Gazetecilikle bağdaşmayan tuhaf tuhaf işler oluyor.. Militan medya bazı haberleri eğiyor, büküyor, abartıyor, çoğu zaman uyduruyor, genellikle de yaftalıyor..
Gazetede yapıyor, televizyonda yapıyor, internet sitesinde yapıyor..
Amaç gazetecilik, yayıncılık değil.. Topluma bilgi vermek de değil.. Propaganda yapmak, hedef alınan kişiyi, kurumu bazen ince ince, bazen kaba kaba doğramak..
Yıpratmak..
Pespaye etmek..
* * *
Son zamanlarda hedef hep askerler oluyor!.. Malum sabıkalı muamelesi çekiyorlar.. Öyle bir yayın yapıyorlar ki ortaya şu tablo çıkıyor..
12 Eylül tartışmalarını izleyenlerin kafası karıştı.. Karıştı da ne demek; allak bullak oldu..
Niyesini anlatalım..
Hükümet diyor ki; referandum 12 Eylül’le hesaplaşma günüdür. İşkencecilerden, zulmedenlerden hesap sorma günüdür. Anayasa değişikliği kabul edilirse 12 Eylül’le hesaplaşacağız. Reddedilirse, 12 Eylül’ü aklayacağız..
* * *
Gelelim kafaların neden karıştığına..
Tartışmaları izleyenler bi baktı ki..
12 Eylül’de işkencenin envai çeşidini görenler, hapislerde çürüyenler, hayatı kararanlar..
Başbakan 12 Eylül’de idam edilenler için 30 yıl sonra gözyaşı döktü.. Nevzat Çelik’in şiirini,Mustafa Pehlivanoğlu’nun darağacına giderken ailesine yazdığı veda mektubunu okudu...
Sesi titredi, gözleri yaşlandı.. Kendini dinleyen AKP milletvekillerinin de gözleri doldu.. Uzun uzun alkışladılar..
* * *
Zannedersin ki AKP idamı kaldırdı.. Referandumda idam oylanacak..
Zannedersin ki Meclis’te tarihi günler yaşanıyor..
Zannedersin ki Başbakan idam kalksın diye gözyaşı döküyor.. İdam cezası olmasın diye yaşı büyütülerek asılan Erdal Eren’i gündeme getiriyor.. İdam kalksın diye idam edilenlerin son mektuplarını okuyor..
Zannedersin ki Anayasa bunun için değiştirildi.. Bu ülkede kimse asılmasın diye.. Yaratılmak istenen hava bu..
Başbakan; bu işin siyaseti olmaz dese de AKP açılımının siyasetini yapıyor..
Pazar günü kanıtlandı!..
Başbakan sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcilerini topladı; sesinizi yükseltin dedi..
Sizin sesiniz kurşunları, ölümleri durduracak güce sahiptir dedi..
Çağırdıkları arasında, Hanımlar İlim ve Kültür Derneği’nden, Kızılay Kadın Kolları’na kadar 86 dernek var..
Biri yoktu..
Biri çağrılı değildi..
Hep övgü hep övgü de olmuyor.. Övgüye mazhar olanlar bile sıkılıyor.. Yazarlığın raconunda biraz da muhaliflik vardır ya..
Ne yapacaklar?
Yasak!.. İktidara muhalefet yapamazlar.. İcraatlarına laf söyleyemezler..
Onlar da 7.5 yıl boyunca muhalefete muhalefet ederek durumu idare etmeye çalıştılar..
İktidara şak şak, muhalefete tak tak..
Ha babam de babam muhalefete vurmanın da tadı kaçtı..
( İktidarı görmezden gelip 2737 gün boyunca muhalefeti eleştirmek başkarikatürist Salih Memecan’ın en büyük karikatürüdür.)
Üzülüyorum.. Hep aynı lafı duymaktan, hep aynı reçeteyi okumaktan, hep aynı eleştirileri işitmekten, hep aynı savunmaları dinlemekten yorulduk..
PKK terörü ne zaman artsa bir dizi beylik laf ortalığa saçılıyor.. Kulak kabartıyorsunuz; daha önce işittiğiniz laflar..
Hiçbiri yeni değil..
Misal bugünün Başbakan’ı terörü anlatırken; bunun psikolojik boyutu var, sosyolojik boyutu var, güvenlik boyutu var, diplomatik boyutu var diye söze başlıyor..
Çok boyutlu bir mücadele olduğunu hatırlatıyor..
Düşünüyorsunuz, bir önceki Başbakan da benzer laflar etmişti..
Ondan önceki de..
Başbakan’ın medyadaki gözü kulağı olarak bilinen Mustafa Karaalioğlu referandumu kastederek Star’daki köşesinden soruyordu..
Demokratlık başka nasıl sınanır?
Ben söyleyeyim..
Seçim barajını indirmeye evet veya hayır diyerek..
12 Eylül’ün ürünü olan..
12 Eylül’ün sembolü kabul edilen yüzde 10 barajına el sürülmesin dersen demokratlık sınavından çakarsın..
Bu kadar açık, bu kadar net..
Size de tuhaf gelmedi mi? Başbakan DSP’ye gidiyor, BBP’ye gidiyor, Saadet Partisi’ne gidiyor; destek istiyor..
Ne için?
Sınır için profesyonel ordu kuracakmış!..
Kur..
150 yeni karakol yapacakmış..
Yap..
İktidarsın yetki sende.. Para sende..