Diyarbakır Belediye Başkanı bu talebi, pat diye söylemedi.. Ağzından kaçırmadı..
Kürt açılımından cesaret alınarak da söylenmedi..
Bu talebin geleceği.. 15 Ağustos’a doğru ortalığın gerileceği çok önceden belliydi.. Bir yıl öncesinden belliydi..
Ankara daha Kürt açılımı paketini açmadan.. İçişleri Bakanı bazı yazarlara, çizerlere, ne yapabiliriz diye sormadan.. Açılım maratonu başlamadan ‘özerklik’ talebi masaya konulmuştu..
AKP iktidarı ağzından demokratikleşmeyi düşürmediği için.. İlgili ilgisiz her şeyi demokratikleşme diye sunduğu için..
Özerklik talebine ‘demokratik özerklik’ adını verdiler..
Daha havalı.. Günün mana ve önemine daha uygun olsun diye herhalde..
Referandumu 90 dakikalık bir maç olarak düşünürseniz, ilk yarının sonuna geldik sayılır..
Ara değerlendirme yaparsak, ilk yarının galibi Başbakan diyebiliriz..
Evetler önde, hayırlar geride anlamında söylemiyorum..
Belki hayırlar öndedir, bilemem..
Topa hâkim olma, istediği gibi çevirme, rakibin sahasına yığılma, boş alan yaratma kriterlerine baktığımızda, Başbakan çok önde..
Oyunun hâkimi..
Muhalefet topu bir türlü kapamıyor..
Televizyonda yarışma programı.. Diyelim ki; ‘Kim 500 Milyon İster’. Son soruya gelinmiş, yarışmacı bilirse 500 milyonu cebe koyacak..
Kenan Işık soruyor..
Kendinden önceki başbakanı Yüce Divan’a yollayan ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı kimdir?
A) Bülent Ecevit..
B) Süleyman Demirel
C) Turgut Özal
D) Tayyip Erdoğan
Başlığa bakıp her neyse kimi ne ilgilendirir diyeceksiniz.. Haklısınız..
Ama bu ülkedeki tartışmaların, gerginliklerin, çatışmaların, çekişmelerin yüzde 90’ı kimi ilgilendiriyor ki..
Kara Kuvvetleri Komutanı kim olacak?
Bize ne!.. Adını bilmemiz gerekmiyor, ama kim olacağı konusunda toplum ikiye bölünmüş durumda.. Ayrışma hat safhada.. Anlamadan, bilmeden..
Referandumdaki evet-hayır gibi..
* * *
Biz dönelim mevzuumuza..
Memleketimizde damdan düşme vakası çok oluyor.. Adam didiniyor, tırmalıyor, bir yerlere geliyor; ayağına karpuz kabuğu..
Paldır küldür..
Bir komplo, küçük bir ayak oyunu, ıskarta..
Düşenin halinden düşen anlar demeleri bu sebepledir..
Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar!..
* * *
Bizim memlekette damdan düşme çok olur dedik ya.. Mevsimi bile vardır..
Ama o da yaptı.. Eskiden de böyleydi. Bu iki cümle sıkışınca sığınılan mağara gibidir.. Yapılanı normal gösterme çabası.. Yaptığının doğru olmadığını bildiğin halde karşındakini kandırma hamlesi..
Gündelik yaşamda, iş hayatında çok sık başvurulan yöntemdir..
Niye böyle yaptın sorusuna ama o da öyle yapmış yanıtı ezberden çıkar..
Tamam da dersin, o öyle yaptığı için bu defa senin yapman istendi, sen öyle yapma diye!..
*
Hatasını kabul etmemekte direnen, geçmişte yapılan hatalı örnekleri gözler önüne serer.. Yeni değil demek ister eskiden de aynısı, tıpkısı yapılmıştı..
Yaptığı, beni eleştirme..
Emekli Koramiral Kıyat’ın tartışmaya açtığı konu önemli.. 1993’ten sonra yoğunlaşan, 1998’lere kadar süren faili meçhul cinayetler, terörle mücadele kapsamında alınan önlemlerin bir parçası mıydı?
Yani hukuk dışına çıkan devlet miydi?
Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.. Veya çok uzun yıllar sonra öğreneceğiz..
Ama kanaat odur ki, devlet kuvvetli şüphelidir..
18 bine yakın faili meçhulün başka izahı yoktur.. Devlet işin içinde olmasa cinayetin faili meçhulü olmaz zaten..
* * *
1990’lı yıllarda Güneydoğu’ya sık gitmiş biri olarak benim kanım şu..
Memlekette acayip şeyler oluyor.. Bugüne kadar duymadığımız, duysak da ‘yuh artık, daha neler’ diyeceğimiz iddiaların görüntüleri, fotokopi belgeleri gazete sayfalarını dolduruyor..
Maalesef her karakol baskınından sonra, her PKK eyleminden sonra insanın kanını donduran iddialar ortaya atılıyor..
Generaller yedi askerin şehit olduğu Hantepe baskınını Heronların çektiği görüntüler sayesinde BBG evi gibi izlemişler..
Canlı, anında..
Müdahale etmemişler, bir helikopter bile göndermemişler!..
Bütün bunların yer aldığı bir video varmış!..
Doğru mu?