Siyasi irade ekonomide başarının garantisi mi?

24 Kasım 2002


<#comment>AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın dış gezilerinde de yanından ayırmadığı siyasi danışmanı Ömer Çelik’in Star gazetesine yazdığı yazılarda, partisinin siyasi felsefesini ve olaylara yaklaşımını anlamamıza yardımcı olacak ilginç ipuçları bulmak mümkün. Ömer Çelik, 20 Kasım tarihli yazısında, siyasi iradeyle ekonomideki gelişmeler arasındaki bağı irdelerken şöyle diyor:
"Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şeyin siyasi irade olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Tek parti iktidarına bağlı bir siyasi iradenin ortaya çıkmasıyla beraber, ekonomik göstergeler kendiliğinden toparlanmaya başladı. Çünkü siyasi irade tüm dinamiklerin üzerinde akacağı zemindir; eğer siyasi irade ortada yoksa dinamiklerin üzerinde akacağı zemin olmadığı için tüm sistem kriz alarmı vermeye başlar. Şimdi ise dinamiklerin üzerinde akacağı zemin, tek parti kurgusu içinde sağlam bir zemin olarak göründüğü için, tüm dinamikler olumlu sinyal vermeye başlamıştır."

Piyasalar aldatmasın
Ömer Çelik piyasaları, özellikle de mali piyasaları ne kadar yakından tanıyor, bu piyasalardan yansıyan sinyallere dayanarak konuşmanın ne kadar yanıltıcı olabileceğinin ne ölçüde farkında doğrusu bilmiyorum ama

Yazının Devamı

Dervişin misyonunu AKP mi üstleniyor?

18 Kasım 2002

O günlerde biri çıkıp da "hayır o siyasetçi Derviş değil, Tayyip Erdoğan (ya da Abdullah Gül) olabilir" deseydi her halde fazla ciddiye almazdım. Ancak bugün gelinen noktada benim Dervişe yakıştırdığım misyonu üstlenmeye AKP aday görünüyor. Üstelik arkasında güçlü bir seçmen desteği, önünde bu misyonu gerçekleştirmeye yatecek bir süre var. Belki de ben gene hayal kuruyorum ve AKPnin şu an için verdiği izlenim yanıltıyor beni ama hayal kurmadan da yaşanmıyor şu memlekette. Erken seçimin, Kemal Dervişin de katkısıyla, Türkiye gündeminin baş sırasına henüz oturmadığı dönemde, 5 Mayıs günü yayımlanan yazımda Türkiyenin önünde iki ana seçenek bulunduğunu belirtmiştim. O günkü fikrime göre ya "dünyayla ve ekonomiyle buluşmanın, bütünleşmenin sağlıklı bir yolunu bularak ekonomimizi sürdürülebilir büyüme rayına oturtacak ve gelişme ufkunu yakalayacaktık"; ya da "müstemleke oluyoruz edebiyatıyla puan toplamaya çalışanların dümen suyuna girip tepkici siyasete teslim olacak ve sonunda gerçekten bir müstemleke ülkesine benzeyecektik". Birinci seçeneği gerçekleştirmek için ise "Turgut Özalın sevap ve günahlarını iyi analiz etmiş bir Kemal Dervişin" şanslı olabileceğini belirtmiş ve "Derviş,

Yazının Devamı

Derviş’in misyonunu AKP mi üstleniyor?

