Balyoz mahpusları, özellikle denizciler, çok güzel kitaplar yazıyor...
Son olarak elimize emekli Tümamiral Soner Polat’ın kitabı geçti...
Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Yeniden Kazanmak” adlı kitap sadece davadaki gelişmeleri anlatmıyor, Türkiye’nin askeri ve siyasi sorunlarına ilişkin çok doğru görüşler de içeriyor... Bugün kitabın hemen başından magazinimsi bir konu aktaralım...
Tuğamiral Soner Polat 2007 - 2009 yılları arasında Akdeniz Bölge Garnizon Komutanı’dır.
Bir gün 6. Kolordu Komutanı Korg. Nejat Bek kendilerini Adana Orduevi’ne davet eder. Şimdinin Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel o dönemde 2. Ordu Komutanı’dır. Kitapta diyor ki:
“Ordu Komutanı (Necdet Özel), son derece sıcak, samimi ve neşeli tavırlarıyla canlı bir sohbet atmosferi yarattı. Bir ara kendisinin Galatasaray’ı tuttuğunu ancak aynı zamanda Fenerbahçe’nin Kongre üyesi olduğunu söyledi.”
Galatasaraylı bir Fenerbahçe Kongre üyesi... Tuhaf tabii!
Balyoz mahkûmlarının 20 yıla varan cezalara “komplo sonucu” çarptırıldıkları konusunda kimsenin kuşkusu yok. Bu davalarda insanların sahte ihbar mektuplarıyla, yasadışı dinlemelerle, sahte delillerle, tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla mahkûm edildiklerini iktidar mensupları da kabul ediyor. Ne var ki kimse harekete geçmiyor.
Ve Balyoz mahkûmları hâlâ hapiste...
Ancak Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular sonuç verirse yeniden yargılama yolu açılabilir. O yüzden Balyoz mahkûmlarının yakınlarının kurduğu “Vardiya bizde” platformu Anayasa Mahkemesi karşısında bir “adalet nöbeti” başlattı. Ve şu açıklamayı yaptı:
“Anayasa Mahkemesi’nden, Balyoz ve Askeri Casusluk Davası sanıklarının bireysel başvurularını acil olarak değerlendirmesi beklenmektedir.
Ancak, bireysel başvuruların üzerinden 6 aydan fazla zaman geçmesine rağmen Anayasa Mahkemesi henüz kararını açıklamamıştır... Adaletsizliğe karşı son umut olan Anayasa Mahkemesi’ni göreve davet etmek üzere, karar açıklanıncaya kadar mahkemenin karşısında nöbet tutulması planlanmıştır...”
İlk gün nöbete Avukat Şule Nazlıoğlu Erol da katıldı.Türkiye Barolar Birliği yaptığı açıklamada avukatların bu eyleme
Nasıl bir dönemi yaşadığımızı sadece dünkü gazetelere bir göz atarak da anlayabilirsiniz...
TOKİ dosyası kapandı... Bakan Erdoğan Bayraktar’ın oğlu ile arasında Ali Ağaoğlu gibi ünlü müteahhitlerin de bulunduğu 60 kişi hakkında takipsizlik kararı verildi. Rüşvet tapeleri kanıt sayılmadı.
HSYK, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını başlatan savcılar Celal Kara, Muammer Akkaş ve Zekeriya Öz hakkında soruşturma başlattı. Şüphelilerin mal varlıklarına el konulması kararını veren yargıç Süleyman Karaçöl de soruşturma kapsamında... Birlikte yargılanacaklar...
Kısaca; yolsuzluğu yapan değil, soruşturan yargılanıyor...
Askerler hapis yatmaya devam ediyor... Ergenekon tutuklusu Hurşit Tolon:
- Ayarlanmış polis, ayarlanmış savcı, ayarlanmış yargı ile mahkûm edildik, diyordu dün gazetemizde. Peki ayarlanmış yargı dönemi bitti mi? Ne gezer...
1 Mayıs’ta gözaltına alınan yaklaşık 170 kişi dün hâlâ mahkemeye çıkarılmamıştı. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kılıç, gözaltı süresinin kanunsuz şekilde üç gün uzatıldığını, yolda yürürken ya da cenazeye giderken tutuklanan sayısız vatandaşın da gözaltında bulunduğunu anlatıyordu.
Yargıda sessiz sedasız AK cephe oluşturuldu... İktidara yakın yargı adamları Konya’da toplanıp “Yargıda Birlik Platformu” adında bir kuruluş oluşturdular. Platformun kurucuları arasında Ankara Başsavcı Vekilleri Ramazan Kaya ve Harun Kodalak, Ankara 1. Sulh Ceza Hakimi Hayri Keskin, İstanbul Anadolu Başsavcı Vekili Ömür Topaç, Yargıtay Tetkik Hakimi Erkan Özkaya, Gölbaşı Başsavcısı Ali Çalık, HSYK Başmüfettişi Mehmet Yılmaz, HSYK Genel Sekreteri Bilgin Başaran, Genel Sekreter Yardımcısı Musa Kanıcı, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Selahattin Menteş, Basri Bağcı, Hukuk İşleri Genel Müdür Yardımcısı Feyzullah Taşkın da var... Platformun Konya toplantısına 300 dolayında hakim ve savcı katıldı... Bu şekilde özetlediğimiz haber geçen gün iktidar yandaşı Star gazetesinde yer aldı. Platformu hem hukukçu hem Konyalı CHP Milletvekili Atilla Kart şöyle değerlendiriyor:
“Yargıyı hâlâ tam denetim altına alamadığını düşünen hükümet, yeni bir paralel yapı oluşturmaya soyunmuş bulunuyor. Platform olarak mı kalacağı yoksa tüzel kişiliğe mi dönüştürüleceğini henüz bilmediğimiz bu oluşumla Anayasal yargı yapılanmasının dışında yeni bir yargı yapılanması hayata geçirilmek isteniyor. Bu
Fatih’in askerleri Bizans’a girdiğinde halk “Şehir Düştü”, “Şehir Düştü” diye çığlık çığlığa kendini oradan oraya atıyormuş... Georgios Francis’in “Şehir Düştü” adlı kitabı bir Bizanslı gözüyle Bizans halkının o günlerdeki telaşını anlatır.
