Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Popçu Tekin'in trafik kazasında öldüğü gün, hatta aynı saatlerde aynı yoldan geçen biri İstanbullu, diğeri Ankaralı 2 okurumuzdan gelen mektuplar, bu kazanın baş sorumlusunun Karayolları olduğunu gösteriyor.
Trafik kampanyamız yaklaşık 3,5 aydır sürüyor. Artık köşemiz, bu konuda ciddi bir platform haline dönüştü. Söyleyecek sözü olan, e - posta, faks ya da telefonla bize mutlaka ulaşmanın yolunu buluyor.
Genç popçu Kerim Tekin'in ölümünün hemen ardından aldığımız 2 mektup, kampanyamızın hedefine ulaşmakta olduğunu göstermesi açısından sevindirici. Çünkü bize günceli irdeleme ve değişik yönleriyle tartışmaya açma olanağını veriyor.
Tekin'in kaza yaptığı gün, hatta aynı saatlerde aynı yolu kullanan İstanbullu okurumuz Bülent Tırtıl ile Ankaralı okurumuz Neslihan Öztürk, seyahat telaşı falan demeden o günkü gözlemlerini, duygularını ve yorumlarını bizlerle paylaşabilmek için kaleme kağıda sorılmışlar. 2 okurumuz da çift şeritli yolun bir şeridinin Karayolları tarafından dökülen mıcır nedeniyle tamamen kapatıldığına işaret ettikten sonra Tekin'in ölümüyle sonuçlanan kazayı "o aslında kaza değil, düpedüz cinayet" diye niteliyorlar. Okurlarımıza göre cinayetin sorumlusu da süt tankeri ya da kamyon değil, kesinlikle Karayolları!
Biliyorsunuz ülkemizde devlet kurumları genelde suçlu olamazlar! Kaza raporlarında sütten çıkmış ak kaşık gibi masum gösterilmeleri adettendir. O yüzden de kendilerini düzeltmeleri gerekmez, sorumsuzluklarını aynen sürdürebilirler.
Oysa devleti oluşturan biz vatandaşlarız. Karayolları'nda çalışanlar da vatandaş kimlikleriyle belki Karayolları'nda değil, ama suçsuz gösterilen bir başka kamu kurumunun hatasının kurbanı olabilirler.
Lütfen Kerim Tekin'in öldüğü gün, hatta aynı saatlerde aynı yoldan geçen okurlarımızın aşağıdaki mektuplarını okuyunuz. Afyon - Sandıklı yolunda kamyon altında kalan genç popçunun ölümünün kaza olmadığına, sanırım siz de ikna olacaksınız.

"Kerim Tekin'in öldüğü gün aynı yerde benim şeridime karşıdan gelen araçların girdiğini görünce büyük bir panik yaşadım. Sıçrayan taşlardan cam çatladı, araba zifte battı ve lastik patladı. Neyse ki hayattayız"
"Sayın Tamer,
Konu güncel olduğu ve trafik kazalarına karşı hassasiyetinizi bildiğim için yazma gereği duydum.
Antalya'da otele indiğimde, sanatçı Kerim Tekin'in ölüm haberini duyunca hem üzüldüm, hem de "çok şükür ucuz kurtulmuşuz" dedim.
Tekin'in kaza geçirdiği yoldan, aynı gün ailemle birlikte ben de geçtim. Gerçekten ölüm için tuzak hazırlanmıştı. Yola yığılan mıcırlar yüzünden, yolun bir şeridi iptal olmuş. Siz tek şeritten, doğru - dürüst işaretler olmadan karşı yönden gelen araçlarla aynı anda geçmek zorunda kalıyorsunuz.
Tek şeride düşmüş yolda 70 - 80 km hızla giderken aynı şeride karşıdan gelen araçların da girdiğini görünce tam bir panik yaşıyorsunuz. Ben bu korkuyu yaşadım.
Diğer taraftan mıcır taşıyan kamyonlar herhalde çok yüklüydüler ki, virajları dönerken yerlere mıcır dökmüşlerdi. Böyle mıcır dökülmüş bir viraja girdiğimde, arabam bir süre kaydı. Karşı yönden gelen bir araç olmadığı için yine de ucuz kurtulmuştum.
Yerler mıcır dolu olduğundan, sıçrayan taşlardan korunmak için öndeki araçla mesafenizi ayarlayabiliyorsunuz. Ama karşı yönden gelen araçlardan korunabilmeniz mümkün değil. Nitekim sıçrayan bir taş ön camımı çatlattı ve kaportanın yan tarafı hafif zedelendi.
Daha yeni dökülen zift yüzünden kaporta yarı beline kadar zift içinde kaldı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de lastik patladı.
Ama neyse ki hayattayız. Nasıl şükretmem?"
* Bülent Tırtıl - İstanbul