18 Kasım 2002


<#comment>Erken seçimin, Kemal Derviş’in de katkısıyla, Türkiye gündeminin baş sırasına henüz oturmadığı dönemde, 5 Mayıs günü yayımlanan yazımda Türkiye’nin önünde iki ana seçenek bulunduğunu belirtmiştim. O günkü fikrime göre ya "dünyayla ve ekonomiyle buluşmanın, bütünleşmenin sağlıklı bir yolunu bularak ekonomimizi sürdürülebilir büyüme rayına oturtacak ve gelişme ufkunu yakalayacaktık"; ya da "müstemleke oluyoruz edebiyatıyla puan toplamaya çalışanların dümen suyuna girip tepkici siyasete teslim olacak ve sonunda gerçekten bir müstemleke ülkesine benzeyecektik". Birinci seçeneği gerçekleştirmek için ise "Turgut Özal’ın sevap ve günahlarını iyi analiz etmiş bir Kemal Derviş’in" şanslı olabileceğini belirtmiş ve "Derviş, Türkiye’yi dünyayla ve ekonomiyle buluşturacak siyasetçi olabilir mi?" sorusunu sormuştum.
O günlerde biri çıkıp da "hayır o siyasetçi Derviş değil, Tayyip Erdoğan (ya da Abdullah Gül) olabilir" deseydi her halde fazla ciddiye almazdım. Ancak bugün gelinen noktada benim Derviş’e yakıştırdığım misyonu üstlenmeye AKP aday görünüyor. Üstelik arkasında güçlü bir seçmen desteği, önünde bu misyonu gerçekleştirmeye yatecek bir süre var. Belki de ben gene hayal

Yazının Devamı

Hükümetin IMF ile pazarlık şansı var

17 Kasım 2002

Liderler (Brezilya'da Lula Da Silva, Türkiye'de Tayyip Erdoğan) halkın nabzını iyi yakaladı.İktidar değişimi seçmenin ezici desteğiyle gerçekleşti.Yoksul ve dışlanmış kesim seçimi kazanan partiyi destekledi.İş aleminin önemli bir bölümü de seçimi kazanan partiye umut bağladı.IMF'den destek alan bir programla borç sorunu aşılmaya çalışılıyor.İktidara gelen partiler IMF ile programı sürdüreceklerini önceden açıkladılar.Yeni iktidara önce kuşkuyla bakan piyasalar sonra kredi açma eğilimine girdi.Seçim sonrasında yeni iktidardan beklentiler yükseldi.Bu beklentilerin gerçekleşmesi büyük ölçüde IMF ile sağlanacak mutabakata bağlı bulunuyor. Bu yıl Brezilya'da ve Türkiye'de yaşananlar arasında ilginç benzerlikler var. Gerçi Brezilya'da merkez soldaki İşçi Partisi, Türkiye'de ise merkez sağdaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) seçimleri kazandı ama her iki ülkede de: İşte bu nedenle her iki ülkede de yeni hükümetlerin ilk işlerinden biri IMF ile yeni bir mutabakata varmak olacak. IMF'yi de ikna ederek toplumda yarattıkları beklentileri gerçekleştirmenin yollarını arayacaklar. AKP'nin şansı Uygulanan programın temel doğrultusunda sapma olmayacak.Mali istikrar hedefinden ödün

Yazının Devamı

Hükümetin IMF ile pazarlık şansı var

17 Kasım 2002


<#comment>Bu yıl Brezilya'da ve Türkiye'de yaşananlar arasında ilginç benzerlikler var. Gerçi Brezilya'da merkez soldaki İşçi Partisi, Türkiye'de ise merkez sağdaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) seçimleri kazandı ama her iki ülkede de:
• Liderler (Brezilya'da Lula Da Silva, Türkiye'de Tayyip Erdoğan) halkın nabzını iyi yakaladı.
• İktidar değişimi seçmenin ezici desteğiyle gerçekleşti.
• Yoksul ve dışlanmış kesim seçimi kazanan partiyi destekledi.
• İş aleminin önemli bir bölümü de seçimi kazanan partiye umut bağladı.
• IMF'den destek alan bir programla borç sorunu aşılmaya çalışılıyor.

