TT Arena’ya 38 bin taraftar gelmiş... Çok soğuk bir gece... Maçta 10’u 5 geçe başladı... Hepsi istekli... Takımını coşturmak için müthiş tezahürat yaptılar... Hırsları, heyecanları en üst seviyedeydi... Tek istekleri takımlarının Lazio karşısında iyi mücadele etmesiydi... Bu kadar fedakârlıktan sonra gene sevinçleri kursaklarında kaldı. Çoğu İstanbul’un ta öteki ucundan maça geldiler. Herhalde sabah namazına da eve yetişirler... Bundan sonra takımlarını ne kadar desteklerler, onu bilemiyorum... Galatasaray, öyle bir konuma gelmiş ki, futbolcuların kendilerine olan güvenleri bitmiş... Yani resmen tükenmişler...
Mustafa Denizli, defansif ağırlıklı bir takım sahaya sürmüş... İyi ki de böyle bir takım sahada var... Yoksa Lazio karşısında inanın çok büyük bir rezalet yaşanabilirdi... Bu takımın forveti yok, Podolski’den santrfor olmaz... Beğensen de beğenmesen de Umut’la bu sezon tamamlanacak... Orta sahaya bakıyorsun, Donk yeni transfer... Taraftara kendini biraz göstermesi lazım... Ama maalesef diyorum, Donk çok sorumsuz, görevini ciddi yapmayan bir futbolcu. Ve bir ara taraftar da kendisini ıslıkladı. Chedjou, defansta olduğu gibi orta sahada da görevini yaptı, en azından çabaladı.
Galatasaraylı futbolcular ne yapmak istiyor, bilemiyorum. Yalnız şunu söyleyebilirim, son 20 senede bu kadar kötü, sorumluluk almayan futbolculardan kurulu bir Cim-Bom’u ilk defa seyrediyorum. Kimin kimle hesabı var bilmemiz tabii ki mümkün değil. Ancak koca kulübü bu futbolcular küçük düşürüyor.
Mersin İdman Yurdu mütevazı bir takım... Ümit Özat takımın başına yeni gelmiş. Ne yapmış? Kardeşim çıkıp adam gibi oynarsanız, iyi mücadele ederseniz biz bu ligde kalırız demiş. Valla ne yalan söyleyeyim, dün geceki Mersin İdman Yurdu fizik, kondisyon, mücadele olarak o yıldızlar topluluğu rakibini resmen nakavt etti. Denizli de mutlaka futbolcularını motive etmek için Florya’da konuşuyordur. Fakat karşılığını şimdiye kadar alamadı.
Mustafa Denizli, Semih’i kazanmak istiyor. Semih ise dükkanı kapamış. Suratından belli, mutsuz... Şu an Galatasaray’ı falan düşünecek durumda değil. O Semih önce ilk golde hata yaptı, daha sonra ikinci sarı karttan atıldı, takımını bir kişi eksik oynattı.
Denayer avaz avaz bağırıyor: Ben sağ bekte oynayamıyorum, benim yerim stoper diyor. Hakikaten Semih atılıncaya kadar sağ bekte takımına en ufak bir katkı sağlamadı.
Carole nasıl Galatasaray’da forma giyebilir?
Başkan Dursun Özbek kötü zamanda Galatasaray’ın başına geldi. Kulüp çok sıkıntı içinde. Bunları kabul ediyorum. Ancak, “Galatasaray’ı küçülterek düzlüğe çıkaracağım” demesini içime sindiremiyorum...
25 milyon taraftarı olan bir kulüp futbolcularını ve basketbolcularını satarak düzlüğe çıkacak! Bu yanlış bir düşünce. Özbek’in böyle bir fikrinin olmaması lazım.
Ataman gider
Önceki gün divan toplantısında Başkan Özbek sıkıntılarını anlatıyor. O gün futbol takımının Akhisar ile kupa maçı var. Erkek basket takımı da Eurocup’ta Sassari ile oynuyor. Kadın basketbolcular ise Euroleague’de Fenerbahçe ile karşılaşıyor. Bu maçların oynanmasına saatler kala Galatasaray Başkanı açıklama yapıyor. “Futbol ve basketbolu küçülteceğiz” diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bunu taraftarlara nasıl açıklayabilirsiniz? Kombineleri, formaları kime satacaksınız? Hangi sponsor gelir Galatasaray’a yatırım yapar?
