Demek ki, bizim dünya futbolunda yerimiz yavaş yavaş kayboluyor... Türkiye’de yıldız olmayan futbolcu yok! Meydanı geniş buldular mı, güm güm atıyorlar... En ufak bir eleştiri aldıkları zaman küsüyorlar... Ama biz de bundan sonra maden onlar milli takımda bu kadar ruhsuz oynuyorlar, çatır çatır eleştireceğiz...
Türk futbolcusu aldığı paranın hakkını vermiyor. Bu yabancı kısıtlaması futbolu daha da geriye götürecek. Yerli futbolcular rekabet etmediği müddetçe bizim milli takımımızın başarılı olması mümkün değil...
İzlanda, Çek Cumhuriyeti yenilgilerinden vazgeçtik ama PTT 1. Lig ayarında bir takım olan Letonya’yı bile yenemiyorsunuz... Size bu şartlarda Fatih Terim ne yapsın, federasyon ne yapsın?
Tarihimizde bu kadar kötü futbol oynamadık... İnanın, belki içlerinden bir-iki futbolcuyu ayırabiliriz ama çoğunun milli forma umurunda değil... Biz bu şekilde 2016’ya gideceksek gitmeyelim, çünkü rezil oluruz...
Fatih Terim yeni bir jenerasyon yaratmalı... Ozan Tufan gibi futbolcuları tercih etmeli... Doymuş futbolcu oynamıyor... Hele hafta sonu derbi maçı varsa milli formayı kafasına takmıyor bile...
Üzülsekte, ağlasakta bu Türkiye’nin gerçeği... Kulüplerin başkanları bazı
İnsanın gücüne gidiyor... Biz ülke olarak futbola çok büyük yatırım yapıyoruz... Yerli futbolcularımıza Avrupalılar’dan çok daha fazla para ödüyoruz... Onlardan istediğimiz, hadi Süper Lig’den vazgeçtim ama milli formayla oynadığımız maçlarda daha yürekten oynamalarını, başarılı olmalarını bekliyoruz maalesef!
İzlanya’ya yenildik... “Kaza oldu” dedik... E peki dün gece... Çek Cumhuriyeti yenilgisine ne diyeceğiz?
Fatih Terim diyor ki, “hak etmeyene milli formayı vermeyeceğim”... Tabii burada ölçünün ne olduğunu ben bilmiyorum... Peki dün gece sahada formayı hak eden futbolcu var mıydı?
Kendimizi hiç kandırmayalım... Hayal de görmeyelim... Fatih Terim de kendini sihirbaz falan zannetmesin... Kulüplerden eline ne malzeme gelirse milli takım hocası sadece onu kullanabilir... Kalkıp Milli Takıma, Muslera, Sneijder, Kuyt veya Sow’u çağrıcak hali yok... Her takımın en iyi yerlilerini çağıracak, onlara milli formayı giydirecek, motive edecek, sahaya sürecek... Kısa vadede Milli Takım hocası başka ne yapabilir... Samimi olarak söylüyorum... Kısa vadede Fatih Terim’in de yapacağı hiçbir şey yok...
Üzülerek bir şeyin daha altını çizmek istiyorum... İsim verip futbolcuları
Ünal Aysal’ın Galatasaray başkanlığını bırakması kulüpteki dengeleri alt-üst etti. Tablo çok kötü! Bu şartlar altında daha ilk günden başkan adayı olduğunu açıklayan Alp Yalman’ı kutluyorum.
Galatasaray Kulübü kayyuma kalsın diye başkan adaylığından çekilmesi için eski yöneticilerden çok baskı gördü. Ancak geri adım atmayarak, adaylıktan çekilmedi. Seçimi kazanır mı? Şu tabloda yaptığım araştırmalara göre çok zor görünüyor. Duygun Yarsuvat, Alp Yalman başkanlık yarışında yalnız kalmasın diye son anda aday oldu. Altı ay başkanlık yapacağını, Mayıs’ta kendisinden daha güçlü bir başkana kulübü teslim edeceğini açıklaması bu seçimde Yarsuvat’ı şanslı duruma getirdi. Mali durum çok olumsuz. Başkan kim olursa olsun Mayıs ayına kadar Galatasaray’ı iyi günler beklemiyor.
