Mehmet Tezkan

Siyasi arenaya bomba gibi düştü.. CHP lideri AKP’nin yüzde 50 oy almasını ‘Stockholm Sendromu’na bağladı..
Nedir bu?
Baskı görenin, ezilenin, kendini ezen kişiye sempati duyma hali..
Uyuyor mu?
Uymuyor..
Ama John T. Jost’un teorisine uyuyor..
O da kim diyeceksiniz?

Seçim sonuçları üzerine çarpıcı yorumlar yapılıyor.. Özellikle haber kanallarının baş konusu bu.. CHP neden istediği sonucu alamadı.. MHP yenilenecek mi, yenilenmeye ihtiyacı var mı? AKP her seçimde neden oyunu arttırıyor..
Tabii daha çok muhalefet masaya yatırılıyor.
Yorumcular çarpıcı tezler öne sürüyor.. Zihinleri zorlayan tahliller yapıyorlar..
Birden fazla faktör sayarak veya birden fazla faktörün birbirini tetiklediğini iddia ederek meseleyi açıklamaya çalışıyorlar..
Mesela..
CHP’nin sağ kesimden de aday gösterdiği ama sağdan oy alamadığı, Ergenekon’dan yargılanan kişilerin aday gösterilmesinin tepki yarattığı, yaşam tarzı hassasiyetinin ön plana çıkarılmadığı için sahillerde güç kaybettiği söyleniyor..
Mesela..

Seçimin ertesi günü, ‘Umduğumu bulamadım’ diye istifasını vermeliydi..
Ve demeliydi ki..
Yeni bir CHP yaratmaya çalıştım.
Yeni CHP’nin kurallarını koydum.
81 ile gittim, derdimi anlattım. Elimden geleni ardıma koymadım.
Bu kadar oldu.
Şimdi yeni CHP’nin yeni kuralını koyuyorum. CHP’yi birinci parti yapamayan istifasını verir. Bu geleneği başlatıyorum. Sosyal demokratlara bu kapıyı da açıyorum.

Bir haftadır memleketin ruh halini anlamaya, tahlil etmeye çalışıyorum..
Sevinenleri, üzülenleri.. Kazananları, kaybedenleri..
‘Oh’ diyenleri, ‘tüh’ diyenleri..
Bol bol dinledim, yeterince gözlem yaptım..
Genel hava ne derseniz; bi sessizlik var bi sakinlik var, bolca yorgunluk da diyelim..
*
İki ana gövdeyi masaya yatıralım..

Biraz daha bekleyelim, sorunu zamana yayarak çözelim demenin vakti geçti..
AKP’nin atacağı en önemli adımlardan biri budur..
En önemlisi..
Ortak kanı şu; Kürt sorununu çözmenin zamanı geldi de geçiyor, Türkiye bu sorununu çözmeden yoluna devam edemez..
Avrupa ülkesi olamaz!
*
Yüzde 50 oy alan iktidar partisi lokomotiftir, peki muhatabı kimdir.. Benim sorunum var diyenlerin taleplerini siyasal sürece kim iletecek?

Cumhurbaşkanı seçiminin ne zaman olacağı meçhul.. 2007 yılındaki referandumdan sonra halk karar verdi, beş yıl diyenler, 2012’yi işaret edenler..
Milletvekili seçimi beş yıldan dört yıla indiyse, cumhurbaşkanı seçimi de yedi yıldan beş yıla iner diyenler de suskun..
Niye derseniz?
Kimse Başbakan’ın nasıl bir karar alacağını bilmiyor.. Yüzde 50 ile seçimden çıkan Erdoğan’ın 2012’yi mi, 2014’ü mü tercih edeceği belli değil..
Sessizlik bu yüzden!..
Ofsayta düşme tehlikesi var..
*

Haber kanallarını açıyorum bütün yorumcular papatya falı açıyor..
Önümüzdeki dönem Başbakan sert mi olacak, yumuşak mı?
Sert..
Yumuşak..
Sert-yumuşak, sert-yumuşak, sert-yumuşak..
Son kalan yaprak ne?
*

Yanıt bekleyen iki soru var.. Birincisi; bu Meclis, yeni bir anayasa yapar mı? Yapabilir mi?
İkincisi; bu Meclis, Kürt sorununu çözer mi? Çözebilir mi? Hadi en azından çözüm yoluna sokar mı?
Lafı uzatmaya gerek yok..
Bu Meclis yeni bir anayasa yapamazsa.. Bu Meclis Kürt sorununu hale yola koyamazsa..
Başka hiçbir meclis yapamaz..
Niye mi?
Bu Meclis’in temsil sorunu yok da ondan.. Her grup var, baraj olmasına rağmen dışlanan, dışarıda kalan grup yok..