Dünyanın her tarafında teknik direktörler eleştirilir, buna itirazım yok. Sistemi eleştirilir, oyuncu değişiklikleri eleştirilir... Ama bizde ipin ucu öyle kaçıyor ki hocalara üzülüyorum.
Tudor’un takımı Galatasaray şu anda lider. Hırvat çalıştırıcı heyecan veren bir futbol oynatıyor takımına. Ama hiç kimseye yaranamıyor. Hatta eleştiriler öyle bir boyuta geliyor ki biz kendimizi sorgulama ihtiyacı hissediyoruz. Olmaz böyle bir şey. O da bir insan neticede.
Aykut Kocaman, sinirle, üzüntüyle ‘gereğini yaparım’ dedi. Ve daha sonra Fenerbahçe’de kaldı. Vay efendim bu olaydan sonra niye dönmüş, büyük suç işlemiş. Aykut hocanın canı, kanı Fenerbahçe... İstifa edip gitseydi, kulübü daha büyük bir kaosun içine soksaydı doğru mu yapacaktı. Pes doğrusu, benim bu insanlara aklım sırrım ermiyor.
En önemlisi de Şenol Güneş... Şampiyonlar Ligi’nde Beşiktaş ile destan yazıyor. Siyah-beyazlılar, Türkiye’yi en büyük kupada o kadar güzel temsil ediyor ki hepimiz gurur duyuyoruz. Bırakın bu adamdan ne istiyorsunuz? Takımında devam etsin. Şimdi tutturdu herkes, Şenol Güneş’in milli takıma gelmesi lazımmış. Neden gelsin milli takıma. Türkiye’de teknik direktör yok mu başka. Aslan gibi hocalar var.
Galatasaray’a haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Maç kazanır ya da kaybeder, ama oynadığı futbol heyecan veriyor... Puan cetveline bakıyoruz Süper Lig’in lideri, en çok gol atan ve en az gol atan takımı. Ayrıca, en yakın rakibi Başakşehir’den üç, Beşiktaş’tan 5, Fenerbahçe’den ise 9 puan öndeler.
Buna rağmen öyle bir eleştiriliyor ki zannedersiniz bu takımın yaptığı transferler çok kötü. Defansı yol geçen hanı, forveti ise hiç gol atamıyor, berbat! Hele teknik direktörü dünyanın en kötüsü. Olmaz böyle bir şey... Yeni kurulan bir takım, hatalar tabii ki olacak. Ama her hafta bir kademe de olsa iyiye gittiğini biliyoruz.
Son Gençlerbirliği maçında 5 gol atmış, 10 tane net pozisyonu var. Gomis-Eren-Belhanda üçlüsü resital yaptılar. Buna rağmen Gençlerbirliği çok kötüymüş, onun için Galatasaray bu kadar iyi gözükmüş. Samimi söylüyorum, bu yapılan haksızlık. Aynı Gençler, Beşiktaş’ı, Başakşehir’i yenmedi mi?
Tudor’u zaman zaman ben de yerden yere vuruyorum, inadından vazgeçmesini söylüyorum. Ama neticede Gençlerbirliği karşısında bir kademe ileri giderek, Eren ile Gomis’i yan yana oynattı ve Galatasaray’ın hücum gücünü %50 artırdı. Mariano’nun attığı golün başlangıcı Eren’den geldi.
Galatasaray, Tudor’u, Tudor da Galatasaray’ı daha yeni tanıyor. Takım adına çok önemli olan Ndiaye ve Feghouli’nin bulunmamasına rağmen, oldukça iyi bir futbol oynayarak, ofansif gücünü kullanarak, attığı golden daha fazlasını kaçırarak Gençlerbirliği’ni yendi Cim Bom.
Bafetimbi Gomis... Futbol adına Allah ona bütün yetenekleri vermiş. Kendisine de iyi bakıyor, güçlü bir futbolcu. Bundan önceki maçların hepsinde iki stoperle boğuşmasına rağmen yine goller atıp, attırıyordu. Igor Tudor’un en büyük sürprizi Eren Derdiyok ile Gomis’i yan yana oynatmak oldu.