Milli Takım hepimizin
Türkiye zor günler geçiriyor. Hainler etrafımızı sarmış. Şu an ülke olarak milli duygularımızın uç seviyede olduğu günlerde yaşıyoruz. Bugün Çek Cumhuriyeti ile Türk Milli Takımı maç yapacak. Hepimiz Şükrü Saracoğlu Stadı’na gidelim. Milli Takımımıza destek verelim, hocamız Fatih Terim’e sahip çıkalım. Gün, birlik olma günü. Biz bütünleşirsek karşımızda ne hainler ne de Çek Cumhuriyeti
Prandelli’nin talebeleri özgüvenini kaybetmiş... Teknik direktörlerinin bu kadar eleştirilmesi, üst üste alınan mağlubiyetler, ortaya konan kötü futbol, taraftarın baskısı, futbol takımından çok şey götürmüş...
İnsan şaşırıyor. İki sene önce Selçuk’u seyrederken hayranlık duyardık. O Selçuk öyle bir konuma gelmiş ki, takımına en ufak bir katkısı yok. İkili mücadeleleri kaybediyor... Final pasları atamıyor... Kaleye şut çektiği zaman da dağlara taşlara vuruyor. Eminim, iyi şeyler yapmak istiyor ama yapamıyor... Mutlaka kendisi de üzülüyordur... Ancak bu görüntüsüyle bilhassa İstanbul’daki maçlarda başı çok ağrıyacak.
Sneijder, Galatasaray’ın en teknik, en kaliteli futbolcusu... Topa harika vuruyor... Adam eksiltmesi, verdiği paslar tek kelime ile mükemmel... Prandelli neden Sneijder’ı kaleden uzak oynatıyor, inanın anlamış değilim... Burak, Galatasaray’ın çok koşan, mücadele eden futbolcusu... Çok ofsayta giriyor, kendini yere atıyor, hatalar yapıyor... Bunları kabul ediyorum... Ama iyi niyetle yaptığı mücadeleye de saygı duyuyorum... Sanki gol attı diye hocası ceza veriyor. Oyundan çıkarıyor, Umut’u alıyor...
En çok eleştirdiğim konu da Galatasaray’da bu
Aziz Yıldırım’ın, Fenerbahçe için yaşadıkları kolay şeyler değil. Nezarethanede kaldı, hapiste yattı, mahkemelerde kendini anlatmaya uğraştı. Koca Fenerbahçe Başkanı’nın çekmediği kalmadı.
Metris cezaevinde ziyaretine gitmiştim. Alışık olmadığım bir ortamda kendisini parmaklıkların ardında görünce hüngür hüngür ağlamıştım. Ben onu teskin edeceğime o beni teskin etti. Demek ki liderlik böyle bir şey. Bu yaşadıklarının yanında Fenerbahçe’yi hiçbir zaman bırakmadı.
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal 3.5 senedir kulübün başında. İki genel seçim geçirdi. Şimdi de Divan Kurulu kendisini eleştirdiği için başkanlığı bırakıyor. Önce şunu söylemek lazım. Divan Kurulu, başkanları alkışlasın diye mi kurulmuş? Tabii ki eleştirecek. Divan Kurulu eleştirdi diye Galatasaray’ı binbir sıkıntının içinde bırakıp ‘Ben gidiyorum’ demek ne kadar Galatasaraylılıkla paydaşır, onun cevabını Ünal Aysal verecek.
Aykut Demir
Trabzonspor’un milli futbolcusu. Glock marka ruhsatlı silahıyla Karadeniz Üniversitesi’nin camlarına ateş etti. Sıktığı mermi camı delerek koridor duvarına saplandı. Şansımıza o mermi kimseye isabet etmedi. Şimdi bu futbolcuya Trabzon-spor veya hakimimiz, savcımız nasıl bir örnek
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, Fatih Terim ve Mancini’nin ne kadar değerli olduğunu anlayamamış ki bu iki teknik direktörle de yollarını ayırdı. Kala kala koca Galatasaray, yurt dışında ilk defa çalışan Dünya Kupası’nda, İtalya Milli Takımı’nı yerle bir eden Prandelli’ye kaldı.
