda... İbrahim’i, Ekrem’i, İsmail’i, Veli’yi onlara soralım.
Cevap..
Kem küm...

Dün farklı bir gündü.. Haksızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği protesto eden on bine yakın kişi Taksim Meydanı’nda toplandı..
O yürüyüş sadece Hrant Dink için değildi..
Otoriterleşmeye karşıydı.. Yargının hoyrat tutumuna karşıydı.. Yan yana gelen üç kişiye terör örgütü üyesi muamelesi yapan zihniyete karşıydı..
Yükü çeken solculardı, üniversite öğrencileriydi..
Aralarına girdim dolaştım.. Dolaşırken ‘yetmez ama evet’çileri de gördüm..
Evet, evet oradaydılar..
Biraz mahcuptular, belki de pişman..

İki gündür sözler birbirini kovalıyor, dönüp dolaşıp aynı yerde buluşuyor..
Vicdanıma sığmadı..
Sığmayan ne?
Hrant Dink suikastına adi cinayet denmesi.. İki gündür herkesin söylediği lafları tekrarlayarak sizi boğmayayım..
Özet geçeyim..
Yasin Hayal adlı 1980 doğumlu genç bundan beş yıl önce Ogün Samast adlı 1990 doğumlu gence; ‘git şu Dink denen adamı vur da Türklük kurtulsun’ diyor; o da vuruyor..
Mahkemeye göre bu kadar basit..

Şöyle 10 sene önceye gidin.. İstanbul’a kar yağınca hayat felç olurdu..
Günlerce çile çekerdik..
Bırakın tuzlamayı, yollardaki eriyen kar bile kaldırılmazdı..
Çekilen eziyeti ne siz sorun ne ben yazayım!..
Çabuk unuttuk..
Belediyenin ‘Kar Kaplanı’ denen araçlarını gördükçe o günler bir daha yaşanmaz diyorduk..
Kar Kaplanı deyip geçmeyin.. 80 kilometre hızla bir seferde 40 kilometrelik alanı tuzlayabiliyor..

Doğu’da, Güneydoğu’da
okumak zordur..
Hele genç kızsan, köyde yaşıyorsan neredeyse imkânsızdır.. İlkokulu bile güç bela bitirirsin..
Çünkü 11-12 yaş evlenme yaşıdır.. Evden çıkmama yaşıdır..
Sekiz yıllık eğitim bile çoğu aileye fazla geldi.. Genç kız sokağa mı bırakılır diye mızmızlandılar..
Babalar, cezadan korktuğu için boyun eğdi, göz yumdu..
Lise mi?

Muğlak da diyebilirdim ama tam anlatmıyor.. Müphemiyet kelimesi daha iyi oturuyor..
Belirsizlik.. Belirsiz olma durumu..
Gerçek bu değil mi, üç dört adım sonrayı değil bir adam ötesini göremiyoruz..
Birçok konuda..
Müphemiyet hali hoşumuza gitmiyor değil.. İçimize işlemiş karakterimiz olmuş..
Kasıtlı müphemiyet mi derseniz?
Yani bilinçli belirsizlik yaratma durumu.. Bazen diyelim, geçelim..

Geçen hafta ABD’de yapılan bir anketin sonucu çoğu kişiyi şaşırttı..
Hangi yaşa geri dönmek istersiniz diye sormuşlar, yaşı 65’in üstünde olan çoğu kişi 40’lara demiş..
Ezber bozulmuş..
Ezber 20’ler değil miydi?
40’lar da nereden çıktı ki..
Efendim şundanmış..
İnsan ömrü uzadığı için 60’lı yaşlar artık ‘orta yaş’ sayılıyormuş.. 40’lı yaşlar da ‘gençlik dönemi’nin sınırları içine girmiş..

Hele yabancı için imkânsız diyebilirim.. Kaygan Arap siyasetini anlamak için Arap olmak lazım derler ya.. Arap gibi düşünmek..
Türk siyasetinin de pek farkı yok.. Bir anda roller de, pozisyonlar da değişebiliyor..
Bu sebeple ‘Batı’ siyasetine alışkın yorumcunun Ankara’yı anlaması için bir fırın ekmek yemesi lazım..
Bu topraklara çok mesai harcaması lazım..
*
Şu, 27 Nisan bildirisine bakalım..
Dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt bir gece Genelkurmay’ın resmi sitesine muhtıra gibi bildiri koydurdu..