Açık Pencere Müslümanların, Musevilerin, Hıristiyanların yan yana, barış içinde yaşadığı... Meyhanelerde askılı elbiseli kadınların kendi aralarında kafa çekip sohbet ettiği... İnsanlar yaya geçidinden geçerken araçların durma nezaketini gösterdiği başka kaç yerleşim bölgemiz var? Hatay'ın orta yeri Antakya... Antakya'nın ortasından Asi Nehri geçiyor... Yaz sıcağı tek gram su bırakmamış içinde... Sadece kanalizasyonların kirli sularını taşıyor... Meydana bakan, "ilk meclisin ilk oturumunu yaptığı", Fransız mimarın elinden çıkma zarif sinema boş ve yıkık... Şehir eskimiş, yetim kalmış... Ama bu yetim şehir Türkiye'nin en hoşgörülü toplumunu barındırıyor. Ona atfedilen "sevginin anayurdu" veya "hoşgörünün anavatanı" deyimleri hiç de boşuna değil... Arap Alevi kültürü damgasını vurmuş Hatay'a... Hayat dolu, dost, insancıl, sevecen insanların kenti... Şu satırlar bir Hataylının:"Şahsiyetini kaybetmeden hayatta kalabilmenin belki de en önemli nedeni, dahili ticaret ve zanaata dayalı bir tür kapalı ekonomiye sahip ve Türkiye'nin belki de en az göç alan şehri olmasıdır... Bu şehir, kadim tarihin bir şehrin ruhuna nasıl da nüfuz edebileceğini anlamak için en güçlü vakadır. Etnik
Açık Pencere - AKP'liler tek başlarına iktidara geleceklerine inansalar, bağımsızlarla koalisyondan söz ederler miydi?* * *AKP'nin seçimde 367'yi bulması mümkün değil. O yüzden CHP ve MHP ile masaya oturacak, mecburen ortak isim üzerinde anlaşacak... CHP Milletvekili Yılmaz Kaya diyor ki:"Bu durum Abdüllatif Şener'i cumhurbaşkanlığında muhtemel isim haline getiriyor. Hem AKP'li bir isim. Hem Deniz Baykal onunla ilgili olumlu oy açıkladı. Tayyip Erdoğan seçim sonrasında Çankaya adayı olarak Şener'i masaya getirebilir... Baykal bu ismi kabule zorlanabilir."Ancak kaydedelim ki... Baykal adını telaffuz etmiş olsa da Abdüllatif Şener CHP'lilerin içine sinen bir isim değil... * * *DYP - ANAP ortaklığını AKP'lilerin bozduğu yolunda söylentiler dolaşıyor. Peki ortaklığın bozulması (ve DP'nin Meclis'e girme şansının kırılması) AKP'ye yaradı mı? Hayır... Eğer birleşme yürüse ve DP Meclis'e girseydi AKP'ye cumhurbaşkanlığı seçimi dahil her adımda destek olabilirdi. DP'nin Meclis dışı kalması, AKP'yi zayıflatır, CHP ve MHP'yi güçlendirir... DYP - ANAP birleşmesini AKP bozduysa kendi kaybetti... Kimi anketler AKP'nin yüzde 40'larda oy alacağından dem vuruyor... Erdoğan ve
Açık Pencere MHP Meclis'e girmeyi garantilemiş durumda... Yüzde 10 - 15 arası oy alır...CHP yüzde 20 - 24 arasında görünüyor...AKP en iyi ihtimalle yüzde 27 - 34 aralığında oynayacak... AKP'nin alacağı sandalye sayısı 260 - 300 arasında görünüyor... Bağımsızların desteğini bile alsa Anayasa'yı değiştirecek sayıya ulaşamayacak.AKP'nin 280 civarında sandalye kazanıp tek başına hükümeti kurduğunu düşünelim...O takdirde de karşısında sert ve inatçı bir CHP - MHP duvarı bulacak...Meclis Başkanlığı seçiminden sonra sıra cumhurbaşkanlığı seçimine gelecek.AKP'nin tek başına veya bağımsızların desteğiyle 367'yi bulması mümkün değil... O yüzden AKP cumhurbaşkanı adayı konusunda CHP ve MHP ile ortak bir isimde anlaşmak zorunda kalacak... Böylece körü körüne AKP'ye bağlı bir cumhurbaşkanı gündemden çıkacak... Hatta şimdiden çıkmış demektir. Abdullah Gül'ün kendini hâlâ cumhurbaşkanı adayı göstermesi bir espri haline gelmiştir. Türkiye yüzde 34 oya sahip bir partinin tek başına cumhurbaşkanı seçmesi ayıbından kurtulmuştur. Seçimlerden sonra mutabakatla muhtemelen Meclis dışından bir cumhurbaşkanı seçilecek. 30 gün içinde seçilemezse yeniden seçime gidilecek. AKP'nin bunu göze alacağını
