Açık Pencere Baskın'ın iddiası siyasette "ezber bozmak"... Bir de "Ezber Bozan Sözlük" hazırlamış... Bu sözlükte düşüncelerini geniş şekilde ortaya koyuyor..."Milliyetçilik bu toplumun tarihi harcıdır" görüşüne "yanlış" diyor... Demokratik bir toplumun harcının "yurttaşlık bilinci" olduğunu söylüyor.AB Türkiye'yi bölmek istiyor, düşüncesine katılmıyor.Ermeni tehcirinin bir trajedi olduğunu belirtirken "Jenosit terimi de kabul edilemez" diyerek bu kritik konuda doğru bir tavır ortaya koyuyor."Kürtler bu ülkede Türklerle birlikte kurucu unsurdur" tezini "Türk ve Kürt dışındakiler ikincil unsurlardır" anlamına geldiği için kabullenmiyor.Laiklik elden gidiyor, endişesine katılmıyor. Ona göre "Sorun laiklik değil, kasaba sermayesinin yeni burjuvazi biçiminde aşağından bastırması"dır! Üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını savunuyor. Türk deyiminin ülkeyi böldüğünü öne sürüyor, Türkiyeli deyimini yeğliyor.En ilginci ise... CHP'yi en ağır terimlerle "Baykal CHP'si devletçi, askerci, milliyetçiliği yücelten ve kışkırtan, belkemiği yalnızca toplumsal korku üzerine dayanan bir partidir" diye yerden yere vururken, AKP'yi tek sözcükle olsun eleştirmiyor. Türkiye'yi uçurumun kenarına
Açık Pencere Devrim mutlaka "Yeşil devrim" ya da "Karşı devrim" mi olmalı? * * *Bir komedi de Başbakan ile yapılan televizyon röportajları. Gazeteci arkadaşlar Başbakan'ın karşısına diziliyor. Soru soruyor. Ancak soruların yüzde 90'ı çanak... Arkadaş çanağı tutuyor Başbakan dolduruyor... İtibar sahibi kimi arkadaşlar kendilerine olan güveni sarsan kimlikler içine giriyor. Evet, Başbakan'ın karşısında normal gazeteci görevi yapmak zor. Beyefendi, gazetecilere 70'in üzerinde dava açmış biri olarak kendilerini zora sokacak soru sorulmasını istemiyor. Bu tür sorular soranlar kara listeye alınıyor. İyi de gazeteci kardeşler... Şart mı gazetecilik yapamayacağınızı bile bile Başbakan'ın karşısına oturup gazeteci rolü yapmak... Show TV'de 15 Temmuz gecesi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idama gidiş öyküsünün anlatıldığı "Hoşçakal Yarın" adlı film oynuyor. Filmde Deniz Gezmiş rolünü üstlenen Berhan Şimşek ve diğer oyuncuların ağzından ne zaman "devrim" ya da "devrimci" kelimeleri çıksa o anda oyuncuların sesi kısılıyor... Bu şekilde bir sansür uygulanıyor... Devrim bu kadar mı korkulu bir sözcük? Sözcükten bu kadar korkuyorsanız filmi neden oynatıyorsunuz? Daha düne kadar çocuklarını
Açık Pencere Peki bir Alman - Türkiye'ye nasıl giriyor? Biliyor musunuz?Alman vatandaşının sınır kapısında vize ibraz etmesine gerek yok. Hatta Alman pasaportu göstermesi bile istenmiyor kendisinden.Bir Alman sınır kapısından içeri nüfus cüzdanını (kimlik kartı) göstererek, beş para ödemeden girebiliyor... Türk vatandaşı yurtdışında pasaportunu kaybederse kimlik kartını gösterip içeri giremiyor ama Alman giriyor. Bunları bize oy kullanmak için Türkiye'ye gelen Türköz ailesi anlattı. Aile Alman vatandaşı... Sırf Türkiye'de sınır kapısında oy kullanabilmek için Türk pasaportu çıkarmışlar. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu kimlik kartını yeterli görmemiş, Türk pasaportunu şart koşmuş. Aile reisi Cengiz Bey, bu zahmete neden girdikleri sorusuna:- Türkiye'de yaşayan ve 22 Temmuz'da tatilinden feragat edip sandığa gitmeye üşenen vatandaşlarımıza örnek olmak için, diyor... Bu örnek aileyi kutluyoruz. Türk ve Alman vatandaşlarına iki ülkenin karşılıklı olarak biçtikleri değeri de hüzünle bir kenara kaydediyoruz... Alman vizesi almak için hesap cüzdanlarınızı... Tapularınızı... Maaş bordronuzu... Vesaire toparlayacak, sabahın köründe Alman Elçiliği'nin kapısında kuyruğa gireceksiniz... Eğer vize
