Çankaya yarışında...

1 Aralık 1999


Çevik Bir Paşa'yı önceki akşam Rumeli İşadamları Derneği'nin toplantısında izledik. Sayın Çevik Bir iddialı bir açılım yaptı, konuklar önünde Cumhurbaşkanlığına aday olabileceğini bildirdi. Böylece 2 bin yılına damgasını vuracak cumhurbaşkanlığı yarışının adı açıklanan ilk adayı oluverdi.
Çevik Bir'in bu medeni cesareti göstermesi güzeldi. Ayrıca gazeteciler önünde bir sınavı da göze almıştı. Ne var ki sonuç parlak olmadı...
Çevik Bir Paşa bir Cumhurbaşkanı adayı olarak beklenen sınavı veremedi. Mesela... Kötü niyetli olmayan bir soruya aşırı tepki gösterdi. Soruları negatif - pozitif olarak ikiye ayırdı. Negatif sandığı sorulara karşı alerjik davrandı.
Gazeteci dostların soruları pek tutarlı değildi. Ama Cumhurbaşkanlığı gibi iddialı bir göreve baş koymuş bir aday bu soruları sinirlenmeden yanıtlamalıydı. Düşünelim ki oradaki gazeteciler Çevik Bir'e sempati duyan laik kesimden.. Paşa yarın birgün islamcı hatta irticacı medyanın sorularına da muhatap olacak. Sükunetini o zaman nasıl koruyacak?
Askerler sivil hayata döndükten sonra siyasete girmeli... Cumhurbaşkanlığına aday da olmalı... Çünkü yönetim piyasasının

Yazının Devamı

Prefabrik kondular...

30 Kasım 1999


Depremzede vatandaş, sınırlı bütçesiyle devletten daha seri çözümler üretebiliyor... Örneğin... Yalova'da, kentin tam ortasındaki Süleyman Bey Mahallesi'nde "Kendi prefabriğini kendin yap!" yöntemiyle kurulan baraka kent...
Vatandaş, bulduğu bir ustayla pazarlığa tutuşmuş; güç bela biraraya getirdiği 300 - 350 milyon lirayı ödeyip sunta - tahta - naylon - elyaf karışımı ilkel prefabrikler kondurmuş parkın ortasına... "Orta hasarlı" evlerini terkedenler ve ellerine tutuşturulan "az hasarlı" raporunun şaibeli olduğuna inanan yurttaşlar yaşıyor burada... Çünkü onlara prefabrik ev verilmeyecek.
Baraka - kentte kime sorsanız, 17 Ağustos sonrası yapılan "hasar" tespitlerinin sağlıklı olmadığını söylüyor... Bakın söylenenlere:
NEVİN YILMAZ: İlk tespitte evimizin orta hasarlı olduğu saptandı. Apartmanda çok sayıda dairenin ve alttaki dükkanın mülkiyetine sahip olan zat, ne yapıp etti, "sıfır hasara" indirtti. Çoğu insan, gündüzleri yine hasarlı evlerde geçiriyor. Geceleri geliyorlar barakaya...
SAFFET TUNA: Bir arkadaşımın oturduğu apartmanın alt katına "ağır hasar" raporu verdiler. 2'inci katlara "orta hasar", üst

Yazının Devamı

Belediye çalışıyor!

