Dublin notları...

13 Kasım 1999


       Milli takımımızın İrlanda Cumhuriyeti ile yapacağı milli maçı izlemek için önceden Dublin'e inen arkadaşımız Haldun Ertem bildiriyor:
       "...Maç öncesi ön araştırmalarda bulunmak üzere geldiğim Dublin'de ilk işim bir duble İrlanda viskisi içmek oldu...
       Meyhanede viskimi yudumlarken tanıştığım Paddy adlı İrlandalı benim Türk olduğumu öğrenince hemen sordu:
      - Üstad, bizim size karşı hiçbir şansımız yok değil mi?..
       Kafamı salyayıp:
      - Evet Paddyciğim, dedim, sen hem soruyu sordun hem de yanıtını verdin...       Dublin'deki barlarda genellikle canlı müzik çalınıyor... Bizim Karadeniz havalarını andıran İrlanda müziğini dinlerken horon tepmemek için kendinizi zor tutuyorsunuz...       İrlanda erkekleri gibi bayanları da son derece canayakın insanlar... Ne var ki, evlenmeden sevişmek istemiyorlar. Bunu gözönüne alınca, maç için Dublin'e gidecek bekar vatandaşımız

Yazının Devamı

Politikanın kabzı

12 Kasım 1999


Emektar gazeteci Kurtul Altuğ'un düzenlediği "Politikanın Nabzı" programının bir Demirel klasiğine dönüşmesi pek çok kişinin sabrını taşırdı. Sonunda ANAP İstanbul milletvekili Yılmaz Karakoyunlu'nun da sabrını taşırmış olmalı ki, TBMM'ye verdiği bir soru önergesinde bazı sorular yöneltti. Örneğin;
* Bu programa genellikle Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Bakan gibi kişilerden başka kimler çağrılmaktadır.
* Kurtul Altuğ, program hazırlığı öncesinde kimi davete edeceğini, hangi konuyu tartışacağını TRT yönetimine sorarak onay almakta mıdır, yoksa bu husus tamamen Kurtul Altuğ'un arzusuna mı bırakılmıştır?
* Sayın Cumhurbaşkanımız bu programa kaç kez davet edilmiştir? Her davet edilişinde program yöneticisi bu tercihin gerekçesi için TRT yönetiminden onay almış mıdır?.. Alınmış ise bu tercih gerekçe listesi mevcut mudur?
* Bu program süresince alınan reklamların TRT'ye sağladığı gelir, bu programın giderlerini karşılayacak düzeye ulaşmış mıdır?
***

Yazının Devamı

Nobun ve istihka

11 Kasım 1999


       Maliye Bakanlığı müfettiş yardımcılığı sınavına giren SBF mezunu bir adaya "Bimişafe, nobun, istihka" gibi garip deyimlerin anlamlarının sorulduğunu, delikanlının bunları bilemediğini ve sınav sonunda başarısız sayıldığını babasının ağzından yazmıştık.
       Maliye Bakanı Sümer Oral arayarak Teftiş Kurulu Başkanıyla konuyu görüştüğünü, şikayetlerin sınavı yapanlarca doğrulanmadığını söyledi. Sümer Bey, sınavda torpil iddialarına karşılık, Teftiş Kurulu'na Bakan dahil kimsenin baskı yapamayacağını kaydetti.
       Sayın Bakan'ın ardından aynı sınava giren ve çakan bir başka SBF mezunu aradı... Bu delikanlıya da "noktayı nazar" deyiminin anlamı... "Şohben" sözcüğünün bu şekilde yazılışının doğru olup olmadığı... "Osmanlı'nın ekmeği dizindedir" veya "Nekes ile cömertin harcı birdir" gibi deyimlerin anlamı sorulmuştu.
       Bu sorularla neyin ölçülebileceğini genç adam anlamamıştı.
       Maliye Teftiş Kurulu'nun ülkenin "yüzakı" kurumlarından biri olduğunu biliyoruz. O yüzden... Kurul'un

Yazının Devamı

Mavi kuşkular..

10 Kasım 1999


       Rus gazını Karadeniz üzerinden Ankara'ya taşıyacak olan Mavi Akım projesiyle ilgili kuşkular sürerken... Konuyu bir de projenin içinde yer alan yetkili bir isimle konuştuk... Mavi Akım projesinin Samsun - Ankara bölümünü inşa edecek üçlü konsorsiyumun (Öztaş - Hazinedaroğlu - Stroytransgaz) üç patronundan biri Turan Hazinedaroğlu'na merak ettiğimiz soruları sorduk...
       - Bu proje neden size verildi? ANAP'la bir yakınlık söz konusu mu?
      - Biz 1993'ten bu yana Rusya'da inşaat yapıyoruz. Çeşitli yatırımlar yanında Gazprom şirketine de üç fabrika inşa ettik. 1996'da Doğu Beyazıt - Erzurum gaz boru hattına Gazprom'la ortak girdik. İhaleyi alamadık.
       - Mavi Akım'a gelirsek...
      - Gazprom şirketi projeyi Türkiye'ye sunarken Samsun - Ankara hattının inşasına da talip oldu. Daha önceki ilişkilerimiz nedeniyle ortak olarak bizi yani Hazinedaroğlu ve Öztaş'ı tercih etti.
       - Projenin 2001 Nisan'ında bitirilmesi öngörülüyor. Ya biz Samsun -

Yazının Devamı

Uçun babalar...