Açık Pencere "Yunan Başbakanı İstanbul'a Türk Başbakanına yardım için gitmiştir. Çünkü, Türk Başbakanı seçim öncesinde ülkesindeki laik, Kemalist rejimin kendisine karşı açık düşmanlığıyla karşı karşıyadır. Karamanlis, görüşmede Erdoğan'a verdiği desteği tekrarlamış ve askerlerin ona karşı yürüttüğü yıkıcı (subversive) faaliyeti eleştirmiştir. Karamanlis, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemekte, Erdoğan'ın seçimlerde tekrar iktidar olmasını istemektedir. O nedenle, Erdoğan'ı güç durumda bırakabilecek açıklamalardan kaçınmaktadır."Bu olayı Yalçın Doğan sütunlarına taşıdı ve Başbakan Erdoğan'dan bir açıklama beklediğini yazdı. Erdoğan'dan yaklaşık 6 gündür açıklama gelmiş değil...Yunan Başbakanı Türk ordusunun Türk Başbakanına karşı yıkıcı faaliyet yürüttüğünü söylüyor ve TSK'yı bu yüzden Erdoğan'ın yüzüne karşı eleştiriyor. Önerisindeki tek eksiklik galiba şu:- Gerekirse Yunan ordusunu emrinize veririm!Ne günlere geldik... Yunanistan'da 27 Haziran'da yayımlanan Kathimerini gazetesinde, Stavros Ligeros imzalı haber yorumda Yunan Başbakanı Karamanlis'in İstanbul'da Tayyip Erdoğan'la yaptığı son ikili görüşmeye ilişkin olarak deniyor ki: Saadet Partililer, AKP'lilere "beyaz imam
Açık Pencere - Bundan önceki seçimlerde daha iyi mi yönetileceğiz daha kötü mü korkusu vardı, bu seçim ise var mı olacağız, yok mu olacağız seçimidir...Tespit doğrudur... Taraflar arasında ip o yüzden geriliyor...Bir tarafta cumhurbaşkanı seçimini tek başına yapmaya çalışmış ama başaramamış... TSK, Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Halk Partisi, YÖK ve üniversiteler ile kavgalı olup seçim kampanyasını da bu kurumları yıpratmaya yönelik sürdüren... ABD, AB, Barzani, Talabani, Karamanlis, Papadopoulos destekli bir iktidar kadrosu...Karşısında cumhuriyeti koruma çabasıyla ter döken anayasal kurumlar...Türkiye'den ne koparacaklarsa AKP iktidarında koparacaklarını bilen dış canavarlar bu iktidarı destekliyor. Adına "aydın" denen ve etkili noktalara yerleştirilmiş kimi maşalar da tam kadro destek hizmeti sağlıyor. Sağ kulağı solda gösterip, demokrasiye tehlikenin AKP'den değil, cumhuriyetçi kuruluşlardan geldiği izlenimini yayma misyonunu sürdürüyorlar.İktidar kadrosunun hedefi mevcut Anayasal yapıyı değiştirmektir. Dışa daha bağımlı, sömürüye daha açık, içerde ise dinsel kurallar öne çıkarılarak özgürlüklerin yok edildiği bir sivil dikta modeli... Özlenen ve güdülen hedef