Açık Pencere - Buradan bir monşeri aday göstermişler, o da yolsuzluklardan bahsediyormuş, hangi yolsuzluklarsa onlar?Bursa'da yerel televizyoncular ertesi gün Onur Öymen'i bularak Başbakan'ın sözlerine ne diyeceğini sordular. Onur Öymen:- Tebrik ederim, Başbakan Fransızcasını ilerletmiş anlaşılan, dedikten sonra onun daha iyi anlayacağı bir yabancı dilden hitap edeceğini söyledi ve ekledi:- Ya habibi, dokunulmazlıkları kaldırırsanız hangi yolsuzluklardan söz ettiğimi görürsünüz... Hepsi dosyalarda duruyor... Başbakan Erdoğan, Bursa mitinginde konuşurken CHP Bursa Milletvekili adayı emekli büyükelçi Onur Öymen'e laf çarptı: Soru: Türk siyasetindeki "en demokrat" lider kim? Yanıt: Yağcı gazetelerebakılırsa Türk siyaset tarihinde gazete ve yazarlara en çok dava açan Erdoğan... Haldun Ertem Erdoğan'la Baykal arasındaki bir fark da şu: Baykal yüzmeyi seviyor... Erdoğan ise oğluna gemi alıp yüzdürmeyi... Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Erzurum'un Olur ilçesinde bir kahvenin önünde oturan gençlerle tokalaşmak istiyor. Ancak Durmuş Şahin adlı genç elini uzatmıyor, Akdağ, neden elini uzatmadığını sorunca delikanlı izah ediyor:- Ben iktidar olup da bu vatana ve millete faydası olmayanların
Açık Pencere KKTC lig şampiyonu Çetinkaya takımı İngiliz Luton Town takımıyla bir maç için anlaşıyor... Geçen çarşamba gecesi saat 21.00'de takımlar Kuzey Kıbrıs'ta maçın oynanacağı Atatürk Stadyumu'nda sahaya çıkıyor... Cumhurbaşkanı M. Ali Talat ile Başbakan Ferdi Sabit Soyer de tribündedir. Seyirciler keyifli bir maç izlemeye hazırlanırken... Luton Town takımı mızıklanıyor. Çetinkaya takımıyla maç yapmayacağını bildiriyor. Ama bu maç için para da almış. Parayı geri vermemek için iki takıma ayrılıp kendi arasında maç yapıyor. Bu maçın galibi var mı? Var; Rum lideri Papadopulos... Rum lideri İngiltere'yi baskı altına almış, maçı önlemiştir... Rumlar görüldüğü gibi... En küçük tavize yanaşmıyorlar... KKTC ve Ankara'nın taviz üstüne taviz vermesi bugüne dek hiçbir işe yaramadı... Pardon... Bir işe yaradı tabii... Rum Meclis Başkanı Hristofyas seçimlerde AKP'nin kazanmasını istediklerini söylüyor... (Eğer bu kazançsa) sağlanan tek kazanç budur!***Almanya'da faşizan göç yasası Federal Meclis'ten çıktı, Cumhurbaşkanı'na gönderildi... Yeni yasanın Türklerin Almanya'ya girişlerini zorlaştırmak için hazırlandığına kimsenin kuşkusu yok... Cumhurbaşkanı Sezer bu yasayı veto etmesi için
