TBMM'de kurulan Şemdinli Komisyonu üyesi CHP'li Ahmet Ersin'e iddianameye ne dediğini soruyoruz. Yanıt:- Ben gerek İnsan Hakları gerekse Şemdinli Komisyonu Üyesi olarak kasım ayından bu yana bölgeye defalarca gittim. Olayın 60'a yakın tanığı ve mağduru ile bizzat görüştüm. Hiçbiri olaylarla ilgili Yaşar Büyükanıt'ın adını bile anmadığı gibi en küçük bir imada dahi bulunmadı.- Ama Van Savcısı'nın iddianamesi bunun tam tersi yönünde.- Evet ama iddianamesini okursanız savcının Yaşar Büyükanıt'ın olayın içinde olduğuna ilişkin en küçük bir kanıt, belge gösteremediğini görürsünüz. Dayandığı tek şey Mehmet Ali Altındağ adlı tanığın bizim komisyonumuzda ve Van Cumhuriyet Savcılığı'nda öne sürdüğü iddialardır. Tanık böyle bir iddiada bulunabilir. Ama savcıya düşen görev bu iddiaları peşinen doğruymuş gibi kabul edip iddianameye aynen geçirmek değil, doğru olup olmadığını araştırmaktır. Bu savcının Rektör Yücel Aşkın'la ilgili iddianamesini ve bu iddianamenin ciddiye alınarak Aşkın'ın aylarca hapsedilmesini de hatırlayınca Van Adliyesi'nde çok ciddi bir sorun olduğu açıkça ortaya çıkıyor.- O zaman da akla Adalet Bakanı geliyor.- Tabii ki. Adalet Bakanı Cemil Çiçek daha önce yaşanan yargı
Düşüncelerini şöyle sıralıyor:"DİSK'in madem 395 bin üyesi var, DİSK bu üyeleri neden AKP hükümetine karşı harekete geçirmek için çaba harcamıyor? Bir baskı grubu olarak enerjisini, olanaklarını, gücünü siyasal iktidarın yanlış politikalarını durdurmak için seferber etse daha iyi olmaz mı? Oysa, DİSK, adeta siyasal bir misyonu varmış gibi, soldaki siyaseti düzenlemeye, adını koymasa da CHP'ye müdahale etmeye kalkıyor. Olanaklarını bu yönde seferber ediyor...Adı her ne kadar açıkça anılmasa da, DİSK'in çabası CHP'nin liderine ve yöneticilerine dönüktür. Gerçek niyet ne olursa olsun bugün görünen odur. Bütünleşme ve soldaki toparlanmanın temel adresi durumundaki bir partinin yönetimi topa tutularak mı bütünleşme sağlanacaktır? CHP ve Baykal ile bu kadar uğraşılacağına, iktidar partisinin lideriyle uğraşılsa son 3 yıldır her şey daha başka türlü olmaz mıydı?" DİSK Başkanı Süleyman Çelebi görevinde yıllarca düzgün bir duruş sergiledi... Ne var ki son zamanlarda "Solda Yenilenme" toplantıları nedeniyle eleştiriliyor... DİSK bünyesindeki Lastik İş, Sosyal İş gibi sendikaların başkanları da eleştirenler arasında. Siyasi araştırmacı ve yazar Muzaffer Ayhan Kara, Süleyman Çelebi'nin
"Aziz Açık Pencere okurları, muhterem hemşerilerim, şimdi kötü niyetliler hemen diyecekler ki, Açık Pencere okurları senin nereden hemşerin oluyor. Bir defasında Burdur'a uğramadan Antalya'ya gitmiştim. Ona bile mana bulmuşlar.Bu son konuşmamda artık sizlere veda ediyorum. Sakın ola ki, biz bu göreve talip olduk sanmayın. Biz 12 Eylül'ü makam sahibi olmak için yapmadık. Netekim bu görev gelip bizi buldu. Yoksa lisede leyli meccani iken tesadüfen matematikten kırık numara alıp askeri okula geçmeseydim şimdi muhtemeldir ki Alaşehir'de bir Bağ - Kur emeklisi olarak bulunacaktım.İçinizden bazıları sitem ediyormuş. Cumhurbaşkanı'mız bize dargın mı, Muğla İlini Güzelleştirme Derneği'ne veda ziyaretine gitti, bize bir veda mesajı bile yollamadı demişler. Neden size dargın olayım? Muğla benim PTT'den emekli ağabeyimin evlendiği yerdir, hatta, "Ev alacaksan Muğla'dan, kız alacaksan tuğladan" diye bir atasözü vardır. Yanlış söyledim galiba. Neyse gazeteciler yazarken düzgününü yazar. Sevgili Yozgatlılar... Kulağımıza geliyor. Ben görevden ayrılırken arkamızdan konuşanlar varmış. Emekli etmeyip de besleyecek miydik, diyorlarmış. Marmaris'e bir ev yaptırdık, hemen dedikodu çıkarmışlar, gözünü