İyi bir Belhanda da bu ikiliye katılınca, maça gelenler güzel goller ve gol pozisyonları seyretti. Eren, Belhanda’ya, Belhanda, Gomis’e ve Maicon’a gol attırdı. Harika bir görüntüydü. Belhanda müthiş bir dönüş yaptı. Temposunu artırmış. Hem hücum hem de savunma anlamında hatasız, iyi bir maç çıkardı. Rodrigues şu anki kadrodaki en hızlı kanat oyuncusu. Topu ileriye taşıyor, defansına yardım ediyor, hem orta sahada hem de sağ ve sol çizgide müthiş top sürüyor. Hırsı, gayreti üst seviyedeydi.
Tudor’un Eren’den sonraki en büyük doğrusu Rodrigues ile maça başlamaktı.
Lider Fernando
Takımın beyni, belkemiği Fernando üç
İyi giden bir Galatasaray vardı. Herkes bu sezonun şampiyonunun sarı-kırmızılılar olacağını söyledi. Takım koşuyor, pres yapıyor, hele hele orta sahada rakiplerine nefes aldırmıyordu. Ne hikmetse anlayamadığım bir sebepten, Tudor üçlü defans ile oynamak istedi ve o günden beri Galatasaray, önce Fenerbahçe ile berabere kaldı, ardından Trabzonspor’a kaybetti.
Tudor’a sormak lazım, ‘İyi işleyen bir sisteme neden çomak sokuyorsun’ diye. Fernando, Manchester City’den geldi. Birçok dünya yıldızı ile beraber oynadı. Geldiği günden beri Galatasaray’ın belkemiği ve beyni olacağını gösterdi. İki haftadır o da adeta stoperde görev yapıyor. Oyun kuracağına rakipleri kovalıyor ve verimsiz olması için hocası elinden geleni yapıyor.
Gomis, ‘İlk defa taraftar benimle beraber, onlarla bütünleşiyorum. Taraftar beni seviyor, ben onlara layık olmak için her şeyi sahaya yansıtıyorum’ diyor. O Gomis, Trabzon maçında cezalandırılıyor ve oyundan alınıyor. Sanki ondan başka gol atacak adam varmış gibi... Gomis’e kanatlardan top gelmiyor, orta sahadan top gelmiyor. İki stoperle boğuşuyor. Buna rağmen Galatasaray’ın attığı gollerde ve gol paslarında hepsinin içinde o var.
Neden korkuyorum biliyor
Galatasaray’ın gol atacak en önemli futbolcusu Bafetimbi Gomis... Sarı-kırmızılı takım mağlup durumdayken, teknik direktör Igor Tudor, Fransız forveti oyundan alıyor, yerine Eren’i sokuyor. Peki kendisine sormak lazım Gomis kötü gününde miydi? Yoksa ne orta sahadan, ne kanatlardan bir tek top gelmediği için mi etkisiz görünüyordu?
Belli ki Tudor dahice düşündü, Eren’i oyuna aldı. Peki o ne yaptı? Daha mı yaratıcıydı? Rakip defansa daha mı çok baskı yaptı?
Kaç haftadır tek sıkıntı var, Cim Bom’un kanatları çalışmıyor, Gomis’e etkili top gelmiyor. Orta sahadaki futbolcular rakiplerine üstünlük sağlayamıyor, golcülerini topla buluşturamıyor.
Selçuk İnan, Belhanda’nın yerine oynadı, kaptan olarak sahaya çıktı. Oyuna ağırlığını koyup, takımını toparlaması bekleniyordu. Ne yalan söyleyeyim, bırakın ağırlığını koymasını, en ufak bir katkısı olmadı. Ben Tudor’un, Selçuk’u çıkartıp Rodrigues’i almasını ama Gomis’i de oyunda tutmasını beklerdim. Maalesef hoca, değişikliği bu şekilde düşünmedi.
Fernando takımın belkemiği... Neden orta sahada hücuma dönük oynamıyor? Üçüncü stoper gibi Denayer ve Maicon’un arasında görev alıyor. Linnes sol bek, sol açık gibi devamlı hücumda... Trabzonspor,
Galatasaray; lisesiyle, kurucusu Ali Sami Yen ile, ülkemiz için canını veren şehitleriyle, Metin Oktay’la, 25 milyon taraftarıyla, bir bütündür. Bayrağına da, devletine de bağlıdır. Bu böyle biline. Başkaları ne konuşursa konuşsun hiç önemli değil. Türkiye’nin birliğe, beraberliğe en çok ihtiyacı olduğu bir dönemde Galatasaray’ın tartışılması inanın herkesin canını acıtıyor.
