Galatasaray için ne söylerseniz söyleyin. Bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek gücü, kapasitesi yoktu. Dortmund’a bakıyorsun; öyle çok büyük yıldızları olan bir takım değil. Ama sistem takımı. Futbolcusu, teknik direktörü bütünleşmiş. Defansın açığını orta saha kapatabiliyor. Defansta oynayan bir isim gol atabiliyor. Akordeon gibi açılıp kapanıyorlar. Dün gece Galatasaray karşısında hiç zorlanmadan galip geldiler.
Galatasaray daha takım olamamış. Teknik direktör Prandelli, futbolcularının kapasitesini bilmiyor. Sahaya nasıl bir kadro çıkarırım, oyun içine gelince Burak, Bruma’yı alıp nasıl bir şok yapabilirim diye bir yeteneği yok. İlk yarı bakıyorsun, gol yememek için sahaya çıkan bir Galatasaray var.
Neredeyse kalecilerinin eline top değmedi. Dortmund’un attığı 1 gol, direkten dönen top, 2 net pozisyon var. Her korner penaltı gibi. Galatasaray defansı evlere şenlik. Chedjou, tek başına bir şeyler yapmaya çalışıyor ama Semih hakikaten çok kötü. Bu maça kendini hazırlayamamış.
Bakıyorsun, 1. golde Reus yanından fırlıyor, Semih farkında bile değil. 2. golde bir defans oyuncusu Sokratis’e o topu nasıl vurdurur? 4. golde zaten top Semih’in ayağına dolaşıp gol oldu.
İnsan üzülüyor bu Galatasaray sezona hangi hedeflerle girdi, taraftarlarına ne ümitler verdi? Şimdi sahaya koyduğu futbola bakıyorsunuz, gerçekten çok kötü. Bunun adı futbol olmamalı. Galatasaray başka bir şey oynuyor. Teknik direktör Prandelli dünyadan bi haber. Dört aydır Türkiye’de, daha takımını, rakipleri tanıyamamış.
Kasımpaşa iyi bir takım. Dün gece çoğu futbolcusu gününde değildi. Zor gol pozisyonuna giriyorlar, defansta çok hata yapıyorlar, en azından sarı-kırmızılılardan iyi bir ekip değil. Ama Prandelli öyle bir maç stratejisi hazırlıyor ki sanki takımının galip gelmesini istemiyor.
Sneijder iyi oynar, kötü oynar ama sakat değilse ilk 11’de mutlaka oynaması gerekir. Aynı şekil Umut... Burakla beraber olduğu zaman hiç olmazsa rakip kalede etkili oluyorlar. Bu ikisini kulübede oturtuyor. Ne zaman ki gol yiyor, ikinci yarı sahaya Umut-Sneijder ile çıkıyor. Vallahi böyle bir hocalık olmaz. Art niyetle söylemiyorum ama Prandelli hemen gönderilmeli. Galatasaray’a bu hocanın katkısı olamaz.
Sabri, sezon başından beri kadro dışı. Maç ekisiği var. Onu ilk 11’e koyuyor. Sanki Sabri takımı kurtaracak. Ha çocuk kötü de oynamadı. Ama bir de tersini düşünün. Ya Babel gününde
Galatasaray gibi bir camiada teknik direktörlük yapmak şereftir. Hele teknik adamlığa sarı-kırmızılı kulüpte başlayan Mustafa Denizli için çok farklı bir duygudur.
Fatih Terim, Galatasaray’dan gönderildiği gün, Mustafa Denizli ile görüşüldü, ‘Hoca takımın başına geç, Juventus maçında sahada ol’ dendi. Denizli, Fatih hocanın gönderilmesinin yanlış olduğunu ve bu kargaşada Galatasaray’ın başına geçemeyeceğini söyledi. Daha sonra Mancini geldi.
Sezon sonu Mancini kulüpten ayrılınca yöneticilere sordum: ‘Mustafa Denizli’yi mi getireceksiniz?’ dedim. Bana Denizli’nin, Juventus maçında takımın başına geçmediğini, onunla çalışmayacaklarını söylediler. ‘Peki kimle çalışacaksınız?’ diye sorduğumda ‘Saffet Susic nasıl teknik direktör?’ dediler. Ben de tepki göstererek yanlarından ayrıldım.
