TÜBA'nın serüveni

16 Mayıs 1998

       Atatürk Barış Ödülü'nü kazanan Profesör Bernard Lewis'in kendisine verilen ödülün 46 bin dolarını (12 milyar TL) Türkiye Bilimler Akademisi - TÜBA'ya bağışlamasından gurur duyanlar oldu. Oysa utanılacak bir durum var ortada...
       TÜBA yaklaşık dört yıl önce kuruldu. Amacı, uluslararası düzeyde tanınmış Türk bilim adamlarının yaşam düzeylerini yükselterek gençlerimizi bilim insanı olmaya heveslendirmekti. Bu tip bilim adamlarına üç profesör maaşı kadar destek sağlanacaktı. Taslak kırpıldı, bugünkü parayla TÜBA üyelerine ayda 47 milyon TL layık görüldü... Bitmedi...
       TÜBA 1998 yılı için hükümete 285 milyar TL'lik bir bütçe önermişti; Hükümet tuttu 120 milyar TL verdi. TÜBA ister istemez para arayışı içine girdi. Prof. Lewis, 46 bin dolarlık bağışı durup dururken değil... TÜBA'nın mali açıdan çok kötü bir durumda olduğunu gördüğü veya duyduğu için yaptı... Belki de kendisine böyle bir ima veya telkin yapıldı. Her hal ve durumda ayıp birşey... Hükümetin üniversitelerin 50 trilyona yaklaşan birikiminin Ziraat Bankası'na yatırılmasını şart koşarak trilyonlar toparladığını

Yazının Devamı

Van'da komedi!

15 Mayıs 1998

       Ligin son haftasında Van'da yaşanan komedi hala konuşuluyor. Küme düşmeyi garantilemiş olan Vanspor kendi sahasında Gaziantep ile karşılaşıyor. Gaziantep eğer yenilirse küme düşüyor, Şekerspor kümede kalıyor. Van seyircisi Gaziantep'in kümede kalmasını istiyor. Maç öncesi tribünlerden koro halinde "Kayseri kümeye, bütün Doğu elele!" sloganları yükseliyor. Malum.. geçen yıl Van'ın kümede kalması için Gaziantep kıyakçılık yapmış... Vanspor'un taraftarları da, "Bizim işimiz çoktan bitmiş! İyisi mi, bu defa da biz Antep'e kıyak yapalım!" havasında... Ama o ne?.. Vansporlu futbolcular hiç o havada değil. Atak üstüne atak düzenliyor, maçı almak için ölümüne oynuyorlar. Tribünler köpürüp bağrışıyor: "Diyet borcunuzu ödesenize lan!", "Daha önce oynamadınız da şimdi mi oynuyorsunuz şerefsizler!.."       Allahtan maç berabere bitiyor. Ve Antep yırtıyor!.. Vanlı futbolcuların seyircinin tepkisi yüzünden uzun süre soyunma odalarından çıkamadığını da öğreniyoruz TV'den... Futbolcuların şike yapmaması, buna karşılık seyircinin şike istemesi olayı, acı bir sayfa olarak futbol tarihimize

Yazının Devamı

Temize çıkmak...

14 Mayıs 1998

      Akın Birdal'a yapılan saldırıyı dün ANAP milletvekili Yaşar Okuyan'ın kuzeni Muhittin Okuyan'a yapılan saldırı izledi. Saldırganlar bu cinayeti "Akın Birdal'ın intikamı" diye nitelediler. Anlaşılıyor ki birileri yine terörü tırmandırmak amacında. İki cinayeti işleyen o yüzden aynı kaynak olabilir. Eğer vuranlar bulunmazsa kuşkular devlet içine doğru yoğunlaşacaktır... Çünkü Susurluk öğretti ki, bu tür faili meçhul siyasi cinayetler genellikle devlet içine yerleşmiş odaklardan kaynaklanmaktadır...
       Peki amaç nedir?.. Amaç birden fazla olabilir... Ortamı gerginleştirmek... Korku salmak... Hükümeti sarsmak... Otoriter bir rejime zemin hazırlamak, gibi... Yazarımız Sami Kohen'in de yazısında işaret ettiği gibi... İngiliz Dışişleri Bakanı Robin Cook'un Türkiye'ye gelmesinden bir hafta önce... Cardiff toplantısından bir ay önce... Avrupa Birliği ile ilişkilerin umut verici sona ilerlediği bir dönemde... Bu saldırılar Türkiye'nin insan hakları karnesine ve Batı'yla ilişkilerine sıkılan kurşunlardır da.
       Temize çıkmanın tek çaresi ise failleri bulmaktır... Sayın Birdal'a

Yazının Devamı

Mesa yırtacak!..

13 Mayıs 1998

       Meclis inşaatındaki yolsuzlukla ilgili soruşturma acaba nasıl gidiyor... Meraklanıp konuyu Araştırma Komisyonu'nun üyelerinden CHP Çanakkale milletvekili Ahmet Küçük'e soruyoruz.
      - Komisyonunuz şu aralar ne yapıyor?
       - Önümüzdeki günlerde Meclis eski Genel Sekreteri Necdet Basa ve yardımcısı Fahri Köprülü'yü dinleyeceğiz. 1 - 2 haftaya kadar da çalışmalarımızı tamamlar, raporumuzu hazırlarız sanıyorum.
      - Şu ana kadar edindiğiniz izlenim?
       - Bütün üye arkadaşlarımda yavaş yavaş bir kanaat oluşmaya başladı. Benim şahsi kanaatim, bu olayda ciddi bir yolsuzluk ve fiyat şişirme olduğu yönünde...
      - Bu kanaata varmanıza yol açan bir - iki örnek verir misiniz?
       - Hafriyat işi yapılmış. Bu iş için alınan para çok yüksek. İş sanki ulaşımın çok zor olduğu bir dağın başında yapılmış. Kaloriferlerin havasını alan ve adına kalorifer brülorü denilen basit bir alet var. Birim fiyatı 450 bin lira olan bu alet için

Yazının Devamı

Şiirsel miting...