Popçu Tekin'in trafik kazasında öldüğü gün, hatta aynı saatlerde aynı yoldan geçen biri İstanbullu, diğeri Ankaralı 2 okurumuzdan gelen mektuplar, bu kazanın baş sorumlusunun Karayolları olduğunu gösteriyor.
Trafik kampanyamız yaklaşık 3,5 aydır sürüyor. Artık köşemiz, bu konuda ciddi bir platform haline dönüştü. Söyleyecek sözü olan, e - posta, faks ya da telefonla bize mutlaka ulaşmanın yolunu buluyor.
Genç popçu Kerim Tekin'in ölümünün hemen ardından aldığımız 2 mektup, kampanyamızın hedefine ulaşmakta olduğunu göstermesi açısından sevindirici. Çünkü bize günceli irdeleme ve değişik yönleriyle tartışmaya açma olanağını veriyor.
Tekin'in kaza yaptığı gün, hatta aynı saatlerde aynı yolu kullanan İstanbullu okurumuz Bülent Tırtıl ile Ankaralı okurumuz Neslihan Öztürk, seyahat telaşı falan demeden o günkü gözlemlerini, duygularını ve yorumlarını bizlerle paylaşabilmek için kaleme kağıda sorılmışlar. 2 okurumuz da çift şeritli yolun bir şeridinin Karayolları tarafından dökülen mıcır nedeniyle tamamen kapatıldığına işaret ettikten sonra Tekin'in ölümüyle sonuçlanan kazayı "o aslında kaza değil, düpedüz cinayet" diye niteliyorlar. Okurlarımıza göre cinayetin sorumlusu da süt tankeri ya da kamyon değil, kesinlikle Karayolları!
Biliyorsunuz ülkemizde devlet kurumları genelde suçlu olamazlar! Kaza raporlarında sütten çıkmış ak kaşık gibi masum gösterilmeleri adettendir. O yüzden de kendilerini düzeltmeleri gerekmez, sorumsuzluklarını aynen sürdürebilirler.
Oysa devleti oluşturan biz vatandaşlarız. Karayolları'nda çalışanlar da vatandaş kimlikleriyle belki Karayolları'nda değil, ama suçsuz gösterilen bir başka kamu kurumunun hatasının kurbanı olabilirler.
Lütfen Kerim Tekin'in öldüğü gün, hatta aynı saatlerde aynı yoldan geçen okurlarımızın aşağıdaki mektuplarını okuyunuz. Afyon - Sandıklı yolunda kamyon altında kalan genç popçunun ölümünün kaza olmadığına, sanırım siz de ikna olacaksınız.

"Karayolları, Sandıklı yolunda uyarı işaretlerini o kadar uzak ve alakasız bir yere yerleştirmiş ki, hızı düşürüp uzun süre yol aldıktan sonra herhalde inşaat yok deyip yeniden gaza bastığınız noktada karşınıza inşaat çıkıyor!"
"Kerim Tekin'in kaza yaptığı gün, hatta aynı saatlerde ben de Isparta yolundaydım. Sandıklı'ya yaklaşık 20 km kala yolda bir kaza gördük. Bir kamyon yolun sol tarafında şarampoldeydi ve altında da ezilmiş, preslenmiş gibi bir araba vardı.
Nisandan beri Antalya'ya gitmek için aynı yolu defalarca kullandığımdan, kazanın nasıl olduğunu çok iyi biliyorum. Afyon - Sandıklı karayolunun büyük kısmında aylardır yol çalışması var. Afyon'dan sonra yol kenarında inşaat olduğuna dair uyarı levhalarını görmeye başlıyorsunuz. Ancak uyarı işaretleri o kadar güzel! yerleştirilmiş ki, siz uyarıyı görüyorsunuz, hızınızı düşürüyorsunuz, dakikalarca gidiyorsunuz, bakıyorsunuz inşaat falan yok. "Herhalde eskiden kalma işaretlerdir" diye düşünüyorsunuz, normal hızınıza erişiyorsunuz ve birden karşınıza inşaat çıkıyor!
Kazanın gerçekleştiği mahaldeki durum gerçekten de komik! Karayolları, gidiş - geliş bir yolda Sandıklı'ya giden şeridini tamamiyle kapatacak kadar mıcırı yola dökmüş. Üstelik yol inşaatı işareti, her zamanki gibi kilometrelerce önce verilmiş ve insanların oraya gelinceye kadar, "yol inşaatı yoktur canım" kanısına kapılmamaları mümkün değil. Dahası mıcır dökülen yer tam tepeden inişte olduğu için iyice yaklaşmadan yolun ne kadar daraldığını asla göremiyorsunuz. Biz bile oldukça zor yavaşlayabildik.
Kazaya dönersek, nasıl olduğunu anlamak hiç de zor değil. Kamyon şoförü normal seyrinde giderken birden karşısına kendi şeridini tamamen kapatacak şekilde dökülmüş mıcır çıkıyor. Haklı olarak tekerini mıcıra kaptırmamak isterken direksiyon hakimetini kaybediyor ve karşı şeride giriyor. Aslına bakarsanız zaten yoluna devam etmek için mecburen karşı şeride geçmek zorunda.
Bu sırada şarampole yuvarlanıyor ve o sırada ters istikamette gitmekte olan bir arabayı da altına alıyor. Bence bu çok normal bir kaza ve zaten olmasa şaşardım!
Trafik kazalarının çoğunun sürücü hatasından kaynaklandığı gerçek, ancak bu kazada sorumlu, kesinlikle kamyon sürücüsü değil, Karayolları!
Çok merak ediyorum yolun bir şeridini tam olarak kapatacak, yeterli ve doğru uyarı işaretleri koymayacak kadar duyarsız karayolları ekipleri, bu kazadaki paylarından haberdarlar mı? Orada ölen ve yaralanan insanların ve sevenlerinin döktüğü gözyaşlarının acısını yüreklerinde hissediyorlar mı?
İnsan hayatının oldukça değersiz sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Hayatımızı daha da değersiz kılan, ölüme sebebiyet verecek kadar büyük hatalar yapan kuruluşlara ve şahıslara karşı sessiz kalmayı kabullenmek zorunda değiliz. Bence kazayı yapan şoförün yanı sıra, yol inşaatında görevli herkesin daha doğrusu mıcırın o boyutta yola dökülmesine ve gerekli tedbirlerin alınmamasına sebep olan herkesin yargılanması gerekir."
* Neslihan Öztürk - Ankara

