<#comment>#comment>Türk tütünüyle üretilen ve üzerinde deve resmi bulunan Amerikan sigarasının adı neden Camel'dir? Deve neyin simgesidir? Soruların yanıtını şair Sunay Akın, önceki akşam televizyonda anlattı:
"Yıl 1856. Dışarıdan Amerika'ya gelip yerleşen beyazlar, topraklarını ele geçirmek istedikleri kızılderililerle savaş halindedir. Güçlü düşman karşısında daha fazla direnemeyen kızılderililer kıtanın ortalarındaki kurak topraklara doğru geri çekilirler ve savaşı orada sürdürmeye başlarlar. Beyazlar, bu olumsuz coğrafi ve iklim koşullarında, özellikle de cephane taşımada kendilerine yardımcı olabilecek bir hayvana ihtiyaç duyarlar. Sorup soruşturmaları sonunda öğrenirler ki, Osmanlı topraklarında deve denilen böyle bir hayvan yaşamaktadır. Dönemin Amerikan Hükümeti, bu hayvandan satın almaları için İstanbul'a bir heyet gönderir. O sırada Osmanlı tahtında oturan Padişah Abdülmecit, beyazlara istedikleri 30 deveyi satar, iki tane de hediye olarak verir. Beyazlar, bu develerin büyük katkısıyla savaşı kazanırlar. Deve, bu olaydan sonra Türk - Amerikan ilişkilerinin simgesi olur. Daha sonra da Türk tütünüyle üretilen Amerikan sigaralarının simgesi..."
Sevenlerinden
<#comment>#comment>Kadiköy CHP ilçesi caddelere yer yer bez pankartlar asmış:
- Musevilerin Roş Haşama Bayramı'nı kutlarız...Cüneyt Akalın dostumuz CHP'nin üstüne vazife olan konuları bırakıp böyle üstüne vazife olmayan konularla uğraştığından yakındı telefonda...
Bir bakıma haklıydı... Bir bakıma da yapılan kutlama olumlu...
Ramazan ve dini bayramlarda Ermeni, Rum, Musevi cemaat liderleri mesajlar yayımlar, Müslümanları tebrik ederler. Ama bizim Diyanet İşleri Başkanı onların bayramlarını bir kez olsun kutlamaz. Başbakan ve Cumhurbaşkanı bu yurttaşlarımıza bir küçücük kutlama mesajını çok görür... Televizyonlar kandillerde camilerden naklen mevlit yayını yapar da TRT'nin bir gün olsun bir Hıristiyan veya Musevi törenini naklettiği görülmez.
Bırakınız laikliği... Aynı ülkede birlikte yaşamanın asgari koşuludur sıradan bir bayram kutlaması... CHP Kadıköy ilçesi üzerine vazife olmasa da olumlu bir iş yapmış... Darısı öteki devlet büyüklerinin başına
<#comment>#comment>"Sayın İsmail Aydınlı,
Yapılan araştırma sonucunda danışmanınız (...' ın), her ne kadar sonradan beraat etmiş olsa da Türkiye Komünist Partisi davasından yargılandığı anlaşılmıştır. Anılan kişinin TBMM gibi özelliği olan bir kurumda çalışmasının sakıncalarını takdirlerinize arzeder, gereğini yapacağınız ve sonucunu bize bildireceğiniz inancıyla saygılarımızı arz ederiz. "
***
Yukarıdaki resmi yazı, geçtiğimiz günlerde DSP İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'ya TBMM Genel Sekreterliği'nden gönderildi. Aydınlı derhal gereğini (!) yaptı, yazıyı çöp kutusuna attı.
Bir Meclis ki, bünyesinde cinayet suçundan yargılanıp mahküm olmuş en az 10 - 15 milletvekili ve bir doktor barındırıyor da bunu sorun yapmıyor... Ama suçu TKP davasından yargılanmak olan bir başkasına hayat hakkı tanımıyor.
Türkiye'yi işte bu Meclis idare ediyor...
<#comment>#comment>Devlet Bakanı Kemal Derviş'e soruyorlar:
- Uluslararası terörle mücadeleye destek karşılığında mali kaynak isteyecek misiniz?"
- Hayır, diyor, Türkiye bu desteği kayıtsız şartsız vermeli...Amerika'ya şirin görünmek için Özal'vari bir jest yapıyor Hazret.
Okurumuz Mustafa Öncül diyor ki:
- Amerika ve İMF bize kredi verirken yığınla şart koşuyor. Ücretleri sınırlayın, KİT'leri özelleştirin, tütün ekimini sınırlayın, yeni yasalar çıkartın vs..vs... Biz ise ABD'nin peşinden gidip canımızı vereceğiz.. Hem de kayıtsız şartsız... Derviş Bey'in jestine bakınız hele...
