Mehmet Tezkan

Pozitif mi, negatif mi olduğu tartışmalı ama ayrımcılık olduğu kesin..
Yeni değil, kadınlara ayrımcılık sittin senedir var..
ÖSYM’nin açıklamasıyla gündeme gelmiş de değil..
Onlar ne yapmış!
17 okulda, 6 bin 100 genç kıza pozitif ayrımcılık yapmışlar.. Erkeklerle aynı sınıfta sınava sokmamışlar..
ÖSYM’nin ayrımcılığın pozitifi diye nitelediği mesele bu..
*

Şifreleme işi ayyuka çıksa da, pis kokular ortalığı kaplasa da YGS iptal olmaz.. Niye mi olmaz? Cumhurbaşkanı anında devreye girip ‘tatmin oldum’ dedikten sonra.. Hükümet sözcüsü, hükümetin de tatmin olduğunu söyledikten sonra.. Hangi merci ben tatmin olmadım diyerek dibine kadar gider ki..
Bu işin üstü örtülür.. Kapatılır..
Sorum şu; hükümet seçime iki ay kala 1 milyon 700 bin aileyi doğrudan ilgilendiren sınavı iptal eder mi?
Etmez.. Kendi hanesine eksi puan yazacağını düşündüğü için üzerine gidilmesini istemez..
Yalap şap bir soruşturma yapılır.. Sonuç çıkmaz.. Her zaman olduğu gibi iddiayı ortaya atanlar suçlanır, kurumların yıpratıldığından söz edilir..
Kâhin misin demeyin.. Bu topraklarda yaşıyorum, bu topraklarda bu gibi işlerin sonucu hep böyle olur..
Peki üzerine giden olursa!..

Adalet Komisyonu adil bulmuş, Genel Kurul’dan da jet hızıyla geçer, yasallaşır..
Yasallaştığı an seyreyleyin gümbürtüyü..
Telefon dinlemeler, ortam dinlemeler önce internete düşer; sonra gazetelerin, televizyon haberlerinin en baba işi olur..
Ali, Veli’ye telefonda demiş ki..
Ayşe, Fatma’ya yemekte söylemiş ki..
Her gün bu tür bir konuşma patlar artık.. Hazır seçim dönemine de girdik.. Bu işlere meraklı çetecilerin ellerinde dinleme stokları da vardır.. Birer ikişer yayına sürerler..
O, ona bunu demiş; şu şuna şunu söylemiş..

Kenarında dönüp dolaşanlar.. Basılmamış kitabın imhasını bile, fakat..., ama..., ancak..., diye başlayan yan cümlelerle haklı göstermek için göbeği çatlayanlar..
Ekranda polis diliyle konuşanlar..
En küçük bir eleştiriyi kara propaganda diye yaftalamaya çalışanlar..
Muhalif sesleri susturmak için kalem oynatanlar..
Savcıdan çok savcı kesilenler sonunda ağızlarındaki baklayı çıkardı..
Otokrasi istiyorlarmış..
Evet evet..

Vallahi memleketin önemli sorunuymuş.. Ameliyat masasına yatınca öğrendim.. Başıma geldiği için değil, herkeste olduğu için.. Kim arasa, kimi arasam ‘aaa bende de aynısı var’ demez mi?
Meğer, memleketin yarısı hava alamıyormuş..
Oksijen!..
Burunlar tıkalı; kiminin yüzde 50, kiminin yüzde 80... Şöyle havayı ciğerlerine tıka basa dolduran pek yok..
Hava bedava derler ya..
Yalanmış..
*

Gazeteleri açtım, yorumları okudum, Zekeriya Öz’ün başka göreve gönderilmesini herkes normal karşılamış..
Öz’ün en yakın destekçileri bile..
Yeni HSYK’nın kararı olduğu için herhalde..
Bir önceki HSYK’nın kararı olsaydı; neler yazılırdı neler..
HSYK darbesi denirdi..
Ergenekoncuların oyunu olduğu söylenirdi..
İkinci Şemdinli vakasından söz edilirdi..

Son günlerde okuduğum on yazıdan sekizi İmamın Ordusu’na ait.. Savcıdan çok savcılık yapanlar da var..
Basılmamış kitabın suç sayılmasına, imha edilmesine ayıptır diyen demokratlar da..
Şimdi birinciler, ikincileri sizin demokratlık odağınız kaymış diye suçluyor..
Veriyorlar, veriştiriyorlar..
Eski kafalısınız diyorlar..
*
Dün basılmamış kitap toplama furyasına bir yenisi daha eklendi.. Zekeriya Beyaz’ın Said Nursi üzerine yazdığı kitabın taslaklarına, notlarına el konulmuş!

O cümleyi ne zaman duysam anlarım ki statüko yine hortladı.. Kendi kendime hoş geldin statüko derim.. Statükocunun..
Değişime direnenin.. Mevcut durumu korumak isteyenin beylik lafıdır..
Her ülkenin kendine özgü şartları var, bu ülkenin de kendine özgü şartları var..
Bu laf ortaya döküldü mü; akan sular durur..
Statükoyu kollayan, talep edilen değişimi şak diye reddetmez.. Hatta kendisinin de çok istediğini söyler.. Ama eli kolu bağlıdır..
Çünkü..
Bu ülkenin kendine özgü şartları vardır..