Türkiye önemli bir süreçten geçiyor.. Asker sivil ilişkileri yerli yerine oturtuluyor.. Asker tam anlamıyla kışlasına çekiliyor..
Siyasal alanlara el atma arzusu örseleniyor..
Harika!
Herkesin istediği bu.. Askeri vesayet altında yaşayalım diyen yok ki..
Tamam da diyorlar..
Bu çetrefilli süreçten geçerken biraz gözünüzü kapatın.. Susun, çenenizi tutun..
Niye?
Başbakan seçim sözünü duyduğu zaman neden sinirleniyor anlamış değilim.. Muhalefetin seçim de seçim diye bağırdığı da yok..
Sadece olsa iyi olur diye fısıldıyorlar..
*
Başbakan da kızıyor: “Aklıselim bir insan bu ifadeyi kullanmaz” diyor.. “Türkiye’ye karşı tuzak kurmaktır” diyor..
Bakış açısı şu..
İktidarım, çoğunluk ben de, ben ne zaman istersem seçim o zaman olur..
İlk bakışta haklı..
Dün Türkiye’de neler oluyor derken.. Aslında ne oluyor kıvamında neler olacağını tartışmaya çalıştım..
Bana göre..
Türkiye tek adam yönetimine hazırlanıyor.. Şimdi de tek adam, tek parti yönetimi var denilebilir..
Haklısınız..
Ama bugünkü ‘tek adamlık’, liderin karizmasından, yaslandığı siyasal güçten kaynaklanıyor..
Yedi yılı aştı.. Meclis’in yüzde 65’ini kontrol etmek, tam ve mutlak desteğini almak az mesele değil..
Bugünün ‘tek adamı’ gücünü buradan alıyor..
Kozmik odadaki aramayı kastetmiyorum.. Türkiye’nin tümüne bakıldığında her alanda acayip sıkıntıların, çekişmelerin, çatışmaların yaşandığını görüyorum..
Küçük bir örnek..
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 8 aydır Yargıtay’a üye seçemiyor..
Niye?
Bakan ile diğer üyeler anlaşamıyormuş! İki taraf da kendine yakın kişileri seçmek istiyormuş! Seçim kilitlenmiş!
Hal böyleyken ‘Ankara’da çekişme yok, uyum var’ sözü bir anlam ifade eder mi?
*
Vaka ciddi, sulandırma diyorlar ya.. Bu tabir de yeni çıktı.. Sulandırmamak için elimden geleni yapıyorum ama maalesef kendi kendine sulandı!..
* * *
Haberleri alt alta diz, oku..
Cem Yılmaz’ın Yahşi Batı’sına gitmeye gerek yok..
Ağlamakla gülmek arası bir durum!..
* * *
Yılın son günü Ankara’da polis operasyon yaptı; arabadan ajan yerine aşçı çıktı..
İki filmden söz edeceğim.. Biri, Yılmaz Erdoğan’ın ‘Neşeli Hayat’ı.. Diğeri, Cem Yılmaz’ın ‘Yahşi Batı’sı..
İzlediniz mi, fark ettiniz mi bilmiyorum.. Yaklaşımlarında çok önemli değişiklik var.. Ya ekonomik kriz bunu gerektirdi.. Ya da iki usta oyuncu/yönetmen aynı anda tarz değiştirdi..
Belki ikisi de kâr-zarar hesabını daha iyi yapma ihtiyacı duymaya başladı..
* * *
Anlatmak istediğim bu.. Kesinlikle film eleştirisi değil.. Kıyaslama hiç değil.. O kötü/bu iyi ayrımı yapmak da değil..
Peki, ne diyeceksiniz?
Yaklaşım farkını anlatmak..
Yeni yılın son günlerinde gittim.. Yeni yılın ilk gününde size anlatmak istedim..
Hem 2010’un ilk günü siyasetle, çetelerle, davalarla, iddialarla beyninizi yormak istemedim hem de güzel bir mekânı anlatmış olurum diye düşündüm..
* * *
Mekân anlatmaktan kaçınırım.. Anlatılmaya layık olacak, fiyatı makul olacak, bu köşeyi okuyup da giden ‘bu ne biçim yer’ demeyecek..
Zordur bu işler; kaçınırım.. Çünkü önerdiğinize göre kefil olmuşunuzdur.. Vebali ağırdır..
* * *
Anlatacağım yer iyi bir mekân.. Yazılmayı hak etmiş..
Çok tuhaf şeyler oluyor.. Belki normaldir ama bana tuhaf geliyor..
Arınç’a suikast girişimi iddiasının ortaya atılmasından sonra koparılan fırtınaya bakın..
Dehşet!..
Önce adres yazılı kâğıt var dendi.. Binbaşı su isteyip imha etmek için ağzına atarken polisler üzerine atladı kâğıdı aldı diye haberler uçuruldu..
Sonra başka krokilerden bahsedildi.. Meclis Başkanı Şahin’in evinin ayrıntılı krokisi çıktı denildi..
Dört gün boyunca dehşetle izledik..
Gözaltına alınan 8 askerin tümü serbest kaldı..