Emin Şirin hükümete bir başka yol gösteriyor:- Zammı akaryakıta değil sigaraya yapın...Milletvekili Şirin şöyle bir hesap yapıyor:- AB ülkelerinde sigara ortalama 5 euro civarında. Yani 8.5 - 9 milyon TL. Biliyorsunuz, Sağlık Bakanlığımız entresan (!) bir uygulama ile ilaç fiyatlarımızı ABnin ilaç fiyatlarına eşitledi. Hükümet tutarlı olacaksa aynı uygulamayı sigara fiyatları için de yapmalı ve bir paket sigaraya asgari olarak 2 dolar civarında zam yapmalı... Konunun uzmanı bir profesörden aldığım bilgiye göre Türkiyede günde 17 milyon paket sigara satılıyor. Yani senede, takriben 6 milyar paket sigara. 1 dolar zam 6 milyar dolar gelir, 2 dolar zam 12 milyar dolar gelir eder. Pek tabii rakamlar bu kadar yüksek olmaz, çünkü zam yapılınca sigara satışları düşer. Düşerse iyi de olur. Dünyada bir zehri ucuz fiyattan satmanın zaten manası yok. Diğer taraftan unutmayalım, sosyal güvenlik sisteminin yarattığı açıkların takriben 2.5 milyar dolarlık kısmı da sigaranın yarattığı hastalıkların tedavisinden kaynaklanıyor. Türkiyede benzin şu anda 1 dolar 35 cent civarında... Dünyanın en pahalı benzinini biz tüketiyoruz... Yetmemiş gibi yeni bir akaryakıt zammından söz ediliyor. Çünkü bütçe açığını kapatmak deyince hükümetin aklına hemen akaryakıt zammı geliyor. ABDli bilim adamları, kötülük yapma dürtüsünün insanlara genlerle geçtiğini ortaya çıkarmış. En parlak örnek de Amerikada: Baba oğul Bushlar... Fener Rum Patriği Bartholomeos, "Ruhban Okulunun açılması için AB Türkiyeye baskı yapsın" dedi mi demedi mi? Bartholomeos, Reuters Ajansının bu haberini yalanladı ama tartışma devam ediyor. En garibi de hükümet üyelerinin gösterdiği tepki... Arif Ayhan soruyor:- Türban nedeniyle Türkiyeyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyet edenler aynı hükümetin üyeleri değil mi? Ya türban davası... Geçmişte birlikte çalıştığımız Gökhan Eren arkadaşımız geçenlerde iş için Atinadaymış. Gerisini şöyle anlatıyor:- Pazar günü Atinadan taksiyle Pireye gittim. Taksimetre 147 euro gibi korkunç bir rakam yazdı. Rakama inanmadım ama mecburen ödemeyi yaptım. Taksinin plaka numarasını aldım. Dönüşte yine taksiye bindim ama bu defa sadece 6 euro ödedim. Hazmemedim olayı tabii. Turizm polisine gittim. Yazılı şikâyette bulundum. Aradan iki ay geçti. Dün Atina Büyükelçiliğimizden bir telefon aldım. Başvuruyu yaptığım Turizm polisi, elçiliğe bir özür mektubu eşliğinde 141 euro da para göndermiş... Kendi adıma çok sevindim, ülkemizde böyle bir denetim olmayışına üzüldüm... Atinadan hoş haber Olimpiyat Oyunlarında güreş, halter, boks, judo ve tekvando dalında iddialıymışız. Estetik sporlar bizim bünyemize uymuyor demek ki... Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Kamu Yönetimi Temel Yasasını yeniden görüşülmek üzere Meclise iade etti...Kimi köşe yazarı meslektaşlar bu iadeyi Cumhurbaşkanı Sezeri eleştirme kampanyasına dönüştürdüler. AKP çok demokratmış da Cumhurbaşkanı ülkenin demokrasiye gidişini engelliyormuş havalarına girdiler...Kimi bu şekilde en demokrat olduğunu ispatladı.. Kimi AKPye göz kırptı... Veto gerekçesi üzerinde hukuki analizlere girişti kimileri...Ancak sanırız bu arkadaşlar Anayasanın ilgili maddesini gözden kaçırdı.Anayasa Madde 104, Cumhurbaşkanının veto görevini:"(Gerekli gördüğü takdirde) Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri göndermek" şeklinde tanımlıyor...Cumhurbaşkanının bir yasayı geri göndermesi için o yasanın Anayasaya aykırı olması şart değil. Cumhurbaşkanı bir yasayı "siyasi, sosyal, ekonomik, herhangi bir nedenle" beğenmediği ve sakıncalı bulduğu takdirde TBMMye geri gönderebilir...Veto tamamen Cumhurbaşkanının kanaatine bırakılmış bir konu... Cumhurbaşkanı Sezer, tasarının içinde türbanın kamu ve üniversitede serbest bırakılması için küçük manevralar gördü... Daha da önemlisi üniter sistemi ve merkezin yetkilerini yok eden bir yeni yapılanma öngörüyordu tasarı. Geri gönderme kararının temelini bu kaygı oluşturdu.Tasarıyı demokrasi açısından eleştirenlerin bir argümanı şuydu:- Efendim biz yıllardır yetkilerin merkezden taşraya devrini istemiyor muyuz? Demokrasi bunu gerektirmiyor mu? Hatta Cumhurbaşkanı da bunu savunmuyor muydu? Evet öyle... Ama bir şartla...Merkezden yerele doğru yetki devrinin Anayasaya uygun biçimde yapılması koşuluyla...Anayasayla uyumsuz bir yetki kaydırması demokrasiye değil "kaos"a yol açar... Cumhurbaşkanının kaygısı da işte buydu. m.asik@milliyet.com.tr Çankayanın itirazı