12 Mayıs 1998

      Recep Tayyip Erdoğan'a destek ziyaretleri aralıksız sürüyor. Pazar günü de Tokat, Sivas, Kastamonu çevresinden gelen kafileler Belediye Sarayı'ndaydı. Tayyip Erdoğan onlara arasına şiir serpiştirilmiş konuşmalar yaptı. Dışarda ufak bir çocuğun elindeki pankartta; "Büyüyünce ben de şiir okuyacağım" sözleri okunuyordu. Toplantıda bir ara, nereden çıktığı pek anlaşılamayan bir slogan yükseldi:
      "Vur de vuralım, öl de ölelim..."
       Tayyip Erdoğan bu slogana izin vermedi. Sonra iki - üç kez "Başbakan Erdoğan" sloganları yükseldi. Erdoğan buna itiraz etmedi.
       ***
       Sürmekte olan bir davayı etkilemeye çalışmak yasal değildir. İzinsiz gösteri yapmak da yasal değildir. Ancak İstanbul Belediye Sarayı'nın içi ve çevresinde bu yasalara pek itibar yok. Yasalara karşı gelme özgürlüğü var. Bir gazeteci arkadaşımız önceki gün Sivas FP teşkilatından bir partiliye sormuş:
       - Fikir açıklama özgürlüğü yok diyorsunuz, ama bakın, Belediye Sarayı'nın bahçesi ve

Yazının Devamı

Berbat fıkralar

10 Mayıs 1998

       Bu hafta berbat fıkralardan bir demet yaptık size...
       Genç kız genç aşığına telefon açmış:
      - Jean, demiş, seni çok arzuluyorum, geceleri uyku uyayamıyorum. Ne olur bu hafta sonu bize yemeğe gel. Seni annem babamla tanıştırayım. Sonra benim odamda ders çalışıyor gibi yapar doya doya sevişiriz...       Jean ömründe hiçbir kızla sevişmemiş, toy bir delikanlı.       Bir eczaneye gitmiş. Babacan eczacıya:       - Bu hafta sonu önce bir aile yemeği, peşinden ateşli bir aşk yaşayacağım, demiş, o yüzden iyisinden iki kutu prezervatif istiyorum...       Babacan eczacı kutuları vermiş, oğlanın sırtını sıvazlayıp yolcu etmiş.       Jean hafta sonunda bir büyük buket çiçekle Françoise'ın kapısını çalmış.       Genç kız kapıyı açmış. Jean'ı doğrudan yemeğe almış.       Delikanlı çok mahçup biçimde masaya oturmuş. Kızın ana babasının yüzüne

Yazının Devamı

Şiş Baha şiş...

9 Mayıs 1998

      "DYP'liler Bilecik milletvekili Şeker için yemek verme yarışına girdi. Amaç, 1.86 boyunda ve 110 kilo ağırlığında olduğu tahmin edilen Şeker'in biraz daha kilo alması..."      Yukarıda, başlığı ve spotunu verdiğimiz haber dünkü Yeni Yüzyıl'da yer aldı. Haberde, 1111 sayılı Askerlik Kanunu'nun 35. maddesine göre boyu ve kilosunun rakamları arasında "30" fark olanların askere alınmadığı hatırlatıldıktan sonra, bugünlerde yeniden askere alınması sözkonusu olan eski Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in ihtiyacı olan birkaç kiloyu daha alabilmesi yönünde DYP'lilerin yaptığı "şişmanlatma çalışmaları" anlatılıyordu.
       "Sorun Bahattin'in sorunu, bize ne!" demiyor; "Bahattin'in derdi benim derdimdir!" diyen bir okurumuzun bu konuda ilettiği notu aktarıyoruz.
       "Bilirsiniz, dünyanın en pahalı yiyeceklerinden biri de kaz ciğeridir. Bu yemek, özel yöntemlerle kısa sürede şişmanlatılmış kazların ciğerinden yapılır. Bu kazlar kısa sürede nasıl mı şişmanlatılır? Efendim, bu kazlar için özel surette yapılmış kümesler vardır. Kümesler, yalnızca bir kazın

Yazının Devamı

Newyork'taki gibi

8 Mayıs 1998

       "Siyasette bahar!"
       "Liderler arasında barış rüzgarları..."
       "Filanca liderle falanca lider nihayet anlaştı"
       "Büyük uzlaşma"
       Gazetelerimiz, zaman zaman yukarıdaki türden manşetler atar, siz okuyucular da bu manşetleri görünce sevinir, mutlu olursunuz. Peki acaba bu tür manşetleri görüp de sevinmeyen, mutluluk duymayan insan olabilir mi? Hemen söyleyelim, böyle bir insan var: ANAP Kocaeli milletvekili Hayrettin Uzun.       Nedenini merak ediyorsanız, buyrun diyoruz.       "Ben, eski Newyorklular gibi, bu tür uzlaşmalara hep kuşkuyla bakarım. Bilirsiniz, eskiden Newyork'ta müthiş güçlü çeteler varmış. Birbirleriyle sürekli çatışma halinde olan bu çeteler, az da olsa zaman zaman biraraya gelip anlaşırlar, bu anlaşma da gazetelerde manşet olurmuş. Ama Newyorklular, bu uzlaşma - anlaşma haberlerini her okuduklarında müthiş bir korkuya ve paniğe kapılırlarmış. Eyvah, bunlar anlaştı, şimdi birlikte davranıp bizim başımıza bela

Yazının Devamı