Herhalde Başkan düşünmeden böyle bir fikir ortaya attı. İki hafta önce, “Hiç kimseden feda istemeyeceğiz” demişti. Şimdi ise futbolculara, basketbolculara “Kulüp bulabilirseniz gidin” diyor adeta. Hadi bunu da geçelim. Büyük hedefleri olan Mustafa Denizli’yi göreve getirdiniz. “Beş genç alacağız”
Bu Galatasaray’dan ne uzun vadede ne de kısa vadede başarı beklemek mümkün değil... Yöneticiler herhangi bir Galatasaraylı futbolcuya Çin’den, Hindistan’dan, Uzakdoğu’dan bir talip varsa nasıl Burak’ı verdilerse, hemen kabul etsinler. Bunların içine Sneijder’ı da koyuyorum, Selçuk İnan’ı da koyuyorum, Podolski’yi de koyuyorum, hatta Muslera ve de Donk’u da koyuyorum... Böyle bir takım olabilir mi? İlk 45 dakika bakıyorsun Torku Konyaspor kalesine bırakın şut atmayı gidemiyorlar bile... Orta sahada Donk’la Selçuk oynuyor. Sneijder da yardım ediyor... Bakıyorsun isim olarak çok kaliteliler ama ortaya koydukları futbol inanın üçüncü sınıf... Holmen, Meha, Traore, bir de bunlara Ömer Ali Şahiner’i de eklersek resmen Galatasaray’ı ikinci bölgede kilitlediler... Ne Selçuk’un ne de Donk’un gayreti bu presi kıramadı... Ortaya da abuk-sabuk, ne yaptığını bilmeyen çok pas hatası yapan bir Galatasaray çıktı.
Sinan Gümüş diyorsun, son üç haftadır manşetlerde. O da sakatlanıncaya kadar Douglas’ın markajından kurtulup ne etkili bir şut, ne etkili bir orta yapamadı... Mecburiyetten Podolski oyuna giriyor. Galatasaray’a katkısı var mı? Hiç yok... Yasin desen o da Burak Yılmaz gibi...
Galatasaray her alanında her biriminde büyük sıkıntılar yaşıyor. Böyle bir ortamda Mustafa Denizli’nin takımın başında olması büyük şanstır. Tecrübesiyle camia bu kadar sıkıntı çekerken hiç olmazsa futbol takımı yavaş da olsa ibreyi yukarıya doğru çıkarmaya başladı.
Sezon başlarken takımın başına gelmiş olsaydı şimdi farklı şeyler konuşabilirdik. Kasaba vizyonuyla idare edilmiş, futbolcuların önüne büyük hedefler konmamış, bir takıma geldi. Şimdi sizlere soruyorum. Jem Paul Karacan, Rodriguez, Carole, Denayer ile Galatasaray nereye varabilir. Üstelik Telles ve Melo gibi ilk on bir oyuncularını kaybetmişken. Mustafa Denizli iki aydır büyük sıkıntılar yaşıyor. Bunu hepimiz görüyoruz. Takım bir türlü istediği düzeye gelmedi. Ama şimdi futbolcular Denizli’yi tanıdı, hoca da futbolcuları.
İki taraf da birbirlerinden artık ne istediklerini biliyorlar. Bunun kıvılcımlarını Gaziantep maçında gördük. Sahada farklı bir Galatasaray vardı. O çok eleştirdiğimiz futbolcular mesuliyet almaya başladılar. Bu da gelecek için taraftarı çok mutlu etti. Bazı maçlar vardır, futbolcular taraftarı coşturur. Bazı maçlarda da taraftar futbolcuları. Bu bütünleşme Gaziantep maçında yaşandı. Taraftar
Mustafa Denizli nasıl bir takıma geldi? Üç kupalı iyi bir takıma mı, yoksa geçen sezonu şampiyon olarak kapamasına rağmen içi boşalmış, taraftarını memnun edemeyen ve yıldızlarını kaybetmiş bir takıma mı? Herkes Denizli’den bir şeyler yapmasını bekliyor. Hepimiz yaşananları görüyoruz. Bu takıma hoca ne yapabilir? Biliyorum Florya’da günün 18 saatini geçiriyor. Ama bakıyorsunuz değişen hiçbir şey yok. Futbolcular sahaya çıktılar mı eski tas eski hamam. Hiçbir gayret yok. Herkes aldığı paraya bakıyor. Sorumluluk almıyor.