6 aylığına olmaz
Daha sonra Prandelli geldi. Şimdi yaşananlar ortada. Yeni Başkan Duygun Yarsuvat’ın, Allah yardımcısı olsun. Yaraları sarmaya geldi. Şu ortamda Prandelli gitse de Denizli’nin gelmesi mümkün değil. Böyle büyük hocalar kendi kadrolarını kendileri kurar. Yönetimlerle en az 2 senelik mukavele yaparlar ve önlerini görmek isterler. Şu an için kulüpte bu ortam yok. Denizli gibi bir
Ben çok uzun senelerdir böyle bir rezalet görmedim. Futbolculara dayalı bir düzen, hiçbir ağırlığı olmayan zavallı bir teknik direktör. Bu şartlar altında Galatasaray’dan artık başarı beklememek lazım. Teknik Direktör ve futbolcular ne diyorlar: Dördüncü yıldız! Başlarına inşallah dördüncü yıldız düşer. Tek düşündükleri günü kurtaralım, taraftarı kandıralım. Onu bile beceremiyorlar.
Oyun sistemine bakıyorsun, bütün golleri ya Tarık’ın ya da Veysel’in arkasına atılan toplardan yeniyor. Büyük hoca Prandelli haftalardır bu arızaya çare bulamadı. Rakip kim olursa olsun elini kolunu sallayarak rahatlıkla gol atıyor. Defans Semih-Chedjou ile biraz ayakta durmaya çalışıyordu. Dün gece onlar da yoktu. Yerlerine oynayan Hakan Balta ve Koray çok çabuk göçtüler, daha maçın başında eller yukarı dediler.
Orta sahada Selçuk ve Dzemaili yalancı futbol oynuyorlar. Ne tek bir kaleye tehlikeli şut ne de arkadaşlarına bir final pası atıyorlar. Eee kızmamak lazım bu çocuklara! Yılda 2 milyon euro alıp iki yıl daha mukavelesi olan futbolcuyu yanına çağırıp, “Oğlum sana 3 milyon 600 bin euro. 5 senelik de mukavele yapacağım” diye ödüllendirirsen, bu futbolcu kim olursa olsun dükkanı kapatır.
Se
Alp Yalman, Galatasaray’a gelmiş geçmiş başkanlar içinde fedakarlıkta birinci sırayı rahatlıkla alabilir. İyi bir Galatasaraylıdır. Kesinlikle kulübün kötü durumda olmasını istemez.
Başkanlığa adaylığını açıkladığı zaman da mutlaka bunu düşündü. Başkanlık seçimlerinde kongre stratejisi denen bir şey var. Yalman ve ekibinin bunu iyi yapamadığını düşünüyorum. İntikam! Bu ne demek? Galatasaray’ın kongre üyeleri “intikam alacağız” diyen bir başkan adayına oy verirken kırk kere düşünür.
İkincisi Aziz Yıldırım benim de dostum, kendisini çok severim. Ama Galatasaray başkan adayı, iki günde bir “Aziz Yıldırım benim dostum. Onu kucaklarım, şöyle yaparım, böyle yaparım” diye beyanat verirse seçim öncesi kongre üyelerinden tepki görür ve oy kaybına uğrar. O zaman aklıma bir tek şey geliyor. Alp Yalman, Galatasaray kayyuma kalmasın diye başkan adaylığını açıkladı.
Galatasaray’ın ileri gelenleri de alelacele toplanarak Duygun Yarsuvat’ı, Yalman’ın karşısına ikinci aday olarak koydular. Alp Yalman’ın da Duygun Yarsuvat güvenilir, dürüst, uyumlu bir insan olduğu ve onun başkan seçilmesini istediği için bu tür beyanatlar vererek başkan olmak istemediğini düşünüyorum.
Görgüsüzler!
Engi
Dortmund dün gece Galatasaray karşısında Şampiyonlar Ligi gol rekorunu kırabilirdi. Bir futbol takımı kötü gününde olabilir, buna itirazım yok. Ama bu kadar ruhsuz, isteksiz, dağınık olamaz. Futbolcuları suçlamadan önce kendi kendime soruyorum; Prandelli’nin Galatasaray’a katkısı mı var? Yoksa zararı mı? En sonunda kararımı verdim. Çok büyük zararı var. Galatasaray zaten yürüyerek top oynuyor. Oyununu hızlandıracak, çabuk iki tane futbolcusu var. Biri Bruma, diğeri Olcan. İkisi de tribünde oturuyor. 18 kişilik kadroda yok.