28 Kasım 1999


       İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin gönderdiği, kenti ve kentliyi olası bir depreme hazırlama yolunda bilgiler içeren notu vatandaşların bilgisine sunalım:
       "Sayın hemşerilerimiz,
       Bildiğiniz üzere Heybeliada güneyinde bulunan fay hatlarıyla ilgili değişik görüşler ileri sürülmüş, bu fayların düşey atımlı olduğu sonucuna varılmıştır. Düşey atımlı fayların "Tsunami" adı verilen dev dalgalar oluşturduğu ve olası bir Marmara depreminde bu dalgaların Pendik, Kartal, Maltepe, Bostancı, Erenköy, Fenerbahçe kıyılarında etkili olacağı ve 5 kilometre içerilere kadar gireceği tahmin edilmektedir.
       Büyükşehir Belediyesi olarak bu bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın can güvenliğinin sağlanması açısından "Hızlandırılmış Sörf Kursları" düzenlenmesi kararı alınmıştır. Sörf kursunu tamamlayan vatandaşlar muhtemel Tsunami'yi arkalarına aldıktan sonra tahmini olarak eski Ankara yolu, yani E - 5 civarında karaya ayak basacaklardır. Geri dönüş için otobüs mevcuttur.
       Bu vesileyle

Yazının Devamı

Diyanet'in işlevi

27 Kasım 1999


       Prof. Bülent Tanör, "Laiklik ve Demokrasi" konulu panelde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Fetvalar" kitabından alıntılayarak bir olay anlatıyor:
       - Bir karı - koca trafik kazası geçirmiş... Koca ağır yaralı... Hastaneye getiriyorlar. Acilen kan vermek gerekiyor. Karısının kan grubu uyuyor. Kan verecek, veremiyor. Din açısından sakıncası vardır diye korkuyor. Sonunda "Bir dakika" diyor ve telefona koşup Diyanet'i arıyor:
      "Kocam kaza geçirdi, kan verebilir miyim Hocam?.."
       Düşünün manzarayı: Kocası ölüyor. Ama kadın böylesi hayati bir konuda özgür iradesiyle karar verme olanağından yoksun... Aklın alacağı şey mi?..
      Tanör bir başka konuya geçiyor:
       - 1924'teki kuruluşundan 1945'e kadar Diyanet İşleri Başkanlığı Kemalist laiklik anlayışını kitlelere götüren bir tramplen görevi görüyordu. Özellikle 1970 - 80'lerle birlikte "din yayıcısı" kurum haline geldi. Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı'yla ilgili olarak farklı modeller

Yazının Devamı

Tarihe akıl öğretmek!

26 Kasım 1999


Fransız Kültür Merkezi'nde dün başlayan "Laiklik ve Demokrasi" başlıklı kolokyumda konuşan Prof. Bülent Tanör son günlerin ateşli bir tartışmasına ışık tuttu. Bakınız ne dedi:
- Ülkemizdeki sağ ve sol liberaller ve dinciler, "Neden biz Fransızların `hukuk devleti' modelini aldık da İngiliz - Amerikan `hukuk üstünlüğü' modelini almadık? Neden İngiliz - Amerikan sekülarizmini almadık da Fransız modeli laikliği aldık?" diye soruyorlar. Tercihi bu yönde yaptığımız için laiklik yolunda bir türlü ilerleyemediğimizi savlıyorlar. En son Yargıtay Başkanı Sami Selçuk dile getirdi bunu.. Bu yaklaşım, tarihe akıl öğretmek gibi geliyor bana.. Sanki 1920'lerde yeni bir devlet ve toplum inşa etmeye karar vermiş birtakım insanlar oturmuşlar; önlerindeki reçetelere bakıyor, "Onu mu alsam, bunu mu alsam?" diye seçim yapıyorlar. Böyle şey olmaz. Tarih koşullarıyla birlikte düşünülüp irdelenmesi gereken bir süreçtir. Ünlü sözdür: "Tarih belli bir şekilde olmuşsa, başka bir şekilde olamayacağı için öyle olmuştur!.." Türkiye'de de 1920'lerde "devrimciler" ağır bastı. O günün koşullarında başka türlü olması mümkün olmadığı için öyle oldu!. Evet, Türk laikliği Fransa'dan

