Açık Pencere * * * İsrailli Türkiye uzmanı bir akademisyen olan Barry Rubin de benzer görüşü paylaşıyor. Radikal'de yayımlanan son yazısında Rubin şöyle diyor:"AKP'nin yankı uyandırıcı zaferi, Atatürk'ün 1920'lerde laik bir devlet olarak şekillendirdiği Türkiye Cumhuriyeti'nin sonu anlamına geliyor."* * *Lübnan'da çalışan Hollandalı gazeteci Harold Doornbos da benzer görüşler içinde. Diyor ki:- Türkiye'de seçmenin yüzde 46'sı oyunu İslamcılara verdi. Anlamı Atatürk'e elveda ve laikliğin sonudur... Türkiye dünyada ezilen milyonlarca Müslüman için örnek ülke olabilirdi. Artık olmayacak... Bana din ve siyasetin birbirine karıştırıldığı Afganistan, İran, Somali, Pakistan, Suda, Lübnan gibi ülkelerden bir tekinin başarılı olduğunu söyleyebilir misiniz? Batı'da kimi gazeteciler "Türkiye'de demokrasi kazandı" yorumunu yapıyor. Ama başka yorumlar da var... Örneğin Kanada'da yayımlanan "Ottowa Citizen" gazetesinde yazan David Warren, "Atatürk'ü Özlemek" başlıklı yazısında "Türkiye'de laik sürecin sona ermekte olduğuna ilişkin her türlü belirti mevcuttur" derken sonunu şöyle noktalamakta: "Gerçekçi olalım, İslam ülkelerinde bizimki gibi bir demokrasi kurulacağını hayal etmekten
Açık Pencere Tek taraflı kamuoyu oluşturan bir medyanın baskısı altında bunalan... Beyni yalanlarla yıkanan... Kafası her gün bulandırılan... Başkalarının çıkarını kendi çıkarı sanan.. Bilinci saptırılan...Siyaset kültürü olmayan... Demokrasiyi önüne konan sandıktan ibaret sanan...Namusuyla çalışıyorsa sürekli hakkı yenen... Emeği sürekli çalınan... Horlanan... Kendine güvenini kaybetmiş... Hayatta kalma umudunu başkalarına bağlamış... Bağımsızlık düşüncesi ve mücadele azmi yok olmuş... Ülkesi yabancıların bir tokadıyla bir gecede ekonomik iflasa sürüklenebilecek durumda olan...Siyaset denince siyasi partilerin Hazine'ye hortumu dayayıp yandaşlarına avanta olarak dağıtmasını anlayan... Bu düzeni değiştirme umudu bulunmayan... İnsan ve vatandaş haklarından yararlanmayan... Sürekli soyulan... Kazıklanan...Bu durumda olan insanların dört yılda bir sandık başına gidip sezgileriyle en mükemmeli bulmalarını bekliyoruz... İmkânsızı istiyoruz.. Bulamazlarsa kızıyoruz...Demokrasi dediğiniz şey belli bir hukuk, adalet, siyaset düzeyi ister.Sürekli sersemletilen bir toplumun doğru siyasi karar verme yeteneği olabilir mi?Önce bunu bekleyenlerin aklından şüphe edilmez mi? Kitap falan
Açık Pencere "sadaka" diye yanımıza gelen dilencileri rahmetli Remzi Şahin dostumuzun:- Adalet Partisi versin, Adalet Partisi versin, diye kovaladığını hatırlıyorum...Böyle zamanlarda aydın orta sınıf, oylarını zenginlerin partisine veren fakir fukaraya fena kızar. Kimseye acımamaya ant içer. Şimdilerde de öyle bir durum yaşanıyor. Ne var ki böyle öfkeler çabuk unutulur. Zaten unutulmalıdır da... Halka kızılmaz. Halkı anlamak gerekir.Nihayetinde aynı geminin yolcularıyız... Kaderde, kıvançta, tasada ortak...* * *Bir genç okurumuz, bizim "Seçmenin mesajları" yazımıza karşılık AKP'ye neden oy verdiğini anlatmış: Enflasyon yok... Zam yok... Piyasada her mal bulunuyor...Devalüasyonla para kaybetmiyoruz... Sağlık hizmetlerinin kalitesi arttı... vs... Oyunu bunlar etkilemiş...Kimi AKP'li okurlar da bizi bugüne kadar AKP'yi eleştirdiğimiz için topa tutuyor. İyi de dostlar, seçmenin AKP'ye oy vermesi yaptığımız eleştirilerin yanlış olduğunu göstermez ki... Eleştiri ve uyarı bizim görevimiz. Katılıp katılmamak okurun bileceği iş. Belirtelim ki, AKP'nin Türkiye'yi iyi bir geleceğe götürmediği kanımız bugün de devam ediyor... Geçmişte de böyle şoklar yaşanmıştır. Sağ iktidarlar umulmayan
