Avukat Çiğdem Hanım göndermiş.. Çok hoş, çok anlamlı bir yazı.. Paylaşmak istedim..
* * *
Geçen gün duruşmadan çıktım, karnım da bir hayli aç!
Sabah kahvaltı dahi yapmadan saati bir ettim.
Yol üzerinde bir köftecinin önünden geçiyordum ki, burnuma mis gibi köfte kokuları gelmeye başladı.
Adeta yüzüme yüzüme çarpmaktaydı.
Canım da ne çok köfte yemek istemiş diye geçirdim içimden.
Çinakop büyüyor, sarıkanat oluyor, sarıkanat büyüyor lüfer oluyor..
Ama artık olamıyor..
İzin vermiyoruz!..
Lüfer olacak, zamanı gelecek yumurtasını bırakacak, bırakacak ki nesli tükenmesin..
İzin vermiyoruz!..
*
Konuşunca da hep aynı muhabbet.. Azizim, denizlerde balık kalmadı, öldürdüler bitirdiler..
Van olayı yabana atılacak, iki partinin çekişmesi diye geçiştirilecek bir olay değil..
Bir partinin yerel yöneticileri rakip partinin genel başkanına karşı protesto eylemi düzenledi..
Bugüne kadar alışık olmadığımız bir yöntem..
İktidar yanlısı medya görmezden geliyor ama acayip önemli..
Ne var ya, siyasetçiye ilk defa mı yumurta atılıyor diye geçiştirilemez..
Önümüzde referandum var..
Seçim var..
Son nokta bu.. Kürt açılımı sizlere ömür!.. Geçen yılın en heyecanlı konusuydu. Neler yazılıp neler çizilmedi ki.. Neler söylenmedi ki..
Oldubitti gözüyle bakılıyordu..
PKK militanları teker teker veya topluca dağdan inecek; ‘pişmanız’ diyecek, açılım tamamlanacaktı..
Olmadı.. O şekilde olamazdı zaten!..
*
Her şey Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘güzel şeyler olacak’ demeciyle başladı.. Umut dalgası yayıldı..
İçişleri Bakanı koordinatör oldu.. Bu işe kafa yoranların, emek verenlerin görüşünü aldı..
Anayasa değişikliği bu haliyle, planlandığı şekilde.. Aşure gibi.. Şaşlık çorbası gibi..
Başbakan’ın ifadesiyle, hap gibi, tablet gibi önümüze konulursa hayırda hayır vardır demekten başka çaremiz yok..
Çünkü yöntem demokratik değil.. Sadece yöntem değil, değiştirilen bazı maddeler de demokrasiyle bağdaşmıyor..
Totaliter rejim kokuyor!..
Bazıları gibi laf salatası yapıp işi gargaraya getirmeden neden karşı çıktığımı kısaca anlatayım..
* * *
1- Anayasa’ya göre sorumsuz olan Cumhurbaşkanı’na çok fazla yetki veriliyor.. 12 Eylül askeri cuntası bile Kenan Evren’e böyle yetkiler vermemişti..
Dün anlatmaya çalıştım.. Bugün devam edelim.. Uyarı görevimizi yapalım.. Üzerinde fazla duran yok ama mesele vahim..
Referandumun insanlık suçuna dönüşme ihtimali çok büyük..
Hem de bizi de içine katarak, sıradan vatandaşları ortak ederek..
Nasıl mı?
Anayasa değişiklik paketinin içinde temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren birtakım maddeler de var..
Mesela çocuklara, engellilere, yaşlılara pozitif ayrımcılık yapılsın mı, yapılmasın mı denecek!..
Engelliler, anayasal koruma altına alınsın mı?
Meselenin hiç konuşulmayan boyutuna bakalım.. Değişiklik maddeleri halkoyuna sunulursa..
Hap gibi..
Tablet gibi ..
Bence insanlık adına suç işlenecek.. Çünkü temel hak ve özgürlükleri oylamaya sunacağız..
Başkasının zaten olması gereken hakkı için ‘verilsin’ veya ‘verilmesin’ diyeceğiz..
Çok yanlış..
* * *
Sen yeter ki denizi temiz tut, deniz seni besler.. Nimetini yollar..
* * *
Söze niye böyle başladım?..
Anlatılsa, ‘yok artık, daha neler, balıkçı efsanesidir’ diyeceğim bir olaya tanık oldum..
Göcek’in Turunç Pınar’ındayım.. Balıkçı Osman’ın yerinde.. Deniz tertemiz, hava şahane..
Kıyıda oturuyoruz.. Koya iki balık girdi.. Köpekbalığı zannettim.. Balığın yelesi suyun üzerinde..
Kılıç geldi kılıç diye koşuşturma başladı..