Başkan Toptan, kapalı mekânlardaki sigara yasağını çok genişlettiklerini, apartman giriş ve merdivenlerine bile yasak koyduklarını anlatıyor.Lokanta tipi mekânlarda sigara içilen - içilmeyen alanları da kesin çizgilerle ayırıyor tasarı. Örneğin... Bu tür mekânlarda işyeri sahibi sigara içenlere ayırdığı kadar alanı sigara içilmeyen masalara da ayıracak. Tütün kokusu ve dumanı, sigara içilmeyen bölgeye kesinlikle gitmeyecek. Eğer işyeri gereken önlemi alamıyorsa, sigara içimi o mekânda tamamen yasaklanacak... Bu konuda etkili denetim mümkün mü? Köksal Toptan, bu tür yasalar ancak halk sahiplenirse yürür diyor. Ya stadyumlardaki sigara yasağı? Toptan, Aziz Yıldırım'la konuşmuş. Başkan Yıldırım, "Sen merak etme, ben Şükrü Saracoğlu Stadı'nda bu yasağı uygularım" demiş... Fenerbahçe bu konuda diğer kulüplere örnek olacak anlaşılan... Bu yaz Almanya'da yapılacak Dünya Kupası maçlarında sigara yasağı uygulanacağını da söz açılmışken anımsatalım... Sigara yasaklarını öngören tasarıyı onaylayan Adalet Komisyonu Başkanı Köksal Toptan'la sohbet ediyoruz... Erdoğan, Monte Carlo'da Tunus asıllı işadamı Lotfi Maktouf'u otelinde ziyaret etmiş. Paranın gücüne bakın, koskoca TC Başbakanı'nı
- Uzak coğrafyalarda Türkiye'yi pek tanımıyorlar. Burada sürekli bana söylenen Irak savaşı sırasında izlenen politika. Amerikalılara ülkeden geçiş izni verilmemesi tahmin edilmeyecek boyutta olumlu etki yapmış dünyada...Onurlu davranışın böyle geri dönüşleri vardır... Tezkerenin reddinin 3. yılında, o karara parmak kaldıran vekilleri ve onları etkileyen savaş karşıtlarını kutluyoruz.TBMM kararına rağmen ABD'nin Türk topraklarından Irak'a 5 bin sorti yapmasına gizlice izin veren sivil ve askeri yetkilileri ise tarihin yargısına bırakıyoruz... Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü'nün 3 ayda bir yayımladığı, içerik ve teknik olarak hayli güzel bir dergi var: Dinamik... Son sayısında, mütevazı teknesiyle dünya turu yapan Hakan Öge ile söyleşiye de yer vermişler. Hakan Öge bir soruya karşılık diyor ki: Unakıtan'ı savunup medyayı suçlayan Erdoğan, "Bir şeyler karşılığında bu tür yayınlar yapıldı" demiş. Kendileri "Karşılıksız bir şey yapılmaz" inancında anlaşılan. aTV'nin "Kahvaltı Haberleri"nde çocuk yuvasında yapılmış bir röportaj yayımlanıyor. İyi beslenmiş, düzgün bir yavruya spiker soruyor:- Bir masal kahramanı olsan ne olmak isterdin?- Dünyayı kurtaran kahraman olmak
- Caferi'nin yetkisi yok, vereceği sözler bizi bağlamaz.Sonuçta bizimkiler Ankara'da yetkisiz adamı başbakan olarak ağırladılar. Talabani ile Caferi'nin arası açık. Bizimkiler Irak iç siyasetinde yakınlaşma sağlayalım derken Talabani ile Caferi arasındaki anlaşmazlığı körüklediler.Hiperaktif politika Kıbrıs'ta da meyvelerini verdi! AB, Papadopulos'un tüm isteklerini kabul ederek AB tüzüklerini ayırdı, doğrudan ticareti Papadopulos'un şartlarına bağladı.Bizimkiler İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw'un üç hafta önceki Kıbrıs ve Ankara ziyaretlerini Rumlara darbe diye nitelemişti. Straw'u Türk dostu ilan ettiler. Meğer mesajı ters algılamışlar. İngiltere, tüzüklerle ilgili kararda diğer AB üyeleriyle birlikte Rumların yanında yer aldı. 70 milyonluk Türkiye 700 bin nüfuslu Rum kadar ağırlık koyamadı AB'de. Ankara, ABD'nin ayak işleriyle meşgulken Papadopulos'tan golü yedi...Kıbrıs Türk basını şimdi ayağa kalkıyor: AKP bizi sattı... Günaydın... Hükümetin aktif (hatta hiperaktif) dış politika atakları sürüyor! Geçen hafta Ankara'da Interpol'ün Kırmızı Bülten'le aradığı Hamas lideri Halid Meşal ağırlandı. Devrilen çam ayağa kaldırılmadan bu defa da Irak'ın Şii Başbakanı Caferi geldi...