Açık Pencere İltihap AŞTİ'deki yani Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali'ndeki durum... Terminale girip çıkan özel ve ticari araçların adeta haraca kesilmesi... Avukat Emre Altınok geçen mart ayında bir yakınını AŞTİ'ye götürerek otobüse bindiriyor. Otoparkta sadece 4 dakika kalıyor. Çıkışta kendisinden 3 YTL park ücreti alınıyor. Karayolu Taşıma Yönetmeliği'ne göre 25 dakikadan az kalışlar için park ücreti ödenmemesi gerekiyor. Avukat Altınok yasa ve yönetmelikleri iyi biliyor, durumu ilgili bakanlıklara şikâyet ediyor. Ayrıca Tüketici Mahkemesi'ne gidiyor... Sonunda Ankara 6. Tüketici Mahkemesi kendisini haklı buluyor. İşletmeci olan Ankara Keçiören Spor Kulübü karara itiraz ediyor. İtiraz kabul edilmiyor. Karar kesinleşiyor. Avukat Emre Altınok şimdi Ankaralı yurttaşları AŞTİ'ye giriş çıkışlarda, 25 dakikadan az beklemelerde ücret ödememeye davet ediyor. Eğer ücret alınırsa araç sahibi Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü'ne başvurabilir. Her başvuru 5 ceza puanına denk geliyor. Ve 50 ceza puanı (10 başvuru) toplanırsa işletmeci kuruluşun belgesi iptal ediliyor.AŞTİ'ye girip çıkanlar haklarını savunmalılar. Önce Avukat Emre B. Altınok'u gösterdiği sorumlu yurttaş tavrından ötürü
Açık Pencere * * *Seçime 10 gün kala seçmen hâlâ neden heyecansız? Anlaşılan seçmen, hangi parti iktidara gelirse gelsin kendi hayatında çok şey değişeceğini ummuyor. Türkiye'nin ABD ve IMF'nin çizdiği rotadan çıkmayacağını seçmen ve partiler adeta bir kader olarak benimsemiş.. Cumhuriyet ve demokrasiye inanmış kitleler AKP'nin ülkeyi "Ilımlı İslam" adı altında Batı uydusu bir şeriat devletine dönüştürme hedefinden kaygılı... Bu kesim hassas. Ama herkes aynı bilinçte değil... AKP yüzde 40 - 45 oyla seçimde "açık ara şampiyon" gösterilirken ayaklar suya ermeye başladı... Seçime 10 gün kala AKP'nin tek başına iktidar için 276'yı bulup bulamayacağı tartışılıyor... Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimi için mutabakat aramaya başlaması da "bağımsızlar"ın 25 - 35 sandalyelik desteğiyle bile 367'yi bulamayacağını kabul etmesi anlamını taşıyor. Başbakan cumhurbaşkanlığı çıkışını yine de AKP'nin birinci parti olması garantiymiş gibi yapıyor... Deniz Baykal'ın öneriyi AKP'den bekleyen, dolayısıyla AKP'nin birinci parti olacağını kabullenen tavrı pek isabetli bulunmuyor. "Cumhurbaşkanı eşinin başı örtülü olabilir" şeklindeki beyanı da öyle... AKP Türkiye'nin yönetimi için Almanya'daki
Açık Pencere CHP'nin bir rehavet içine girdiği kanısında (Bu gözlemi başka çevrelerden de duyuyoruz)... AKP'nin hem Erdoğan hem Gül ile iki koldan mitingleri sürdürmesinin hem seçmeni hem parti örgütünü etkilediğini, onlara çalışma morali verdiğini söylüyor. AKP'nin taktiklerini de beğeniyor, diyor ki:- Muhalefet AKP'yi ekonomiden vurabilirdi ancak Tayyip Bey ne yapıyor ediyor dikkati başka yönlere çekiyor, muhalefeti uyutuyor...Üretim 2002 - 2006 yıllarında yüzde 30 arttı buna karşılık işçi ücretleri sadece yüzde 3.5 arttı... Muhalefet buna benzer argümanları kullansa AKP'yi vurabilecek. Ama kullanamıyor Göksel'e göre...Vaatler mi? Göksel halkın artık vaatleri yutmadığı görüşünde... Mazot 1 lira olacak türü vaatler de tutmuyor ona göre... Böyle giderse ne olur... İki ihtimal öne sürüyor Göksel:- Eğer MHP yükselişi sürdürür ve yüzde 16'larda görünen gücünü yüzde 20'ye yükseltir, CHP de şu anda yüzde 23 görünen gücünü korursa seçimden bir CHP - MHP koalisyonu çıkar. Aksi takdirde AKP tek başına iktidar olur.Bu arada İslamcı basında bazı yazarların ilginç bir iddiası var. Buna göre, AKP eğer tek başına iktidara gelemezse cumhurbaşkanı seçiminde uzlaşmayı kabul etmeyecek ve böylece