Aynı şehir dün bir kez daha düştü... Aynen Gezi olaylarında olduğu gibi...
Demokrasi Fatihi’nin robocopları şehri bir kez daha teslim aldı.
İnsanlar işlerine gidemedi... Şişli ve Beşiktaş’ta toplanan insanlar su ve gazla cezalandırıldı.
Emekçiler ve gençlerin senede bir gün Taksim’e çıkması devlet terörüyle önlendi...
Dünya televziyonlarına verdiğimiz manzaralar demokrat geçinen bir ülke için yüz kızartıcı oldu.
Bu arada “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düşürülmüşüz... İşte bu sürpriz olmadı.
Bugün 1 Mayıs Bahar Bayramı...
İstanbul halkı bırakın bayramı bir kenara, kan akacak korkusu içinde...
Muktedir “Bayram Taksim’de kutlanmayacak” dedi... Akan sular durdu.
Taksim alanında mitingin günlük hayatı ve trafiği etkileyeceği söyleniyor.
Oysa Ankara’ya bakın.
1 Mayıs mitingleri kentin tüm yollarının kesiştiği iki alanda, Sıhhiye ve Tandoğan’da yapılıyor.
Taksim ise trafik yer altına alındığı, otobüs durakları dışarı çıkarıldığı için bomboş bir alan.
BDP’liler “demokratik özerklik” derken nasıl bir yönetim tarzı düşlüyorlar diye merak ediyorduk. BDP Genel Başkan Yardımcısı Demir Çelik, Taraf gazetesine verdiği röportajda bu merakımızı gideriyor... Diyor ki:
“Mesela demokratik özerkliğin siyasal boyutunda dört temel alan öngörüyoruz. Bölgesel yönetimin sembolü olmalı; bayrak. Bölgesel parlamento. Bölgesel yönetimin başkenti. Halkın kendi kendini yöneteceği öz yönetim organları. Köy, sokak komünleri, mahalle meclisleri, kent meclisleri. Bunları oluşturuyoruz.”
Demir Çelik “Öz savunma” kavramını kullanınca röportajı yapan muhabir, “Ama öz savunmanın askeri boyutu da gerekli değil mi?” diye soruyor. Gelen yanıt.
“Gerekli tabii. Arkadaşlarımız Hakkari’de karakol yapımına karşı nöbetteler. Bu da bir öz savunma.”
Özerk Kürdistan’ın sınırları mı?
“Şu an sınırlarla uğraşmıyoruz. Bu 5 il olur, 50 il olur. O ilin halkının referandum gibi demokratik yollarla iradesini belirlemesini isteriz.”
BDP bir yandan artık bölge partisi kimliğinden çıkıp Türkiye partisi olmak iddiasıyla HDP’yi kuruyor. Bir yandan da Güneydoğu’da bir devlet içinde devlet kuruluşunu haber veriyor... Sınırları da ilerde referandumla tespit
Taksim’de 1 Mayıs basın açıklamasını bile şiddet kullanarak engelleyen devlet, Lice’de karakol inşaatına karşı oturma eylemi yapan PKK yandaşlarına günlerce müdahalede bulunmuyor. Altıncı günün sonunda atılan taş, maytap, havai fişek ve ses bombaları sonucu 9 askerimiz yaralanıyor. Eylemciler müdahaleyi protesto için Bingöl - Diyarbakır karayolunu trafiğe kapatıyor, araçların kontak anahtarlarını alıp kimlik kontrolü yapmaya başlıyorlar. Kontroller sırasında uzman çavuş olduklarını tespit ettikleri iki askerimizi rehin alıyorlar. BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt arabuluculuk yapıyor. PKK’lılar adına karakol yapımından vazgeçilmesi sözü istiyor...
Aptullah Öcalan İmralı’dan yolladığı haberde resmen devleti tehdit ediyor:
“Her an çatışma olasılıkları devrededir...”
BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Apo’nun şartlarını açıklıyor:
“Yerel yönetimler özerklik yasası ve Demokratik Sivil Toplum Yasası’nın çıkarılmasını istiyoruz...”
AKP’nin bir Güneydoğu politikası yok... Sadece adım adım Apo’nun taleplerini yerine getiriyor. CHP’nin politikası var mı? O da yok. CHP Güneydoğu politikasını eski bir PKK avukatı olan Sezgin Tanrıkulu’na devretmiş, onur kırıcı