Üç hafta önce "Türkiye bir adım öne geçti, New York'ta zafer kazandık, bu iş bitti" diye ortalığı bayram yerine çevirenler ve onlara inananlar dün Rauf Denktaş'ı herhalde dinlediler... KKTC Cumhurbaşkanı'nın hiç de bayram yapar havası yoktu. Kan ağlıyordu. Durumu şöyle özetledi:
- Annan Planı bir imha planıdır... Kıbrıs Türkü'nü 10 yılda eritecektir.
- Biz görüşmelere Türkiye'nin "olmazsa olmaz"larını Annan Planı'na dahil etmek umuduyla başladık. Ancak vaatler boş çıktı... (Hükümet Denktaş'ı New York'a - ABD söz verdi, Rumlara baskı yapacak - vaadiyle kandırıp göndermişti.)"
- Rumlar taleplerimizi reddediyorlar. Bunda kayıpları yok. Çünkü anlaşılamayan noktaları Kofi Annan Rumları memnun edecek şekilde dolduracaktır.
- Annan Planı KKTC'de yüz bin kişiyi yerinden edecektir... Bu insanların zararlarının giderilmesi için hiçbir şey yapılmamaktadır. Biz bunu söylediğimizde (hükümet) sadece "Bu işi 1 Mayıs'a kadar bitirin" demektedir.
- Bu kadar kapsamlı bir anlaşmanın 1 Mayıs'a kadar bitirilmesine olanak yoktur. Mutlaka yıl sonuna kadar süre verilmelidir.
- Eğer bu tıkanıklık aşılmazsa ben görüşmelerden çekileceğim ve halkıma dönerek referandumda Annan Planı'na hayır demeye çağıracağım..
***
'Verkurtul'cular, Türk halkının Annan Planı'nın tuzak olduğunu anlamaması için çok çalıştı, başarılı da oldu, Türkiye'yi o tuzağa soktu. Bakalım şimdi n'olacak?
İkinci yabancı dil zorunlu olacakmış. İkinci yabancı dil olarak bari Türkçeyi öğretsinler.
Günün mönüsü belli... Tayyip Bey'in "Başbakan maaşıyla geçinemiyorum, ticaret yapmaya devam edeceğim" sözleri... Ve bu sözlerin yol açacağı gelişmeler... Bu örneğe bakarak milletvekili ve bakanlar artık çeşitli şirketlere, holdinglere vs. ortak olabilecek, TBMM üyesi olmanın nüfuzunu iş hayatında kullanabilecek, bu yoldan hem kendileri hem ortakları köşeyi dönecektir. Tayyip Bey'in yaptığı gibi şirketlerinin reklamını da gönül rahatlığıyla yapacaklardır. Rahmetli Uğur Mumcu'nun yıllarca anlatmaya çalıştığı "Ticaret - Siyaset - Tarikat" üçgeni böylece gün yüzüne çıkıyor...
Tayyip Erdoğan'ın maaşımla geçinemiyorum sözleri üzerinde okurlarımız pek çok yorum yapıyor. Tayyip Erdoğan'ın 3 bin, Alman Başbakanı Schroder'in 15 bin euro maaşı varmış. Alman'ınki 5 kat çok. Ancak Almanya'nın milli geliri Türkiye'nin gelirinin 8 katı. Bir okurumuz milli gelire bakıldığı zaman Tayyip Bey'in daha iyi maaş aldığını söylüyor. Bir başka okurumuz soruyor:
- Başbakan geçinemiyorsa neden bu işi bırakmıyor?
CNN Türk'te dört meslektaşımız karşılarına aldıkları Deniz Baykal'ı hayli sıkıştırdılar, CHP'nin iyi muhalefet yapmadığını kabul ettirmek istediler, ama bekledikleri sonucu alamadılar...
CHP'nin iyi muhalefet yapmadığı, bu köşede sıkça dile getirilen bir konu... Böyle bir iddiayı CHP'nin daha kapsamlı bir muhalefet yapmasını isteyenler öne sürerse anlamlı olabilir. Ne var ki CNN'de Deniz Baykal'ı sorgulayan meslektaşlar Irak tezkeresi, Kıbrıs, özelleştirme gibi konularda zaten iktidarı destekleyen, CHP'nin görüşlerine karşı çıkan gazetecilerdi... CHP'yi fazla muhalefet yapmakla suçlasalar sanırız daha anlamlı ve samimi olurdu!
CHP daha etkin muhalefet yapmalıydı. Yapamadı. Eleştiriyoruz... Ne var ki, Deniz Baykal ile birlikte Onur Öymen, Mustafa Gazalcı, Ali Topuz gibi parlamenterler sık sık hükümetin açıklarını sergiliyor, gidişatın vahametini kamuoyuna aktarıyor... Bırakalım gazeteci arkadaşları... Bu ülkenin aydınları var... Koltuklarının altında bir Orhan Pamuk romanı, o sinema senin, bu bar benim dolaşan enteller... Veya üniversite koridorlarında ağızlarında pipoyla lak lak eden öğretim üyeleri... Öğretmenler, doktorlar, avukatlar, bürokratlar, sanatçılar, edebiyatçılar, özel sektör çalışanları...
Söyler misiniz CHP'nin gündeme getirdiği çarpıklıkları dert eden, Cumhuriyet'in altının nasıl oyulduğunu takip eden, dertlenen, etrafını uyaran kaç kişi var? Sipere yatıp CHP'yi suçlamak kolay...
Tayyip Erdoğan, "CHP Atatürkçü değil. Gerçek Atatürkçü biziz" demiş. Hilafetin kaldırılışının 80. yılı etkinliklerine katılsalar belki inanırdık...