Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       1930'larda Nazilerin baskısı yüzünden Almanya'yı terkedip Türkiye'ye gelen bilim ve sanat adamlarının en ünlülerinden biri; mimar Bruno Taut, ölümünün 60'ıncı yılında, dün, Edirnekapı Şehitliği'ndeki kabri başında anıldı. Bu anlamlı törende Taut hakkında dile gelenlerden küçük bir demet derleyelim:
DOĞAN HASOL (Yapı Endüstri Merkezi yöneticisi): Bruno Taut, 1936 yılında Türkiye'ye geliyor... Atatürk Türkiyesi sadece Türkler için değil, yabancılar için de heyecan verici çünkü... Güzel Sanatlar Akademisi'nin yeniden yapılanmasında görev alıyor, derslere giriyor, aynı zamanda da Milli Eğitim Bakanlığı'nda danışman olarak çalışıyor. Yapılar da yapıyor bu arada: Ankara'daki Dil Tarih Coğrafya Fakültesi ve yine Ankara'da Atatürk Lisesi binası, İzmir'de Cumhuriyet Kız Enstitüsü yapıtları arasında... Ölümünden önce ebedi uykusunu da burada uyumak istediğini söylüyor. Ve özel bir izinle buraya, şehitliğe defnediliyor.
PROF. AFİFE BATUR (Mimarlar Odası İst. Şb. Bşk.): Öğrencilerinin eğitimine olağanüstü önem verirmiş. O kadar ki, ölümünden az önce hasta yatağında yatmasına rağmen öğrencileri evine çağırmış. Hasta yatağında proje tamamlamışlar. Atatürk'ün vefatı üzerine katafalkı yapmasını rica için gidiyorlar Taut'a.. Hastalığının iyice ilerlediği günler... Halini görünce utana sıkıla söylüyorlar. "Kader bana bu görevi verdi. Daha kötü olsam bile dert değil, yapacağım bunu" deyip yataktan fırlıyor. O gece sabaha kadar çalışıp katafalkı hazırlıyor. Ata'nın katafalkını yaptıktan 1,5 ay sonra da vefat etti. Cenazesini kaldırmaya yetecek parası olmadığı için akademideki hocalar aralarında para topluyorlar. Sonra bu kabir yapılıyor. Kabrin üzerinde bir "ayak izi" var. Bir vefa borcunun dile gelişi bu; "Türkiye'de iz bıraktı" anlamına...

İki Amerikalı yazar... Martin McLaughlin ve Davit North, ABD'nin Irak bombardımanını "Amerikan tarihinde bir utanç safyası" olarak değerlendiriyor. Yazının bir yerindeki tespitler ilgimizi çekiyor... İki yazar özetle diyor ki:
- Beyaz Saray ve basın, "Körfez'e yolladığımız kahramanlar"dan söz ediyor. Kahramanlık asgari bir ölüm riski içerir. Öldürmeye giden insanlar kahraman olamaz... Vatanı için ölenler kahraman olabilir. Bu açıdan Bağdat'ta ölen Iraklılar kahraman olarak nitelenebilir. Oturduğu yerde füze ve bombaların düğmesine basan askerler değil... 1991 yılındaki Körfez harekatında Amerikalı askerler arasında ölüm oranı, Amerika'da yaşayan insanlardan daha düşüktü. Aynı sürede ABD'de trafik kazalarında ölenlerin oranı ise daha yüksekti.
Bu ilginç saptamaları birkaç gündür neden mi aktarıyoruz? Kimi Amerikalıların bizden daha az Amerikancı olduğunu göstermek için...

Hükümeti kurmakla görevlendirilen Yalım Erez'le kısa karşılaşmalar dışında bir tanışıklığımız yok. Bir defasında Antalya'da bir konferans sonrası gazeteci arkadaşlarla iş olsun diye kaldığımız otelin kumarhanesine inmiştik. Yalım Bey ve eşi de bizimle birlikteydi. Hepimiz birkaç kuruş atıp kol çekme makinelerinde şansımızı denerken baktık makinelerden biri para kusuyor. Başında Yalım Bey... Biraz sonra yeniden bir para şangırtısı koptu. Baktık makinenin başında Yalım Bey'in eşi... Bir para şangırtısı daha... Makinenin başında Yalım Bey ve eşi... Şans peşini bırakmıyordu Erez ailesinin. Onu anladık...
***
Yeni hükümeti kurma görevi neden Yalım Bey'e verildi. DYP'yi dışlayan bir model olacağı, dolayısıyla FP'ye muhtaç olacağı biline biline... FP'yi dışlamak için bunca çabadan sonra FP'ye muhtaç bir modele neden gidildi? Acaba hedefte bir ANAP - DSP - CHP - DTP modeli mi var?
***
Soruyu askıda bırakıp dönelim Yalım Bey'e... Çok hızlı yükselişi sırasında çok zigzag çizdi.
1993 yılının gazetelerini karıştırıyoruz...
Yalım Bey TÜSİAD'la ilgili konuşuyor:
"TÜSİAD'ın kamuoyunda bu kadar başarılı gözükmesinin sebebi meydanı boş bulmalarıdır.. Türk halkının çıkarları ile TÜSİAD üyelerinin çıkarları taban tabana zıttır... (TÜSİAD bugün kendisini destekliyor)
Ve bir altın görüş:
"Ekonomik sorunların çözümü iç borçların ne olursa olsun sınırlanmasına, hatta dondurulmasına bağlıdır..."
Eğer Yalım Bey bu son sözünün gereğini yerine getirebilirse Türk ekonomisi gerçekten kurtulur. Bakalım Başbakan olursa bu sözünü anımsayacak mı?..
***
Yine 1993 yılındayız. Erez konuşuyor:
"Devlet tecrübesi ve ülkeye yaptığı hizmetler açısından Cumhurbaşkanı Demirel olmalıdır."
Ve... Demirel'in Cumhurbaşkanlığından sonra kurulan ve bozulan bütün hükümetlerin altında Yalım Bey'in imzası yatıyor...
1993 yılında Çiller'in hükümet kurmasında büyük rol oynayan Yalım Bey iddialı demeçler savurmuş... Mesela onlardan biri:
- Çiller Öcalan'ı Türkiye'ye getirecek...
Sonra yolları ayrıldı... Yalım Bey, hükümet müteahhitliği görevini sürdürdü. Anayol, Refahyol, Anasol... Yalım Bey bu koalisyonların hem kurulmasında hem bozulmasında etkin rol aldı. Ve Başbakanlığın eşiğine geldi. Bakalım bu şansını nasıl kullanacak?




Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr