Mayın tarlasında zafer şenliği

10 Kasım 2002


<#comment>Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) tek başına iktidar yolunu açan 3 Kasım seçimleri sonrasında bizim borsada ve genel olarak mali piyasalarda yaşanan şölen havası, seçimler öncesinde en olumlu bekleyişte olanları bile şaşırttı herhalde. Kaygılı bir bekleyiş içinde olanlar ise, tıpkı Galatasaraylılar gibi, alay konusu haline geldiler. Benim gibi hem kaygılı hem de Galatasaraylı olanların nasıl bir hafta geçirdiğini ise tahmin edebilirsiniz.
Doğrusunu isterseniz, zafere susamış AKP'nin tek başına iktidar olmasını sağlayacak bir seçim sonucunun piyasalardaki ilk etkisinin olumlu olması da, bu yıl Fatih Terim'le dikiş tutturamayan Galatasaray'ın zafere susamış Fenerbahçe'ye yenilmesi de, özünde fazla şaşırtıcı olaylar değildi. Belki biraz şaşırtıcı olan her iki olayda da olayın dozunun kaçmasıydı.
Bu noktada iki olay arasında hemen bir ayrım yapmak gerek. Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı bir kez daha 6 - 0 yenmesi için belki de yıllarca beklemek gerekebilir, borsalar ve mali piyasalar ise böyle aşırılıkları hep yapıyor, borsadaki çılgınca yükselişleri ani çöküşler izleyebiliyor.
Türkiye'nin aradığı mutluluğu AKP ile yakaladığını düşünenlerin ve seçim

Yazının Devamı

Düzenli değişim için ciddi fırsat

5 Kasım 2002

Boynerin bu iki saptaması 3 Kasım seçimlerinde seçmenin verdiği mesajı çok güzel özetliyor bence. Seçmen, merkez sağın kokuşmuş liderlerini tasfiye edip değişim isteğini açıkça ortaya koyarken Türkiyeyi kaosa sürüklemeye hevesli olanlara da fazla prim vermeyerek, düzenli bir değişimden yana olduğunu gösterdi. IMFyi kovmaktan söz eden partilerin toplam oyu yüzde 10a bile erişemezken IMF ile çalışmayı taahhüt eden AKP ve CHP oyların yaklaşık yüzde 54ünü aldı.Toplumsal sıkıntıların doruğa çıktığı bir noktada CHP ve DSPnin aldığı oy toplamının yüzde 20de kalması ise değişim talebinin kendini merkez solda konumlandıran partiler için de geçerli olduğunu ortaya koydu. Bu sonuçlar CHPnin de ancak yeni bir liderin önderliğinde, yeni bir anlayışla seçmenin değişim talebini karşılayabileceğini düşündürüyor. Bir ara siyasete de heves etmiş olan işadamı Cem Boyner, seçim akşamı CNN - Türkte yayımlanan değerlendirmesinde iki önemli saptama yaptı. Boynere göre: (1) Siyasetin yozlaşmış merkezinden sisteme itiraz gelmediği için tepki uçların birinden gelmiş ve AKP merkezdeki boşluğu doldurmuştu; (2) AKP değişim talebini temsil ettiği için halktan büyük destek görmüştü ve bu desteğin sürmesi

Yazının Devamı

Düzenli değişim için ciddi fırsat

5 Kasım 2002


<#comment>Bir ara siyasete de heves etmiş olan işadamı Cem Boyner, seçim akşamı CNN - Türk’te yayımlanan değerlendirmesinde iki önemli saptama yaptı. Boyner’e göre: (1) Siyasetin yozlaşmış merkezinden sisteme itiraz gelmediği için tepki uçların birinden gelmiş ve AKP merkezdeki boşluğu doldurmuştu; (2) AKP değişim talebini temsil ettiği için halktan büyük destek görmüştü ve bu desteğin sürmesi değişim talebinin karşılanmasına bağlıydı.
Boyner’in bu iki saptaması 3 Kasım seçimlerinde seçmenin verdiği mesajı çok güzel özetliyor bence. Seçmen, merkez sağın kokuşmuş liderlerini tasfiye edip değişim isteğini açıkça ortaya koyarken Türkiye’yi kaosa sürüklemeye hevesli olanlara da fazla prim vermeyerek, düzenli bir değişimden yana olduğunu gösterdi. IMF’yi kovmaktan söz eden partilerin toplam oyu yüzde 10’a bile erişemezken IMF ile çalışmayı taahhüt eden AKP ve CHP oyların yaklaşık yüzde 54’ünü aldı.
Toplumsal sıkıntıların doruğa çıktığı bir noktada CHP ve DSP’nin aldığı oy toplamının yüzde 20’de kalması ise değişim talebinin kendini merkez solda konumlandıran partiler için de geçerli olduğunu ortaya koydu. Bu sonuçlar CHP’nin de ancak yeni bir liderin önderliğinde, yeni bir

Yazının Devamı

Yadsınan gerçeklerle yüzleşme zamanı...

4 Kasım 2002

Yıllardır yüzleşmeyi reddettiğimiz gerçeklerin, seçim sonuçlarının alınmasıyla birlikte daha net biçimde algılanabilecek olanları şunlar: Merkez sağın Tansu Çiller ve Mesut Yılmazla hiçbir yere gelemeyeceği,Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakanın siyasi kariyerlerinin artık noktalanması gerektiği,CHPnin Deniz Baykalın liderliğinde iktidara aday olamayacağı,28 Şubat gibi müdahalelerin kalıcı bir etkisi olmadığı, tersine bu tür müdahalelerin İslami motifleri kullanan siyasal hareketleri sonunda daha da güçlendirdiği,Türkiyenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazın, insanları isyan etme noktasına getiren bir yoksullaşma sürecini başlatmış olduğu,Bu sürecin ortaya çıkardığı tepkilerin dış dünyayı baş düşman gibi gösteren faşizan liderlere ve fikirlere yönelişi artırdığı. Türkiyenin yıllardan beri reddettiği ve ertelemeyi başardığı(!) gerçekler bu sabahtan itibaren artık reddedilemez biçimde karşımıza çıkacak, bu gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacağız galiba. Küresel kıskaç Türkiyenin on küsur yıldır yaşadığı istikrarsızlıkların ve ekonomik krizlerin temelinde küresel düzene uyumda geç kalması yatıyor.Küresel düzenin gereklerini karşılayacak bir ekonomik yapıya kavuşmadan Türkiyenin

Yazının Devamı

Yadsınan gerçeklerle yüzleşme zamanı...

4 Kasım 2002


<#comment>Türkiye’nin yıllardan beri reddettiği ve ertelemeyi başardığı(!) gerçekler bu sabahtan itibaren artık reddedilemez biçimde karşımıza çıkacak, bu gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacağız galiba.
Yıllardır yüzleşmeyi reddettiğimiz gerçeklerin, seçim sonuçlarının alınmasıyla birlikte daha net biçimde algılanabilecek olanları şunlar:
• Merkez sağın Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’la hiçbir yere gelemeyeceği,
• Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’ın siyasi kariyerlerinin artık noktalanması gerektiği,
• CHP’nin Deniz Baykal’ın liderliğinde iktidara aday olamayacağı,
• 28 Şubat gibi müdahalelerin kalıcı bir etkisi olmadığı, tersine bu tür müdahalelerin İslami motifleri kullanan siyasal hareketleri sonunda daha da güçlendirdiği,

Yazının Devamı

Ekonomide her şey yeni iktidara bağlı

3 Kasım 2002

Oysa Türkiye ekonomisi bu seçime muazzam potansiyel risklerle giriyor. Bu potansiyel risklerin gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi ise tamamen seçimden sonra ortaya çıkacak tabloya ve oluşacak yeni hükümete bağlı. Bütün diğer değişkenler yeni hükümetin tavrına göre yön alacak ve ekonominin geleceğini belirlemede rol oynayacak. Seçim öncesinde iki olgu dikkati çekti. İç ve dış piyasalar, sanki bütün riskleri askıya aldı, tepkilerini seçim sonrasına erteledi, bu sayede seçim öncesinde piyasalarda belirgin bir gerilim yaşanmadı. Siyasetçilerin çoğu da, biraz da bundan cesaret alarak, ekonomideki ve mali piyasalardaki ciddi riskleri göz ardı edip, sorumsuzca beyanlarda ve vaatlerde bulundu. Bu yanıltıcı görüntü, kimilerinde, seçimden sonra ekonomide her şeyin daha iyi olacağı umudunu bile yaratmış olabilir. Kimileri de, seçimden sonra oluşacak hükümetin ekonomide fazla bir risk yaratamayacağını düşünerek, bugün sorumsuzca oy kullanmak lüksüne sahip olduğunu düşünebilir. Borç çevirme riski Yeni hükümet işe başlar başlamaz böyle bir ikilemle karşılaşırsa ne yapar? Ya son haftalarda çokça sözü edilen "borç öteleme" seçeneğine sarılır ya da enflasyonla mücadeleyi erteleyip borcun değerini

Yazının Devamı

Ekonomide her şey yeni iktidara bağlı

3 Kasım 2002


<#comment>Seçim öncesinde iki olgu dikkati çekti. İç ve dış piyasalar, sanki bütün riskleri askıya aldı, tepkilerini seçim sonrasına erteledi, bu sayede seçim öncesinde piyasalarda belirgin bir gerilim yaşanmadı. Siyasetçilerin çoğu da, biraz da bundan cesaret alarak, ekonomideki ve mali piyasalardaki ciddi riskleri göz ardı edip, sorumsuzca beyanlarda ve vaatlerde bulundu. Bu yanıltıcı görüntü, kimilerinde, seçimden sonra ekonomide her şeyin daha iyi olacağı umudunu bile yaratmış olabilir. Kimileri de, seçimden sonra oluşacak hükümetin ekonomide fazla bir risk yaratamayacağını düşünerek, bugün sorumsuzca oy kullanmak lüksüne sahip olduğunu düşünebilir.
Oysa Türkiye ekonomisi bu seçime muazzam potansiyel risklerle giriyor. Bu potansiyel risklerin gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi ise tamamen seçimden sonra ortaya çıkacak tabloya ve oluşacak yeni hükümete bağlı. Bütün diğer değişkenler yeni hükümetin tavrına göre yön alacak ve ekonominin geleceğini belirlemede rol oynayacak.

Borç çevirme riski
Sözünü ettiğim risklerin başında borç çevirme riski geliyor. Bugün gelinen noktada kamu borcunun önemli bir bölümü değişken faizli ve döviz kuruna endeksli. Yani

Yazının Devamı

Zenginlere giden sermaye de kurudu

28 Ekim 2002

Son iki yılda yaşananlar ise, sistemin merkezinde yer alan ve en güçlü konumda görünen ülke ve şirketlerin de bu süreçte ciddi darbe alabileceğini gösterdi. Hisse senedi borsalarındaki çılgınca yükselişe paralel olarak 2000 yılında rekor rakamlara erişen şirket evlenmeleri sınır ötesi doğrudan sermaye yatırımlarını da 1.5 trilyon dolara yaklaştırdı. Ancak 2000 Martından itibaren borsalar çökmeye başlayınca şirket evlilikleri ve doğrudan sermaye yatırımları da büyük darbe yedi ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları 2001 yılında yarı yarıya azalarak 735 milyar dolara düştü. Doğrudan sermaye hareketlerini yakından izleyen UNCTADın tahminine göre bu rakam 2002de % 27 daha azalarak 534 milyar dolara düşecek. Bu toplamın da 349 milyar doları gelişmiş - zengin ülkelere gidecek.Bu arada dünyanın en çok yabancı yatırım sermayesi çeken ülkesi olan ABDye ve İngiltereye akan sermaye miktarındaki düşüşler daha da çarpıcı. Bu yıl ABDye girmesi beklenen yatırım sermayesi iki yıl öncekinin yedide biri, İngiltereye giren ise iki yıl öncesinin onda biri düzeyinde. Kapitalist sistemin merkezlerinde de ciddi sorunlar yaşanıyor ve bu sorunlar hemen aşılacak gibi de görünmüyor. Aslında çok boyutlu bir

Yazının Devamı