Ünlü fıkradır... İngiliz asilzade seyahatten erken dönmüş. Malikânesinin yatak odasına girince ne görsün? Çırılçıplak eşinin üzerinde bir delikanlı hızla hareket halinde.Asilzade "Muhterem Leydi" diyerek eşine uzun bir nutuk atmış. Sözü bitince: - Size gelince delikanlı demiş, hiç olmazsa ben konuşurken durabilirdiniz...Kemal Abi de o delikanlı misali. Hiç değilse söylentilerin ayyuka çıktığı şu günlerde biraz durabilirdi. Ama durmuyor. Oralı bile olmuyor. İş üstünde hareket halinde... AK Parti iktidarının AK yüzü, AK iktidarın yolsuzluklara nasıl da damardan girdiğinin ve gireceğinin AK ispatı Kemal Abi, "İstifa et" çağrılarına aldırmıyor. Ailece çalışıyor. Kerimeleri (kızı) kamuya bilgisayar pazarlaması yaparken oğlu ürün üstüne ürün sürüyor piyasaya... Aile dur durak bilmiyor... KKTC'de yayımlanan gazeteler, "Erdoğan bizi sattı" diye başlık atmışlar. Başbakan'ın "aktif pazarlama"daki başarısını Kıbrıslı soydaşlarımız da nihayet gördü demek. Bir tango meraklısı dostumuz yazıyor... "Geçen cumartesi gecesi Taksim Balo Sokak'taki bir mekândaydık. Oraya çamurlara bata çıka varabildik. Şirin bir stüdyo. Atmosfer güzel, salonda Yunanistan, Belçika ve Fransa'dan gelmiş tango
CHP Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu'ya sorduk:- Kadın sorunlarıyla ilgili pek çok sivil toplum kuruluşu var. Onlar da ilgilendi mi konuyla?Gazeteci Cüneyt Arcayürek, pazar günü televizyonda devlet protokolündeki türbanlı giyim tarzını hazmedemediğini söylüyordu...Ne var ki kadın örgütlerinden bu gibi konularda da ses çıkmıyor. Yalnız kadınlar değil.. Tüm Sivil Toplum Kuruluşları (STK) aynı durumdadır. Neden? Çünkü ülkemizdeki STK'ların yüzde 90'ı AB'den, ABD'den, Soros'tan proje kredisi alıp proje işine dalmış durumdadır... 50 - 60 bin dolarlık bu projeler karşılığında Türkiye'nin sorunlarıyla ilgilerini kesmişlerdir.Gelen projelerin içeriği krediyi veren kuruluşların istediği gibi belirlenmektedir. Cumhuriyet'in sorunları, laiklik, aydınlanma, Atatürk ilkelerinin benimsetilmesi gibi konularda proje yoktur. Aksi yönde vardır.Projeler doğrudan Cumhuriyet karşıtı olmasa da proje alan STK'lar genellikle proje veren kuruluşların eğilimi doğrultusunda hareket etmektedir.Kendilerinden demokratik görev beklenen STK'lar (tümü değilse de pek çoğu) maalesef AB ve ABD'nin Truva atı olup çıkmıştır. CHP Kadın Kolları, geçen hafta Konya'da bir salon toplantısı düzenledi... Konu: Medeni