Osmanlıspor maçı, Galatasaray için sezonun en önemli karşılaşmasıydı. Burak sadece golde var. Daha sonra taraftara gidiyorum mesajı veriyor. Hakan Balta takımına öyle bir gol yedirtiyor ki çıldırmamak elde değil. Selçuk en ufak bir sorumluluk almıyor. Çık bir gün de takımını kurtar. Ama maalesef. Semih bir türlü o iki sene önceki performansını yakalayamıyor. Olcan bir iyi, bir kötü. Carole isteneni veremiyor. Donk da orta sahada kötü bir futbol oynadı. Soruyorum size: Mustafa Denizli bu futbolculara ne yapabilir? Zaten olumlu anlamda birşey de yapamıyor.
Takıma bakıyorsun yıldız dediğimiz futbolcular 31-32 yaşında. Senede dört milyon euro alıyorlar. Üç sene
Mustafa Denizli, Galatasaray’a gelirken “devre arasına kadar en az puan kaybederek gelebilirsem yöneticilere beş-altı transfer yaptırırım, bu takımı ayağa kaldırırım. Taraftarımızı memnun ederiz, Arena’da dolu tribünlere maç oynarız” diye düşünmüştür mutlaka... Ama şimdi gerçeği görüyoruz... Son bombayı da UEFA patlatınca Galatasaraylı futbolcular çok yüksek miktarda paralar almalarına rağmen fişi çekmişler... Şu dakikadan sonra üzülsem üzülsem bir tek Denizli’ye üzülürüm... Yaptığı hesaplar tutmadı... Kendisine verilen sözler yerine getirilmedi... Bundan sonrasını konuşmak bile istemiyorum...
Rakip Osmanlıspor... Bir derbi maçı oynarsın, kaybedersin ona “eyvallah” derim... Ama sen Galatasaray forması giyiyorsan ne kadar kötü futbol oynasan da böyle bir maçı kazanman lazım... Burak taraftara el sallıyor, “bye bye” diyor... Mutlaka gidecek... Takımından ilk kaçan o olacak... Osmanlıspor’un forvetinde oynayan Umar, Rusescu, Torje, Ndiaye onlara bakınca hakikaten Burak’ın gitmesi hem kendi için hem de Galatasaray için hayırlı olacağını düşünüyor... Umar gibi isimsiz bir forvet Eskişehir’den kovulan Lawal gibi bir orta saha oyuncusu bugün Galatasaray’ı nakavt etti...
Hakan
Galatasaray’a UEFA’dan gelen bu üçüncü mektup, “Artık yeter. Beni adam yerine koymadınız, ben de sizi 12 Şubat’ta cezalandıracağım” diyor. Bu sonuncusu en sertiydi. Daha önceki iki mektubu o dönemin başkanı Ünal Aysal ciddiye almadı.
Peki bu cezadan kaçış var mı? Tabii ki var. Karalar bağlamaya gerek yok.
Galatasaray sayesinde meşhur olan bir sürü başkanlar var. Şu anda en önde olanlar da Adnan Polat ve Ünal Aysal. Galatasaray’a zarar mı verdiler, iyilik mi yaptılar oraları deşmiyeceğim. Sadece şunu söyliyeyim. Nur içinde yatsın, Özhan Canaydın, 60 milyon dolar borçla Adnan Polat’a başkanlığı teslim etti. Adnan Polat, 328 milyon dolar borçla Ünal Aysal’a başkanlığı devretti. Ünal Aysal, üç yılda 1 milyar 200 milyon lira geliri har vurup harman savurdu. 338 milyon dolarla koltuk sonunda Özbek’e kaldı. UEFA’yı ciddiye almadı. Şimdi gelinen nokta ortada. 12 Şubat’a kadar bundan kurtuluş var mı? Tabii ki var.
Madem Adnan Polat ve Ünal Aysal, bu kadar camiaları tarafından eleştiriliyor, işte fırsat. Şirketleri dört yıllığına 25’er milyon euro vererek Galatasaray’a sponsor olsunlar, UEFA’ya başkan Özbek 50 milyon euro sponsorluk anlaşması yaptığını göstersin. Bu ceza kalkar. Peki bunu