Açık Pencere Efendim, halkımız bu seçimde, "Laiklik tehlikede, ülke yavaş yavaş bölünme noktasına getiriliyor, en stratejik varlıklarımız yabancılara peşkeş çekiliyor" diyenlere "Sen bunları boşver de bizim nohuttan ve kömürden haber ver" mesajını vermiştir."Hırsızlık, yolsuzluk aldı başını gidiyor. Milletvekillerinin 200'den fazla adi suç dosyası var ama dokunulmazlık yüzünden yargılanamıyorlar" diyenlere "Bal tutan parmağı yalar" mesajını vermiş... "Adamlar resmen çalıyor" diyenlere de "Çalsın ama iş de yapsın" mesajını yollamıştır."Senden çaldıklarının bir bölümünü sana sadaka olarak dağıtıp oyunu alıyorlar" diyenlere, "Ama ben de onlardan kömür alıyorum" mesajını vermiştir."Senin çocukların işsiz ve aç gezerken onların çocukları milyon dolarlarla oynuyor" diyenlere, "Ne yani adamların çocukları ticaret yapmasın mı? Aç mı kalsın?" mesajı vermiştir."Adam, ben senin çocuğuna iş bulmak zorunda değilim, seninki de işsiz kalsın... Ananı al da git... Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, vs. deyip seni her fırsatta aşağılıyor" diyenlere, "İstediğini desin, ben onun yürüyüşüne hastayım" mesajını vermiştir. Âdettendir... Her seçim sonrası, "Halkımız bu seçimde ne mesaj verdi?"
Açık Pencere Kuralları tam bilmiyorlar... Kendilerine kuralları anlatmaya çalışırken adının Mustafa Bostancıoğlu olduğunu söyleyen genç adam, bizi kenara çekerek demez mi:- Yüksek Seçim Kurulu'nun buraya atadığı 6 görevliden 5'i gelmedi. Sadece başkan geldi. Biz buraya parti temsilcisi olarak gelmiştik. Mecburen sandık görevlisi olarak görev yapmaya başladık...Acaba daha kaç yerde böyle durumlar oluştu? Bilmiyoruz... Oyumuzu Moda Meslek Lisesi'nde 1116 numaralı sandıkta kullandık... Baktık, sandık görevlileri biraz acemi... AKP'yi kutluyoruz. Bu seçimin mutlak galibidir... Kendi tahminlerinin bile üzerinde oy aldılar... Bazı sonuçlar nasıl yorumlanacak, çok merak ediyoruz... Örneğin... AKP fındığa düşük fiyat verince Karadeniz'de büyük tepkiyle karşılanmış, 100 bine yakın üreticinin katılımıyla Ordu'da protesto mitingi yapılmış, kimi yerlerde AKP milletvekilleri saldırılara uğramıştı. Saat 20.00 itibariyle aynı AKP'nin bu bölgedeki illerde, 2002'nin de çok üzerinde (Giresun'da yüzde 51, Ordu'da yüzde 55, Samsun'da yüzde 58) oy aldığı görülüyor. Gelin de bu tabloyu yorumlayın... Gelin de bundan böyle "yandım Allah" çığlıklarına kulak verecek aydın bulun...AKP, 2002 seçimlerinde
