Modern Abdülaziz

28 Temmuz 1998

       Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel o son incisini Ford fabrikasının temel atma töreninde tekrarladı:
       Bir dostumuz Süleyman Bey'e:
      - Modern Abdülaziz, adını yakıştırmış...
       Sebebini sorduğumuzda dedi ki:
      - Biliyorsunuz Padişah Abdülaziz geçen yüzyılda Almanların yaptığı demiryolu hattının Sirkeci'ye dek uzanması söz konusu olduğunda "Medeniyet gelsin de isterse sırtımdan geçsin" diyerek Topkapı Sarayı'nın bahçesinden hatırı sayılır bir bölümü tren yoluna verdi. O bölgedeki köşkler, bahçeler yıkıldı. Bunun doğruluğu yanlışlığı bir yana... Abdülaziz Padişah idi... Topkapı Sarayı onun mülküydü. Çankaya Köşkü'nün tapusu Süleyman Beyefendi'nin üzerine midir?      Mimarlar Odası Başkanı Profesör Afife Batur da etkilenmişti Süleyman Bey'in Çankaya Köşkü'nden tapulu malı gibi söz etmesinden:
      - Çankaya Cumhuriyet'in sembolüdür, dedi, Çankaya'da oturma hakkını elde etmiş bir insanın Çankaya'nın anlamını

Yazının Devamı

Sihirli lamba ve...

26 Temmuz 1998

       Yeni evli karı - koca, zenginlerin yaşadığı bir semtin sahasında golf oynuyorlarmış. İkisi de acemi. Kadın topa bir vurmuş, beyaz yuvarlak doğru karşıki villanın camından içeri... Genç çift telaşlanmış:
      - Hadi gidip ev sahibinden özür dileyelim,
       diyerek eve koşmuşlar. Uşakların açtığı kapıdan salona girmişler. Bakmışlar koltukta ipek giysiler içinde yakışıklı bir genç adam oturuyor. Kırılan camın hemen dibinde kırık bir lamba görünüyor. Karı - koca:
       - Özür dileriz, demeye kalmadan,
      - Asıl ben size teşekkür borçluyum, demiş genç adam, biliyor musunuz ben 1000 yıldır şu lambanın içinde hapsolan bir devim. Şişe sizin sayenizde kırılınca hayata döndüm...       Ve eklemiş:       - Dileyin benden ne dilersiniz...       Adam ayda 1 milyon dolar istemiş... Kadın dünyanın bütün ülkelerinde birer malikane...       - Bunlar basit şeyler, demiş

Yazının Devamı

Düşman kitaplar

25 Temmuz 1998

       Gazeteci Oral Çalışlar'ın, Apo ve Kemal Burkay'la yaptığı röportajlar Cumhuriyet'te yayınlandığında savcılardan herhangi bir itiraz gelmiyor. Hatta DGM Savcılığı röportajda suç olmadığını belirtiyor. Oral bunun üzerine gönül rahatlığıyla röportajı kitap olarak yayınlıyor. O arada DGM savcısı izindeyken yerine bakan savcı yazıda suç keşfediyor. Dava açıyor. DGM yazıda bölücülük olmadığı kanısıyla karar verirken Yargıtay bölücülük buluyor. Oral'ın hapis öngören bir maddeden yargılanmasını istiyor. Dava DGM ile Yargıtay arasında gidip geliyor. Bir düşün adamı hapisle tazyik ediliyor. Oral'ı hapse atmakla hangi sorun çözümlenecek? Tabii en çok bu sorunun yanıtı merak ediliyor.
       ***
       Araştırmacı Faik Bulut'un son kitabı "Kim bu Fethullah Gülen? Dünü - Bugünü - Hedefi" başlığını taşıyordu. Kitapta, son yıllarda adından çok söz edilen Fethullah Gülen'in kimliği ve siyaseti irdeleniyordu. Kitap Atatürkçü ve laik bir bakış açısıyla kaleme alınmıştı. Kimi bölümlerinde Gülen'le gönül bağı oluşturan kimi çevrelerin Atatürk'e "Deccal,

Yazının Devamı

Rüya tabiri

24 Temmuz 1998

       Ankara'dan Sabit:
       - Rüyamda IMF heyeti ile Türk Hükümeti arasında yapılan toplantıda zabıt katibiyim...
       Heyetlere mensup üyeler, önlerindeki dosyalardan Türkiye'nin ekonomik durumunu inceliyorlar...
       IMF heyetinin Başkanı Morris gözlüğünün sapını ısırdıktan sonra:
      "Hımm," diyor. "Memurlara fazla zam yapmışsınız yine... Çok ayıp beyler, çok ayıp!.. Siz burada bizim çıkarlarımızı mı koruyorsunuz, kendi halkınızın çıkarlarını mı?.."       Morris'in fırçası bizim heyette paniğe yol açıyor:       "Kusura bakmayın efendim" diyerek Başkan'ı yatıştırmaya çalışıyor Taner. "Bize kalsa ücretlere hiç zam yapmayacağız, ama dargelirli vatandaşlar enflasyon altında ezildikçe irticai hareketler yoğunlaşıyor... Bu sefer de ordudan fırça yiyiyoruz..."       Fısıldaşmalar... Gönülsüz de olsa memur maaşlarına yapılan zam onay görüyor...       Gündemin