Türkiye Futbol Federasyonu, tarihi bir karar alarak yabancı sayısını artırmıştır. Ve bu Türk futbolunda bir devrimdir. Herkes oynanan futboldan keyif alıyor. Tribünle doluyor. Bu yabancı hakkı, bütün kulüpler için çıkarıldı. Galatasaray’a özel bir durum değildi. Teknik Direktör Igor Tudor, sonuna kadar bu hakkı kullanmak için 11 yabancıyla takımını sahaya çıkardı. Ardından kıyamet koptu, ‘neden Galatasaray 11 yabancı ile sahaya çıksınmış. İsmini değiştirsinmiş’...
Eleştiriler bitmeli
Tamam, herkese saygılıyız. Ama böyle saçma bir düşünce ilk defa duyuyorum. Fenerbahçe ya da Beşiktaş ise 9 yabancı ile çıkıyor sahaya. Anadolu kulüpleri de bu hakkı sonuna kadar kullanıyor. Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’ne 11 yabancı ile çıktı geçen sezon. Bu eleştiriler bitmeli. Futbolumuzun sevgiye, saygıya ihtiyacı var.
Öncek
İnanın üzülüyorum. Türkiye’nin iki güzide takımı. Derbide karşı karşıya geliyor. Bir haftadır bütün herkes bu maçı konuşuyor. Taraftarlar iki gündür formalarını giymişler, heyecanla güzel bir futbol göreceğiz diye karşılaşmaya koşuyor.
Futbol yerine sinir harbi, kör dövüşü, hakemi kandırmaca ne ararsanız oyun harici hepsine tanık oluyorlar. Cüneyt Çakır her zaman söylüyorum, Türkiye’nin en iyi hakemi diye. Avrupa’da yönettiği maçlarda başarısını inkar edemeyiz. Ama ülke içinde o da baskıya dayanamıyor. Adalet dağıtamıyor. Janssen’in ilk yarıda attığı golde bir şey var mıydı? Bilemiyorum iptal oldu. İkinci yarı 18 içinde Hasan Ali Kaldırım yerde topu elle oynuyor. Ona da devam dedi. Ozan Tufan’ın, Neustadter’in kart görmesi gereken pozisyonları es geçerek taraftarı çileden çıkardı.
Şimdi size bir şey söyleyeyim. Yan hakemin suratına tribünlerden su şişesi atıldı. Bu hareketin cezası büyük olacak. Bunun tek sebebi hiç kusura bakmasın Cüneyt Çakır’dır. Kendine yakışmayacak şekilde otorite kurmadan, adaletli kart çıkarmadan maçı yönetmeye kalktı. İşte sonuç böyle olur.
Kulüplerimiz dünyanın paralarını veriyor. Yıldız futbolcular transfer ediyor. Bunları saha içinde kim idare edecek?
Galatasaray-Fenerbahçe derbisi pazar günü oynanacak. Yani Türkiye’de yine futbol bayramı yaşanacak. Herkes heyecanlı. Ama şeytanın avukatları yine sahnede. Hakem Cüneyt Çakır olursa Galatasaray kazanırmış, Fırat Aydınus olursa Fenerbahçe galip gelirmiş. Sarı-lacivertliler Çakır’ı istememiş, Aydınus’u istemiş. Bu emirlere yukarısı karar veriyormuş.
Önce şunu soruyorum: Bu yukarısı dedikleri kim? Madem bir palavra atıyorsunuz arkasında delikanlı gibi durun. Cüneyt Çakır Türkiye’nin gözbebeği. Avrupa’da yönettiği maçlarda UEFA kendisine güveniyor ama Türkiye’de kazayla bir hata yaptığı zaman çamura batırılıp çıkarılıyor. Dünyada hata yapmayan hakem var mı? Futbol hatalar oyunu. Ama yönetici hata yapar, teknik direktör hata yapar, futbolcu hata yapar bunlardan kimse bahsetmez. Tek suçlu hakemdir. Bu yıllardan beri böyle.
Fırat Aydınus aslan gibi hakem. Son zamanlardaki en formda, en az hata yapanların başında. Toplumsal infial mi yaratacak? Geçiniz bunları! Hakemler hata yapacak, bunun çaresi yok. Ama ne olursa olsun bilerek hatayı hiçbiri yapmaz. Onlar şerefli, namuslu insanlardır. Fenerbahçe ne kadar kötü olursa olsun, Galatasaray ne kadar iyi olursa olsun derbinin skorunu hiç kimse