9 Kasım 1999


Baba 1980 sonrası muhalefetteyken yıllarca Cavit Çağlar'ın uçağını kullanmıştı. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz gerek özel seyahatlerinde gerekse partisinin seçim kampanyası dönemlerinde Bursalı işadamı Yalçın Sünnetçioğlu'nun uçağında boy göstermişti. Dünün "Zeytin Kralı", bugünün "cinayet azmettiricisi" Erol Evcil'in Emniyet'te verdiği ifadelerden öğreniyoruz ki, o da bir zamanlar uçağını Mehmet Ağar'ın emrine vermiş. Mehmet Ağar bu konuda kendisine yöneltilen soruyu yanıtlarken olayı inkar etmiyor, başka bilgiler de veriyor:
"Evet, seçim kampanyam sırasında Erol Evcil'in uçağından ben de yararlandım. Ama kendisinden para yardımı almadım. Bu konuyla ilgilenenler bana değil, asıl başka bakanlara baksınlar. Eski bakanlardan Evcil'in parasıyla yiyip içenler var..."Dünkü gazetelerde buna benzer bir haber daha gözümüze çarpıyor: DYP Genel Başkanlığa adaylığını koyan Köksal Toptan, Antalya'daki toplantıya işadamı Mehmet Ali Yılmaz'ın uçağıyla gitmiş.
Uçağın siyasetimizdeki rolü giderek artıyor. Bursa Emniyeti'ndeki sorgusunda Erol Evcil'e soruluyor:
- Bir uçak senin neyine yetmiyordu ki, kalkmışsın, üç uçak birden

Yazının Devamı

Duyarlı yurttaş!

7 Kasım 1999


       Osmanlı zamanında tüm ülkede isyan çıkmış. Arnavutlar, Sırplar, Boşnaklar, Araplar hepsi hareketlenmiş. Osmanlı hükümeti ve padişah endişeli bir şekilde gelişmeleri takip ederken ülkede sadece bir bölgede isyan çıkmadığı görülmüş.
       Padişah ve vezir bu işe şaşırmışlar...
       Vezir padişaha demiş ki:
      - Eğer bu bölgedeki insanları isyan ettirebilirsek diğerlerinin neden isyan ettiğini bulmuş oluruz...
       Padişah fikri beğenmiş. Veziri o bölgedeki insanları isyan ettirmekle görevlendirmiş.
       Bir kasaba pilot bölge seçilmiş.

Yazının Devamı

Milan sonrası...

6 Kasım 1999


       Galatasaray'ın Milan'ı 3 - 2 yenmesi yurt içinde, yurtdışında, yavru vatan Kıbrıs'ta, dış temsilciliklerimizde ve dünyada büyük yankı yarattı. Hemen herkes bu sonucu kendince değerlendirdi, yorumladı. Peki, kimler nasıl mı yorumladı? İşte birkaçı...
       Galatasaray Başkanı Faruk Süren: Çok anlamlı bir galibiyet. Bir sürü Swiss frank gelecek, Florya'daki personelin birikmiş maaş alacakları ödenecek. Benim için bu galibiyetin anlamı bu...
      Fatih Terim: Acılı Adana kebabı ile pizza arasındaki lezzet farkını anlamayanlar vardı. Sahada gösterdik. Daha ne gösterelim?..
       GS kalecisi Claudio Taffarel: Çok güzeel, çok güzeel...
       FB Başkanı Aziz Yıldırım: İspanyol hakem açıkca Galatasaray'ı tuttu. Anlaşılıyor ki bunlar UEFA'yı da kafakola almışlar. Milan yöneticileri kendi kulüplerinin hakkını koruyamıyor. O yüzden harekete geçerek hakemi UEFA'ya, UEFA'yı da hakeme şikayet edeceğiz...
      Mehmet Ağar: Susurluk'un 3'üncü yıldönümünde aldığı 3 gollü

Yazının Devamı

Bilse de konuşsa...

5 Kasım 1999


Fazilet Partililer sanıldığı gibi laikliğin her türlüsünden değil de yalnızca Türkiye'deki uygulamasından rahatsız oldukları havasını vermek için ikide bir "Amerika'daki kadar laiklik istiyoruz!" derler.
FP lideri Recai Kutan, ABD gezisinde bu takiyeyi, pardon tekerlemeyi sık sık tekrarladı. Peki nedir ABD'deki laiklik?.. Türkiye'de ABD'deki kadar laiklik uygulansa manzara ne olurdu?..
Değerli düşünce adamı Prof. Türker Alkan, dün Radikal'deki köşesinde ABD'deki kadar laiklik uygulansa Türkiye'de oluşacak tabloyu ayrıntılıyordu. Okuyalım:
- Anayasa'daki zorunlu din dersleri kaldırılacak, devlet okullarında din dersi verilmez olacak.
- Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılacak ve yüz bin kadar kadrolu imam işten atılacak.
- Kamuya personel alımında dini bilgi ölçen soru sorulması yasaklanacak, devlet parası dini amaçlı yatırımlar için kullanılamayacak.

Yazının Devamı