Yazının Devamı

G.Saray modeli

25 Kasım 1999


       Galatasaray'ı önceki gece İtalya'nın Bologna takımı karşısında izlerken gururlandık.. İftihar ettik... Maddi imkanları sınırlı bir Türk takımı bu... Oyuncularının aylık ve pirmlerini düzenli ödeyemiyor.. Teknik Direktörüne bir yıl süreyle maaş verememiş... Ama dolar milyoneri İtalyan takımlarına kök söktürüyor.. Geçen yıl Juventus'a ecel terleri döktürmüş. Bu yıl Milan'ı şampiyonlar liginde saf dışı bırakmış. Bologna'yı uçurumdan aşağı itmek üzere...
       Milli Takım da Mustafa Denizli yönetiminde aynı başarıları gösteriyor.
       Futboldaki başarının ötesinde... Türkiye için örnek birer model var karşımızda.
       Demek ki... Yöneticileri iyi seçersiniz... Onlara yetki verirseniz... Türk çocuklarına cesaret, bilgi, motivasyon, beceri aşılarsanız... Maddi imkanlarınız sınırlı da olsa Avrupa çapında başarılar elde etmeniz mümkün.
       Galatasaray modelini iyi inceleyelim... Her alanda uygulayalım...
       Tabii bazıları bunu yapmak yerine G.Saray'ın ve

Yazının Devamı

Bu nasıl seçim?

24 Kasım 1999


       Ankaralı arkadaşımız ve meslektaşımız Attila Aşut, yıllar önce bir konut kooperatifine üye oldu. Bu şekilde ev sahibi olmaya niyetlenen pek çok kişinin başına gelen olay arkadaşımızın da başına geldi. Çoğunluğunu Sayıştay'da çalışan denetçi ve üst düzey bürokratların oluşturduğu kooperatifin 10 yıl süreyle başkanlığını yapan kişi, hakkındaki yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkınca, genel kurul tarafından oybirliğiyle bu görevinden uzaklaştırıldı. Ayrıca, hazırlanan yolsuzluk dosyası savcılığa intikal ettirilerek hakkında birçok hukuk ve ceza davaları açıldı. Olayın ilginç bir yanı da yolsuzlukla suçlanan kişinin Sayıştay'da denetçi, onu yolsuzlukla suçlayan ve dava açan üyelerden birinin de aynı kurumda daire başkanı olmasıydı..
       Arkadaşımız Attila Aşut, geçenlerde aldığı bir haberle adeta sarsıldı. Yolsuzlukla suçlayıp mahkemeye verdikleri "Sayıştay Uzman Denetçisi" ünvanına sahip eski başkanları, YÖK Denetleme Kurulu üyeliğine aday gösterilmişti.
       Bu zat nasıl mı aday gösterilmişti?
       Sayıştay içinde yapılan bir

Yazının Devamı

Akkuyu karakuyu...

23 Kasım 1999


9 Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinden Profesör Atilla Uluğ, önceki gece Kanal 6'daki tartışmada anlattı...
Akdeniz'de sismik araştırmalar yapan Piri Reis gemisinin saptadığı bulguları bilimsel bir dergide yayımlamış bir tarihte... Ve bulgular ışığında Akkuyu nükleer santralinin kurulacağı yöreden geçen Ecemiş fayının "aktif" olduğuna dikkat çekmiş.. Devlet ricalinin dikkatinden kaçmamış tabii... Hemen harekete geçmişler... Ne mi yapmışlar?.. Prof. Uluğ anlatıyor:
- Devletin en üst düzeyindeki yerlerden "Rum casusu musun?" diye baskı gelmeye başladı. "Raporunu geri al" dediler. Halbuki sözü edilen bir "rapor" değil, bilimsel makale.. Nasıl geri alayım?.. "Ben bilim adamayım, bulgularım böyle. Siz daha iyisini buluyorsanız lütfen açıklayın, biz de öğrenelim!" dedim... İlginçtir, arkasından Adana depremi oldu...
***
Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'le dünkü sohbetimizde kendisine Akkuyu nükleer santralıyla ilgili sorular sorduk. Bakan, Akkuyu'nun inşasından yanaydı:
- Peki Ecemiş fayı... Deprem tehlikesi?

Yazının Devamı