<#comment>#comment>Amerika’da "dinsel sağ"ı temsil eden Evangelistler New York’a yapılan saldırıyı televizyonda sözcüleri aracılığıyla şöyle yorumluyorlar:
- Özgürlükçüler, feministler, homoseksüeller, kürtaj yanlıları, terör saldırısından kısmen sorumludurlar... Çünkü onların eylemleri Tanrı’nın gazabını Amerika üzerine çevirmiştir...
Böyle yorumlara büyük felaket sonralarında Türkiye’de de rastlanır... Ama üzerinde tartışılmaz. Tepki gösterilmez... ABD’de laikler ve özgürlükçüler pısırık değil tabii... Hem Beyaz Saray sözcüsü eleştirmiş yukarıdaki ifadeleri... Hem de özgürlükçüler:
- Ülkede birliğini bozuyorsunuz, ayrımcılık yaratıyorsunuz, diyerek kınamış Evangelistleri...
Bush: "Haçlı Seferi başlatıyoruz!.." Nereden nereye?.. Tarifeli uçak seferinden Haçlı seferine!..
<#comment>#comment>Büyük Millet Meclisi 2.5 aylık aradan sonra açıldı. Eskiden Meclis’in 3 ay hatta daha fazla tatil yaptığı da olurdu. Sorulduğunda:
- Efendim milletvekilleri seçim bölgelerini geziyor, seçmenle temas ediyor, bu tatil anca yetiyor, denirdi. Peki ya şimdi?
Özellikle biz Milliyet yazarları olarak TIR’larken bizzat gördük ki, milletvekilleri artık seçim bölgelerine giremiyor. Mecburen girerlerse, işitmedikleri laf kalmıyor. O zaman? Bu iki buçuk aylık tatil neyin nesi?
Sayın vekillerin bunca zaman yazlıkta tavla oynamaktan canları sıkılmıyor mu?
Neyse efendim. Hoş geldiniz diyelim.
<#comment>#comment>İngiltere'de yaşayan bir dostumuzun İstanbul izlenimidir...
- Caddelerde parklarda bir sürü köpek gördüm. Çok sevimliydiler ama düzgün beslenemedikleri için olsa gerek, çok çelimsizdiler. Bu köpekler için belli bir merkez kurulsa ve orada bakıma alınsa fena mı olur? Örneğin, Londra'da "Battersea Park" ta büyük bir köpek bahçesi bulunuyor. Burada itinayla bakılan köpekler de köpek severler tarafından satın alınıp evde besleniyor. Eğer bizim belediyeler bu tip bir uygulamada bulunsa, insan haklarında tutturamadığımız AB standartlarını en azından köpek haklarında tutturmuş oluruz...
*Akılsızca bir şeyi milyonlarca kişi söylese de yine akılsızcadır.Bertrand Russell Meslektaşımız Soner Gürel, geçtiğimiz çarşamba gecesi Adana'dan Ankara'ya dönüyordu. Bindiği Şanlıurfa Cesur turizme ait otobüsün muavininin saat 24.00 sularında, çoğu uyumakta olan yolcuların üzerindeki lambaları teker teker yakıp bir şeylere baktığını görünce meraklandı. Sıra kendisine gelince sordu:
- Işıkları niye yakıyorsunuz? Yolcuları niye rahatsız ediyorsunuz?
Muavinin yanıtı şu oldu:
<#comment>#comment>Amerika'ya yapılan saldırı sonucu bayrakların yarıya indirilmesine kimsenin diyeceği yok. Bu acıyı elbet paylaşalım. Ama neden Körfez depremi sonrasında da yas ilan edilip bayraklar yarıya indirilmedi? Dün Gölcüklülerin sorduğu bu soruyu sütunumuza almıştık. Bir okur yanıt veriyor:
- Dua edin bayrakları yarıya indirmekle iktifa ettiler. Bizim bayrağı tümden indirip yerine Amerikan bayrağı da çekebilirlerdi...
Umarız ABD'den iki gün önce tam beş kez "Amerika Büyük Devletleri" diye söz eden Bülent Ecevit bu şakadan alınmayacaktır...
*"Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, adaleti her yerde tehdit eder."M. Luther King Sevgili Metin Oktay'ı ölümünün 10'uncu yılında bir kez daha andık... Yırtık Krampon spor ve mizah dergisinde Nuri Kurtcebe duygularımıza şu satırlarla tercüman oldu:
" Bizim kuşak Metin Oktay sevgisiyle büyüdü... Sevmenin, sevilmenin, insan olmanın ne demek olduğunu ondan öğrendik... Onun gibi iyi ve örnek bir insan olmaya sevdalandık hepimiz... Metin Oktay'ın yaşamı futbolculuğundan çok öte bir insanlık dersidir... Bugünün kirli toplumuna ve gurur duydukları(!) kirli