Sivas maçında üçlü defans, Melo stoper, Sneijder onun önünde sonuç Galatasaray 2-1 kazandı ama rakip yüzde yüz 8 gol pozisyonuna girdi. Maçtan sonra bizler kalemimizi elimize aldık, dedik ki Prandelli rakibin Sivas. Aynı sistem aynı taktikle Arsenal’e karşı oynarsan seni orda dümdüz ederler diye yazdık.
Maalesef bizlerin gördügünü İtalyan hoca göremiyor. Yazık değil mi Galatasaray’a. Tarık, Olcan alındı. Bruma kaliteli futbolcu. Bu gençler böyle büyük maçlarda oynamayacak da hangi maçlarda oynayacak. Yeni yönetim ne karar alır bilemiyorum, ama bu Prandelli takımın başında kalırsa kulüp futbolcu çöplüğüne döner. İnsan üzülüyor. İki sezondur Şampiyonlar Ligi’nde başarılı olan takım şimdi ne hale geldi!
Yönetim zaten yok. Futbolcular özgüvenlerini kaybetmişler. Düşünün bir kere Selçuk gibi bir futbolcu bu kadar büyük bir maçta bırakın yedek kulübesini 18’de yok. Bu zihniyetle Galatasaray bir yere
Galatasaray’ın hem yönetimi hem de futbol takımı zor günler geçiriyor... Üstelik taraftar küsmüş, maça gelmiyor... Bir haftadır Ünal Aysal’ın “ayrılacağım” demesi, Prandelli’nin, “Ünal Aysal için Galatasaray’a geldim” açıklamasıyla yaşanan çalkantının takım üzerinde daha büyük baskı yapacağını düşünüyordum. Ama üç maçtır kazanamayan sarı-kırmızılı ekip beklenenin aksine Sivasspor karşısında oyuna çok istekli ve arzulu başladı.
Prandelli, üçlü defans düşünerek Melo’yu stopere çekmiş... Sneijder’ı da oyun kurucu olarak defansın önüne monte etmiş... Sneijder müthiş yetenekli bir futbolcu... 60 dakika takımını orkestra şefi gibi idare etti, müthiş paslar attı, sahanın tamamını Galatasaray’ın kullanmasını sağladı... Buna rağmen Galatasaray rakibinden daha az gol pozisyonuna girdi. Olcan, Galatasaray’a tempo getirmiş... En azından geçen haftaların aksine hücumda Burak yalnız kalmadı, Olcan ile beraber oyunda tempo kazandı. Olcan, kornerden Chedjou’ya bir gol attırdı, bir de İbrahim Toraman’ın beline sarılmasıyla takımına penaltı kazandırdı.
Olcan çok yetenekli bir futbolcu değil ama süratli ve iyi mücadele ediyor... Pas alış-verişlerinde Galatasaray’da hiç bir futbolcu Sneijder’e
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, “Aday olmayacağım” diyor. Büyük kulüpleri yönetmek zor bir iş bunu kabul ediyorum, ama genel kurulun seçtiği başkan keyfine göre her sene seçime gidip yönetimini değiştiremez.
Ne diyoruz; istikrar! Aysal’ın kimseye kızmaya hakkı yok. Kendisi yaklaşık 3.5 yıldır kulübün başında ve istikrarı sağlayamadı. Şimdi de “Ben yokum” diyor. Bu ortamda kulübün bin bir tane sorunu varken ve problemlerin çoğu kendi yönetimi zamanında oluşmuşken, “Ben aday değilim” diyemez. Maddi konular bir türlü halledilir ama en büyük sorun Galatasaray Kulübü şu an paramparça, bölünmüş durumda...
Birlik-beraberlik kalmamış. Aysal, federasyonlardan, medyadan şikayet ediyor. Ben de kendisine soruyorum: “Koca Galatasaray Kulübü’nde federasyonla ilişkileri sağlayacak bir yönetici var mı?” Aynı şekil medyayla... İşine gelen yönetici kendi menfaatleri için medya ile iyi ilişki kuruyor. Peki Galatasaray’ın menfaatleri için bunu yapan var mı?
Sorunlar ne olursa olsun, Başkan Ünal Aysal’ın seçime girmemesi kulübe çok büyük zarar verir. Koca camia 90’lı yıllara döner. Aysal bir daha düşünmeli.
Maliye Bakanı’nı kutlarım
Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, “Bundan sonra kulüpleri