Açık Pencere - Barbaros'un türbesi bu mu, diye soruyor.- Hayır Paşam, bu 7-8 Hasan Paşa'nın türbesi, diyorlar.- Burada ne işi var 7-8 Hasan Paşa'nın? Barbaros'un kanatları altına girmiş.Ata, türbenin onarılmasını ve çevresinin park haline getirilmesini emrediyor... Hasan Paşa Karakolu ve türbesi kaldırılıp duvar yıkılıyor. Barbaros'un türbesi meydana çıkıyor. Meydan onarılıyor, oduncular iskelesi kaldırılıyor. Hamidiye Çeşmesi de Spor ve Sergi Sarayı alanına naklediliyor. Bütün bunlar üç gün içinde oluyor...* * *İngiltere Kralı'nın Barbaros'un anıtına çelenk koymak istemesi... Atatürk'ün bir aksaklık olmaması için türbeyi önceden bizzat gidip teftiş etmesi... Etrafını temizletmesi... Çeşmeyi 5 kilometre öteye taşıtması... Hepsi bizi ayrı ayrı düşündürmesi gereken konular... Bir tarihte İstanbul Açık Hava Tiyatrosu'nun karşısındaki Osmanlı çeşmesinden söz etmiştik. Bu çeşme Beşiktaş'tan sökülüp taşınmış. Biz Menderes istimlaki sırasında taşındığını sanıyorduk... Meğer çeşmeyi oraya Atatürk taşıtmış. Geçenlerde Cemal Granda'nın Anıları'nı okurken öğrendik ki... İngiltere Kralı 8. Edward 1936'da İstanbul'a gelişinde Barbaros Hayrettin Paşa'nın Beşiktaş'taki türbesine çelenk koymak
Açık Pencere Kararsızım çünkü, bu toplumdaki olayları, gelişmeleri anlayacak ve geleceği de fark edecek kadar basit bir zekâya sahip değilim.Kararsızım çünkü, karar verme yeteneğim yok; hayatımın en önemli seçimleri olan, okul- iş ve eşimi bile, başkalarının yardım ve önerileriyle seçtim. Robot gibi yaşıyorum.Kararsızım çünkü, çok çabuk kişilik değiştiren, kendime ait hayat görüşü ve siyasi terciği olmayan, hayatını başkalarının yönlendirmesine göre yaşayan biriyim. Kararsızım çünkü, kimin dürüst kimin yalancı olduğunu ayırdedemiyorum. Kim benden yana kim beni sömürmek istiyor, bilemiyorum. Kim ne derse ona inanıyorum.Kararsızım çünkü, millet olmanın, bağımsız olmanın, demokrat ve aydın olmanın ne demek olduğunu ve bana sağladığı faydaları anlayabilmiş değilim.Kararsızım çünkü, ben ümmet ile milletin, cahil ile aydının farklarını, bir bayrak altında özgür ve güvenli yaşamanın keyfini kavrayamadım.Kararsızım çünkü, vaktimi dizilerle, magazinlerle, boş haberle geçiriyorum. Kendi geleceğimle ilgili karar vermek için gerekli bilgiler edinmiyorum. Şu seçimler bir bitse de yine dümenimize baksak diyorum... Kamuoyu anketlerinde hâlâ yüzde 15 - 20 kararsız görünüyor... Bu iletişim ve
Açık Pencere Başkanı Erhan Göksel olacağı şöyle yorumluyor:- Seçime az kala yayımlanan bu tür oranlar AKP'nin oylarını bir iki puan artırabilir, CHP'nin oyunu bir iki puan düşürebilir... Böyle bir tabloyu gören yazlıktakiler seçim günü sandığa gitmeyebilir...Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimi geldi çattı... Oylamaya saatler kaldı.Kimisi hâlâ falanca partinin kaşını beğenmiyor... Kimisi filanca partinin liderini...Ne var ki bu seçimde parti programları, liderler, ideolojiler vs. önem taşımıyor...Bu seçimde birçok taraf yok... Sadece iki taraf var...Bir yanda Türkiye'yi satanlar... Koltuk uğruna ülkemiz üzerinde hevesleri olanlarla işbirliği yapan... Cumhuriyet rejimini, "Ilımlı İslam" adı altında ABD uydusu zavallı bir ümmet toplumuna dönüştürmek için çalışanlar...Bir tarafta da laiklik, demokrasi, Anayasa ve ulusal çıkarlara sahip çıkanlar... Cumhuriyeti savunanlar...Seçimde bir parti kazanıp diğeri kaybetmeyecek. Türkiye kazanacak veya kaybedecek.Eğer bu ülkenin insanları nohutla, kömürle, para kokusuyla uyuşturulmuş ve olup biteni hâlâ anlamamış ise... Geçmiş ola... Gece çocuk uyumuyorsa masal anlatmayı boş verin, ona kamuoyu anketlerini okuyun, daha çabuk uyur... Gelen