Kadim dostla buluşmak neyse eski bir kitapla da buluşmak oymuş meğerse..
O rafta..
Sen rafın önünde..
Merhabalaşıyorsun!.. Sen onu tanıyorsun, peki o seni tanıyor mu?
Tanıyordur tanıyordur, gençlik yıllarında seni yoğuran, şekillendiren, beyin kıvrımlarına yön veren o değil miydi?
Oydu işte, onlardan biri..
Eline alıyorsun, sayfaları çevirmeye başlıyorsun, otuz yıl önceye gidiveriyorsun..
AKP ile CHP’nin bayramlaşma buluşmasında konuşulanlar dikkatinizi çekti mi? Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun yansımasıydı..
Farklı cephelerden bakışın diyelim..
AKP’lilere göre; önemli olan istikrar. Zaten özgürlüklerin tavan yaptığı noktadayız. Bir adım ötesi anarşiyi getirir.
CHP’liler böyle düşünmüyor.. Onlara göre, Türkiye hiç hak etmediği yerde..
Diyorlar ki; ilk defa seçilmiş parlamento üyelerinin cezaevinde olduğu dönemi yaşıyoruz..
Yani, gerisini söylemeye gerek yok!..
* * *
Yaz bitti, balık tutma yasağı kalktı.. Balıkçılar denize açıldılar bile.. Bakalım bu yıl deniz ne verecek?
Bu aralar verse verse çinekop verir, çingene palamutu verir, istavrit verir.. Nadiren de olsa sarıkanat verir..
İşte mesele burada başlıyor..
Balıkçılar ne yapacak?
Biz ne yapacağız?
Geçen yıl kampanya vardı, gönüllülük esastı.. Bu yıl lüferin yavrularını tutmak, satmak yasak..
20 santimin üzeri olacak..
Bayram bayram canınızı sıkmak istemezdim ama bayram hassasiyeti ilgiyi arttırır diye düşündüm..
Mesele büyük..
Derin çok derin..
Ne o derseniz?
Durduk yerde terörist ilan edilmek derim.. Gösteriye, yürüyüşe, protestoya katılan her eylemciye terörist muamelesi yapmaya başladık..
Bir süre önce bu konuya değinmiştim.. Her şeyin arkasında terör örgütü arar hale geldik demiştim..
Pankart açtın terör örgütü..
Oruç tutan da tutmayan da iftar sofrasının cazibesine kapılmışsa, üstelik kendine de meraklıysa diyet farz olmuş demektir..
Nereden mi biliyorum..
Çok tanık oldum.. Ramazanda oruç tutup, üç beş kilo alanı çok gördüm.. Bayram sabahı diyete başlayanını..
Şunu kafadan söyleyeyim.. Diyet yapmak, az yeme faaliyetine girmek iklim meselesi, atmosfer meselesi.. Kuvvetli bir rüzgâr esecek ki o rüzgâra kapılıp gideceksin..
Kapılman için de iki kişi lazım..
Biri, motive edecek, öncülük yapacak.. Öteki uzman olacak.. Diyetisyen yani..
Bu ikiliyi buldunuz mu, işlem tamamdır.. Kilolar tıkır tıkır gider..
Bir ara torba yasası akımı vardı.. Bir yasa değişikliği gelir içine bi bakarsın; ne ararsan var..
Kış turşusu gibi..
Şu yasanın şu maddesinin şu fıkrası şu şekilde, bu yasanın bilmem ne bendi bu şekilde diye sıralanır, milletvekilleri bile neyin ne olduğunu anlamazdı..
Spor yasası görüşülürken, imarla ilgili bir düzenleme geçiverirdi.. Trafikle ilgili düzenlemenin içinden eğitimle ilgili köklü değişiklikler çıkıverirdi..
Bu işler genellikle gece yarısı yapılırdı..
Muhalefet yorgunken, zaman darlığı nedeniyle neyin ne olacağı tam anlamıyla anlaşılmaz haldeyken..
Gümbür!..
Hani bi imkân olsa diyorum.. Biliyorum giden geri gelmiyor da, hani dondurup, sarıp sarmalayıp saklasalar diyorum..
Oluru varsa yani..
Yok, yok.. 2070’lerin dünyasına gidip, keyif çatmak için istemiyorum..
Baş döndürücü teknolojik gelişmenin sonu nereye varacak diye de merak etmiyorum..
İnsanların 60 yıl sonra nasıl yaşayacakları da umurumda değil..
Uçan arabalara mı binerler, ultra akıllı binalarda mı otururlar, her türlü ihtiyaçlarını tek tuşla mı hallederler, işe gitme derdi ortadan kalkar mı, kalkmaz mı derdim değil..
Ayrıca bana ne!
‘Bu işin böyle olacağı belliydi’, ‘görünen köy kılavuz istemez’, ‘perşembenin gelişi çarşambadan’ bellidir klasikleriyle başlayıp bilmişlik kokan satırlar döşenmeyeceğim..
Ortalık bu tür yazılardan geçilmiyor..
Ben demiştim diye başlayan cümleler havalarda uçuşuyor..
Olan oldu, biten bitti..
Ukalalık etmenin kişisel tatminden öte bir anlamı yok.. Herkes dibine kadar izliyor..
Sonuç şu..
Federasyon şike meselesinde topu taca atıp zaman kazanmak isterken, topa ters mi vurdu, rüzgâr mı alıp götürdü, tümseğe çarpıp geri mi tepti bilmiyorum.. Top aniden Federasyon’un kalesine giriverdi.. Hakem düdüğü çaldı, golü verdi..