Yazının Devamı

Nizip'ten "alo"lar

23 Temmuz 1998

       Gaziantep'in Nizip ilçesinde telefonlar kesik.. Yüzler asık... Bir küçük (!) zimmet olayı ilçedeki telefon muhabbetinin içine limon sıkmış. Yüzleri ekşitmiş. Ne olmuş, nasıl olmuş diye sorulacak olursa...
       Efendim İlçenin Telekom Müdürü İdris Ünal ile Yardımcısı Ali Güzel anlaşılan "memur hayatı" ndan bıkmışlar... Rahmetli'nin "Benim memurum işini bilir" ilkesine uygun biçimde tezgahı genişletmiş... Devletin kasasına girecek parayı kendi ceplerine irtibatlamışlar.
       Vatandaş abone ücretini vezneye yatırıyor, faturasını veya makbuzunu alıyor, fakat para devletin kasasına değil Müdür ile yardımcısının cebine giriyor.
       Uzunca birsüredir devam eden bu durum son haftalarda çakılmış. Bazı itirazlar için Telekoma başvuran kimi yurttaşların ellerindeki faturanın İdarede kaydının bulunmaması dikkati çekmiş. Durum Genel Müdürlüğe duyurulmuş. Müfettiş tahkikatı sonucu Ünal - Güzel ikilisinin marifeti tabak gibi ortaya çıkmış.
       Olayı soruşturan müfettiş Ahmet Kahraman'la telefonlaştık:
 

Yazının Devamı

Rüya tabirleri...

22 Temmuz 1998

       Kalamış'tan Özgür:
       - Rüyamda işletme öğrencisi olarak yurtdışına gidiyorum.. Bizdeki eğitim sistemi gereksiz ve abur cubur bilgilere dayalı olup diplomalı işsizler ordusuna nefer kazandırmaktan başka bir işe yaramadığı için babam beni İngiltere'ye gönderiyor... İlk günler büyük zorluk çekiyorum... Yepyeni bir ortam... Değişik insanlar... Farklı lisan... Öğrencilere karşı gösterilen ilginç yaklaşım... Ve lahmacun hasreti...
       Tanışma toplantısında hocalardan biri konuşuyor:
       - Arkadaşlar, önce şunu belirteyim ki, bizim açımızdan hepiniz çeşitli yeteneklere sahip olup işlenmeye hazır birer hammadesiniz. Sizlere burada sadece kitaplardaki bilgileri değil, aynı zamanda düşünmeyi, yaratmayı ve üretmeyi de öğreteceğiz... Çünkü ülkelerin geleceği bu nitelikteki insanlara bağlıdır...
       Ağızını sevdiğimin hocası.. Devam ediyor:
       - Sınavlarda başarısız olsanız bile üzüntüye kapılmayın... Biz sizleri sadece ezbere dayalı sorulara verdiğiniz yanıtlarla

Yazının Devamı

Fikret'le birlikte...

21 Temmuz 1998

       İzinde olduğumuz günlerin acı olayı son günlerde mutlu bir iyileşmeye dönüştü... Fikret Bila , diğer sütunlarda da izlediğiniz gibi, hergün sağlıklı hayata biraz daha yaklaşıyor. İki haftalık aradan sonra dün yeniden açtığımız "elektronik mektup" dosyamızda tanıdık tanımadık pekçok okurun Fikret'le ilgili geçmiş olsun notunu bulduk. Sevindik. Dün telefonlaştığımız emekli Albay R. Çetintürk hasta yatağında bugün bir anjiyo geçireceğini anlatmadan önce dedi ki:
      - Dün akşam haberlerde Yalçın Doğan'ın kurşunlandığını duydum. Beynimden vurulmuşa döndüm. Allahtan bizim Yalçın Doğan degilmiş. Fikret'in üzerine bir de Yalçın Doğan... Doğrusu kahrolurduk...
       Titiz ve duyarlı bir Milliyet okuru olan Albay Çetintürk ne Yalçın Doğan'ı şahsen tanır ne Fikret Bila'yı... Ama pekçok Milliyet okuru gibi Milliyet mensuplarını kendi ailesinden sayıyor. Aynı içten ve yoğun duyarlığı yüzlerce, binlerce okurumuzun göstermesi bizi mutlu ediyor. Fikret ve tüm Milliyet ailesi adına onlara sonsuz teşekkürler ediyoruz... Fikret'i o mütevazi, içten, çalışkan haliyle tekrar işinin

Yazının Devamı

Ne garip ülkeyiz!

5 Temmuz 1998

       TRT, önümüzdeki yıl ilginç bir yapımı ekranlara getirmeye hazırlanıyor. Dinler arasındaki hoşgörüyü işleyen ve inanç turizmimizi tanıtmayı amaçlayan bu yapımın adı; "Türkiye'deki İnanç Merkezleri..."
       Programın yapımcıları, geçtiğimiz pazartesi günü, dinlerin harman olduğu Antakya ilimizde, Saint Pierre ayininin çekimini yapıyorlardı. Vatikan'ın Ankara Büyükelçisi'nin yönettiği ayinde, duaların Türkçe yapıldığını gören bir TRT'ci, yanındaki arkadaşına döndü, şaşkınlığını dile getirdi.
      - Yahu azizim, amma garip bir ülkede yaşıyoruz?
       - Neden?
      - Nedeni var mı... Baksana Arap kökenli Hıristiyanlar burada Türkçe dua ediyor, Türk olan müslümanlar ise camilerde Arapça...
       ***
       Ekipten bir arkadaş, Antakya Rum Ortodoks kilisesinin cemaati ile sohbet ediyordu. Sordu:

Yazının Devamı