Orta sahaya bakıyoruz, Hamit ve Selçuk’un Dortmund’lu futbolcularla başa çıkacak güçleri var mı? Hamit dükkanı kapatmış. Selçuk idare ediyor. Tribünden tepki yememek için biraz koşmaya çalışıyor. Sneijder zaten ağır. Arkadaşların bir pas alıp da kaleye şut çekecek ortamı bile olmadı. Pandev için de tribünlerin tepkisi her şeyi gösteriyor.
Düşünüyorum, düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. Bu kadroyu kim kurdu? Prandelli’yi kim getirdi? Bunları yapanlar hakikaten Galatasaray’a çok büyük zarar verdiler. Bu kadronun Şampiyonlar Ligi’nde devam etmesi veya Süper Lig’de şampiyon olması inanın mücadele.
2 gol atan Aumabeyang, Arsenal’li Welbeck gibi.
Son senelerde seyrettiğim en centilmen derbi maçı oldu. Futbol kalitesi olarak vasatın üstüne çıkamadı ama sahadaki 22 futbolcu iyi niyetliydi, oyunu germediler. Cüneyt Çakır az hatalı bir maç yönetti. Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’ın dediği gibi kesinlikle şaibeli bir hakem değil tam tersi Türkiye’nin gururu.
Galatasaray’ın da Fenerbahçe’nin de teknik direktörleri takımlarını ‘aman yenilmeyelim’ diye sahaya sürmüş. İlk 30 dakika Emre sakatlanıp sahadan çıkıncaya kadar sahanın en iyisiydi. Orkestra şefi gibi takımını idare etti. Futbol olarak ilk 45 dakika konuk ekip daha çok top yaptı, gol pozisyonuna girdi, orta sahaya hakimdiler ve bu yarı Galatasaray’ın Fenerbahçe kalesinde tek şutu yok.
İkinci yarı Olcan’ın direkten dönen topu ve daha sonra Alves’in resmen arkadaşlarını satıp kırmızı kart görmesi, sarı-lacivertlilerin bütün oyun düzenini bozdu. Buna rağmen Galatasaray çok ağır futbolu tercih ettiği için rakip kalede etkili olamadı. Prandelli 53’te Alves atılıyor, 65’te Umut’u oyuna alıyor. Bitime 5 dakika kala Hamit’i alıyor. Sneijder Prandelli’yi dinleyip hücuma çıkmasa dün gece Galatasaray’ın gol atması mümkün değildi. Korkak bir hoca! Sarı-kırmızılılar bu İtalyanla
Milli Takımımız’ın en son başarısı 2008’deki Avrupa 3.’lüğü oldu. 2010, 2012 ve 2014 senelerindeki turnuvalara katılamadık. Bir de buna 3 Temmuz süreci eklendi ve bu başarısızlık milli duygularımızı da bitirdi.
Fatih Terim’in kellesini isteyenler neden şimdiye kadar sustu? Terim’in de başarısız olacağı aşağı yukarı belli değil miydi? Kulüplerimizin çarpık yapısı, futbolcularımızın şımarıklığı, Milli Takımımız’ın kampında futbolculara gelen ‘aman sakatlanmayın’ mesajlarından sonra ne bekliyorduk?
Federasyon kötü, Terim kötü... Peki futbolumuzu içinden çıkılmaz bir duruma getiren federasyon mu yoksa Terim mi? Herkes şapkasını önüne koyacak. Kulüpler yabancı futbolcu oynatarak günü kurtarıyorlar. Ama Milli Takımımız’ın durumu ortada.
Terim’in yapacağı bir tek şey var; biz 76 milyon nüfusu olan büyük bir ülkeyiz. Fatih Hoca tecrübesiyle bu nüfus içerisinde 20 tane milli duyguları taşıyan, tekmeye kafa uzatacak, ay-yıldızlı formaya canını verecek futbolcu bulmalı.
Gözüm üzerlerinde
Galatasaray-Fenerbahçe derbisi yarın oynanacak. Derbide gözüm sakatlığını bahane ederek Milli Takım’dan affını isteyen futbolcularda olacak.