Açık Pencere ABD Başkanı Bush, 2003 yılında Kongre'ye 79 milyar dolarlık bir ek bütçe tasarısı sunuyor. Tasarıda, Mısır, İsrail, Ürdün gibi ülkelere mali yardım öngörülürken Türkiye'ye de 1 milyar dolarlık hibe öneriliyor. Ancak ABD Kongresi Türkiye'ye bazı ek koşullar getiriyor, "Kuzey Irak'a tek taraflı olarak asker konuşlandırmaktan kaçınmayı" da şart koşuyor. Bu anlaşmayı Ali Babacan Dubai'deki IMF yıllık toplantıları sırasında, 22 Eylül 2003'te imzalıyor...CHP anlaşmayı duyunca kıyameti kopartıyor. Baykal ve Onur Öymen "Cumhuriyet tarihinde asla kredi karşılığında dış politika taahhüdünde bulunulmadığını" hatırlatıyor, anlaşmanın acele Meclis'e getirilmesini istiyorlar.Hükümet bu yüzden duralıyor. ABD yönetiminden Kuzey Irak koşulunun kaldırılmasına ilişkin bir formül bulunmasını istiyor. Olumlu yanıt alamıyor. Bunun üzerine anlaşmadan vazgeçiliyor...Anlaşma Babacan tarafından imzalanmış, Türkiye 1 milyar dolar hibe (veya 8.5 milyar dolar kredi) karşılığında Kuzey Irak'a girmekten vazgeçmiştir.Ancak yükselen muhalefet üzerine anlaşma Meclis'e getirilmemiş ve yürürlüğe girmemiştir. Tepkiler olmasa ne olurdu? Varın siz karar verin. Deniz Baykal ABD ile 4 yıl önce imzalanan
Açık Pencere Başbakan bir saat gecikmeyle geliyor... Önde parti otobüsü, arkasında Başbakanlık otobüsü... Otobüsün tepesinde otomatik silahlı bir özel güvenlik görevlisi... Başbakan'la birlikte gelen 30 dolayında iri yarı koruma görevlisi etrafa dağılıyor... Kuş uçmuyor. Başbakan bir ilden diğerine Başbakanlık uçağıyla gidiyor. Havaalanından il merkezine de başbakanlık helikopteriyle. Eğer miting yapacaksa parti otobüsünü, açılış yapacaksa Başbakanlık otobüsünü kullanıyor (Otobüs konusunda hassas!)... Mersin'de güvenlik önlemi özellikle yoğun... Çünkü Erdoğan'ın geçen yıl "Ananı al da git" dediği Mersinli çiftçi Mustafa Kemal Öncel üç gün önce "Gelmesin buraya" diye demeç vermiş. Bu tehdide karşı yaklaşık 200 polis ve korumaya ek önlem olarak çiftçi Öncel de emniyette gözaltında... Dünyanın en tehlikeli çiftçisi bu... Akşam İstanbul'a dönerken alanda Başbakan'ın uçağı ve helikopterini görüyoruz. VIP salonundan uçağa kadar kırmızı halı serilmiş. Başbakan devletin olanaklarını da kullanarak keyifli bir kampanya yürütüyor. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da Eskişehir'de kesenin ağzını açmış... Sümer Kavşağı gibi yıllardır duran yatırımları bakanlığı harekete geçirip yeniden başlatmış.
Açık Pencere Dr. Erdal Atabek, "Çocuklar, Büyükler ve Tavşanlar" kitabında disiplini şöyle tanımlıyor;"...'disiplin'; birisine 'bir başkası' ya da 'bir kurum' tarafından uygulanan kurallar, düzenlemeler değildir, 'yetişen bir insanın başarılı olması için ne yapması gerektiğini öğrenmesi'dir. 'Disiplin', kişinin kendi öğrenmesi, kendi uygulaması, kendi becerisi, kendi başarısıdır" diyor ve ekliyor: "Bizim görevimiz de çocuklara 'disiplin uygulamak' değil, onun 'disiplin kazanmasını' sağlamaktır." (s.126)Ve çok önemli bir özelliğimize, gecikmelerimizle ilgili açıklamalarda da bulunuyor:"Yaygın hastalıklarımızdan birisi olan 'bir işi zamanında yapamamak' bize çok doğal geliyor. Açıklanan saat ve dakikada başlayan toplantımız 'yok denecek kadar azdır'. Biz Türklerin her toplantıya gecikerek gelmeleri âdet durumuna gelmiştir. Bu 'alışkanlığın' altında ise zamanı kullanmayı öğrenmemiş olmak, başkalarının zamanına saygı duymamak, daha önce bitirmesi gereken işleri bitirmeyi başaramamak, yol faktörünü hesaplamada yanlış yapmak ya da aldırmamak, bu arada yitireceği şeylerin değerini bilmemek, umursamamak gibi çok yönlü bir 'yanlışlar demeti' yatmaktadır." (s.27)Bir de köylülüğümüz vardır