Yazının Devamı

AKPnin önündeki fırsat ve tehlike

11 Kasım 2002

Güçlü bir seçmen desteğiyle tek başına iktidara gelmesi ABDnin güçlü desteğinin arkasında olduğunun anlaşılması İçte ve dışta piyasaların AKPye cömertçe kredi açması Uyumlu bir muhalefetle çalışma olanağının bulunması Ekonominin, güven unsurunun devreye girmesiyle olumlu yönde gelişme şansına sahip bulunması AKPnin önünde ciddi bir fırsat bulunduğunu gösteriyor. Avrupa Birliği yolunda olumlu sinyallerin alınması bu fırsatın çapını daha da büyütebilir kuşkusuz. AKP iktidar dönemine başarılı bir başlangıç yapmak için gerçekten iyi bir fırsat yakalamış durumda. Satırbaşlarıyla özetlersek: Türkiyede bir kesimin en azından şüpheyle izleyeceği AKPyi bekleyen en büyük tehlike ise, halkın ve özellikle de yoksul kesimin güçlü desteğiyle iktidara geldiğine inanan AKPnin elde ettiği iktidar erkini sınırsız olarak algılamasının sivil ve asker bürokraside yaratabileceği gerilim. Tayyip Erdoğanın siyaset danışmanı Ömer Çelik yazı ve konuşmalarında bu anlayışın sinyallerini veriyor, "demokrasinin yerine bürokrasinin ikame edildiği bir siyasi sistemde siyasi iradenin anlamsızlaşacağını" belirtiyor. Bu tartışılabilir bir görüş ama AKPnin hemen bu görüşe göre davranmaya başlaması ve bürokrasiyi

Yazının Devamı

AKP’nin önündeki fırsat ve tehlike

11 Kasım 2002


<#comment>AKP iktidar dönemine başarılı bir başlangıç yapmak için gerçekten iyi bir fırsat yakalamış durumda. Satırbaşlarıyla özetlersek:
• Güçlü bir seçmen desteğiyle tek başına iktidara gelmesi
• ABD’nin güçlü desteğinin arkasında olduğunun anlaşılması
• İçte ve dışta piyasaların AKP’ye cömertçe kredi açması
• Uyumlu bir muhalefetle çalışma olanağının bulunması
• Ekonominin, güven unsurunun devreye girmesiyle olumlu yönde gelişme şansına sahip bulunması AKP’nin önünde ciddi bir fırsat bulunduğunu gösteriyor. Avrupa Birliği yolunda olumlu sinyallerin alınması bu fırsatın çapını daha da büyütebilir kuşkusuz.

Yazının Devamı

Mayın tarlasında zafer şenliği

10 Kasım 2002

Doğrusunu isterseniz, zafere susamış AKP'nin tek başına iktidar olmasını sağlayacak bir seçim sonucunun piyasalardaki ilk etkisinin olumlu olması da, bu yıl Fatih Terim'le dikiş tutturamayan Galatasaray'ın zafere susamış Fenerbahçe'ye yenilmesi de, özünde fazla şaşırtıcı olaylar değildi. Belki biraz şaşırtıcı olan her iki olayda da olayın dozunun kaçmasıydı.Bu noktada iki olay arasında hemen bir ayrım yapmak gerek. Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı bir kez daha 6 - 0 yenmesi için belki de yıllarca beklemek gerekebilir, borsalar ve mali piyasalar ise böyle aşırılıkları hep yapıyor, borsadaki çılgınca yükselişleri ani çöküşler izleyebiliyor.Türkiye'nin aradığı mutluluğu AKP ile yakaladığını düşünenlerin ve seçim sonrasındaki "zafer haftası"nı yüklü bir kazançla kapatanların, şimdi kaygı duyacak halde olmadıklarını tahmin etmek zor değil. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) tek başına iktidar yolunu açan 3 Kasım seçimleri sonrasında bizim borsada ve genel olarak mali piyasalarda yaşanan şölen havası, seçimler öncesinde en olumlu bekleyişte olanları bile şaşırttı herhalde. Kaygılı bir bekleyiş içinde olanlar ise, tıpkı Galatasaraylılar gibi, alay konusu haline geldiler. Benim gibi hem

Yazının Devamı