Trafik kazalarında polisin yazdığı rapor, gerek sigorta şirketi gerekse olayın mağdurları açısından büyük önem taşıyor. Ancak trafik polisimiz bu yetkiyi acaba ne ölçüde doğru kullanıyor?
Bir dönem trafikle ilgili davalarda mahkemelerde bilirkişi olarak görev yapan yüksek mühendis Muzaffer Tamer, Türkiye'de kaza yerine gelen trafik polisinin yazdığı raporların çoğunun yanlış olduğunu söylüyor.
Tamer, İstanbul Teknik Üniversitesi Motor ve Motorlu Araçlar Kürsüsü'nde asistanlık yaparken yüzlerce kaza dosyasını incelemiş. Bu dosyalarda yer alan trafik polisi raporlarında, bilgisizlikten kaynaklanan çok vahim hatalara rastlamış. Bize gönderdiği örneklere bakılırsa, bazı trafik polisleri ilk geçiş hakkının kimde olduğunu bile bilmiyor, bir olayda suçluyla suçsuzu ayırt edemiyor.
Bazı hatalı rapor örnekleri ve doğruları şöyle:
* Olay 1: Hemzemin kavşakta trafik lambası ve herhangi bir trafik işareti yok. Her 2 yol da şeritli. 2 araç çarpışıyor.
Polis raporu: Sol taraftaki aracın şoförü dalgın olduğu için kaza olmuştur ve yüzde 90 suçludur.
Doğrusu: Bizde ve tüm sağ şerit trafiği olan ülkelerde hemzemin kavşakta herkes sağındaki araca yol vermek zorundadır.
* Olay 2: E 5'te kolon halinde giden araçların arasına sağdan bir araç giriyor.
Verilen rapor özeti: E 5'teki sürücü yol vermediği için kaza olmuştur. Ve E 5'teki sürücü kabahatli bulunmuştur.
Doğrusu: Bırakın E 5'i, tek şeritli yollarda bile araçların, çift şeritli yoldaki araçlara geçiş üstünlüğü tanımaları gerekir.
* Olay 3: Sahil yolunda, yani çift şeritli yolda, şerit değiştiren bir arabaya diğer şeritteki araba çarpıyor.
Verilen rapor: Çarpan araç kabahatli, yol vermesi gerekirdi.
Doğrusu: Şehiriçi trafiğinde hiçbir suretle şerit değiştirilmez.
* Olay 4: Birinci kazanın aynısı. Yalnız sağdaki araç polis otosu ve sireni açık değil.
Verilen rapor: Soldaki araç, polis otosuna yol vermediği için yüzde 100 suçlu.
Doğrusu: Sireni açık olmayan polis otoları bütün trafik kaidelerine uymak zorundadır. (Lüzum olmadığı hallerde siren açan polisler cezalandırılır.)
Ölüm ve yaralanmanın olmadığı kazalarda trafik polisinin, problemi yerinde çözecek kapasitede olması gerektiğine işaret eden Muzaffer Tamer, trafik polislerinin de tıpkı sporcular gibi iyi motivasyona ihtiyaç duyduğunu ve trafikle yatıp trafikle kalkması gerektiğini belirtiyor. Trafik polislerini eğitecek okullar açılmasını öneriyor.
Tamer'e göre bu tür hataların sürüp gitmemesi için mevcut trafik ekipleri yavaş yavaş aktif görevden alınmalı. Ekipler grup grup yenileriyle değiştirilmeli. Eskilerle yeniler aynı yerde görev yapmamalı.



Yazara E-Posta: M.Tamer@milliyet.com.tr