Seyyahların adımlarını izleyerek, yazdıklarını okuyarak geçmiş zamanın içinde çıktığımız yolculukta, bu haftaki rehberlerimiz Matrakçı Nasuh ile Evliya Çelebi
16. yüzyıl, Kanuni Sultan Süleyman dönemi ve Osmanlı toprakları gittikçe büyüyor. İşte tam da böyle bir dönemde çok başarılı bir ressam, hattat, silahşor, yazar ve matematikçi olan Priştineli bir devşirme yaşıyor. Nasuh el Silâhi el Şehribi Matrakî yani “Matrakçı Nasuh” olarak tanıdığımız müthiş şahsiyet. Matrak oyununun mucidi olduğundan bu sıfatla anılır. III. Murad’ın oğullarının sünnet düğününde kartondan kaleler yapıp bunları tekerlekler üzerinde hareket ettirdiğini biliyoruz. Günümüze kadar gelen muhteşem minyatürleri vardır. Yaptığı tasvirleri ince fırçayla ve üstübeçli kalın boyayla çizmiş, harita benzeri resimle yeni bir üslup yaratmıştır.Eserlerinde benimsediği ilginç ve bugün anlaması çok güç olan bir tarzı vardır. Örneğin İstanbul ve Galata’nın en önemli eserlerini, yapılarını resmetmiş ama bu arada da kendini bağlayıcı tüm unsur ve kurallardan kurtarmıştır. Çizimlerinde insan figürü yoktur ama hayvan vardır.
Mecburiyetten seyyah
Pek çok eseri ise günümüze başkalarının adıyla gelmiştir. Ünlü “Süleymannâme”yi o yazmıştır. “Tarih-i Sultan Bayezid Han” adlı eserindeki Sultan II. Bayezid ve Cem Sultan’ın savaşları, Gülek, İnebahtı, Modon kale ve limanları bir nevi harita özelliği taşır.
Mecburiyetten seyyah olmuş bir sanatçıdır Matrakçı. Pargalı İbrahim Paşa ile Mısır seferine katılır. “Beyan-ı Menâzil-i Irakeyn” adlı eserin metin ve minyatürleri de Matrakçı’ya aittir. 1534-35’te İstanbul’dan Tebriz’e gidiş ve Irak üzerinden dönüş yolu konaklama yerleri son derece realist minyatürlerdir. Matrakçı şehir ve menzillerin topografik özellikleri ile bitki örtüsünü açıkça ifade eder. Eserleri o günün dünyasının nasıl göründüğü ve nerede neyin yetiştiğine dair müthiş bilgiler verir.
Seyahatname yazarı
Şimdi de 17. yüzyıla gidelim. 1611 doğumlu Evliya Çelebi, babası sarayda nüfuzlu bir kişi olduğu için önemli hocalardan eğitim alır, IV. Murad’ın emriyle eğitimine sarayda devam eder. Arapça, Farsça, Rumca ve Latince öğrenir. Çelebi her fırsatı kullanıp seyahat eder. Kendi ifadesiyle “Rum, Arap ve Acem’de, İsveç, Leh ve Çek’te 7 iklim, 18 padişahlık yeri görmüş, 51 yıl” gezmiştir. Orijinali Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan ve 4 bin sayfa tutan 10 ciltlik eseri için 51 yıl boyunca notlar tutmuş ve sonunda artık seyahat edemeyecek hale gelince Mısır’da oturup eserini yazmış olmalıdır. Eserin başından sonuna sürekli karşımıza çıkan “51 yıl gezdim” ifadesinden bunu anlıyoruz. “Seyahatname” adlı bu eser, 19. yüzyılda ünlü Avusturyalı tarihçi ve Doğu bilimci Joseph von Hammer tarafından ilim dünyasına tanıtılana kadar gizli kalır. Daha sonra Osmanlı’da da yayını yapılır ve bugün de günümüz Türkçesi ile yeniden yayınlanmıştır.
Şefaat yerine seyahat
Evliya Çelebi’nin rüyada meydana gelen bir dil sürçmesi sonucu “Şefaat ya Resulallah diyecek yerde seyahat demişiz” dediği ve bu rüya üzerine 51 yıl boyunca gezdiği rivayet edilir. Doğruluğu bugün tartışılsa bile, bence çok hoş bir hikâye. Evliya Çelebi, gezip dolaştığı yerin yönetici ve ileri gelenlerinden bilgiler almış, bölgenin kayıt ve sicillerini incelemiş, halkla görüşmüş, kendisi bizzat gezip görerek, ölçüp biçerek edindiği bilgileri tek tek yazmıştır. Yani tam bir demografik çalışma da yapmıştır aynı zamanda. Matrakçı Nasuh ve Evliya Çelebi ayrı yüzyıllarda yaşamışlardır ama ikisini de incelediğimizde en azından coğrafi ve demografik açıdan 16. ve 17. yüzyıllar arasında o zamanın dünyasında çok büyük bir değişiklik olmadığını görürüz. Her ikisi de seyyahtır ve her ikisinin de geride bıraktıkları eserler tüm zamanların en kıymetli seyahatnameleridir.