Nisan ayına ilişkin enflasyon verileri enflasyonun yıl sonu hedefleriyle uyumlu bir trendde seyrettiğini gösterdi. Ancak "çekirdek enflasyon" olarak kabul edilen TEFE özel imalat sanayi endeksindeki dipten dönüş sinyalini gözardı etmemek gerekiyor. Kamu bankalarının yeni patronu Safa Ocak, Halk Bankasından sonra Ziraat Bankasının da kredi piyasasınde aktif rol oynamaya hazır olduğunu açıkladı. Mart ayına ilişkin veriler, imalat sanayii üretiminde 19 Şubat şokundan bu yana ilk kez hatırı sayılır bir artış yaşandığını gösterdi. Şubat depreminden sonraki ay olan 2000 Martına göre % 18.7lik bir artış gösteren bu verilere bakarak hızlı büyümenin başladığını ilan etmek tabii ki doğru değil ama büyümeye geçişin sinyalini verdiği için önemliydi bu veriler ve bu nedenle de psikolojik etkisi fazla oldu. Garanti Bankasının beklenenin üzerinde katılımla miktarı 350 milyon Euroya yükselen bir sendikasyon kredisi anlaşması imzaladığı açıklandı. Özel sektörün dış kaynak kullanımıyla büyüme oranı arasındaki yakın ilişkiyi bilenler için bu da önemli bir sinyaldi. Geçen hafta yaşanan gelişmeler Türkiye ekonomisinde "taşların yerine oturmaya" başladığını ve büyümenin ilk sinyallerinin ortaya
<#comment>#comment>Geçen hafta yaşanan gelişmeler Türkiye ekonomisinde "taşların yerine oturmaya" başladığını ve büyümenin ilk sinyallerinin ortaya çıktığını gösteriyor. Söz konusu gelişmeleri sırayla ele alacak olursak:
Nisan ayına ilişkin enflasyon verileri enflasyonun yıl sonu hedefleriyle uyumlu bir trendde seyrettiğini gösterdi. Ancak "çekirdek enflasyon" olarak kabul edilen TEFE özel imalat sanayi endeksindeki dipten dönüş sinyalini gözardı etmemek gerekiyor.
Kamu bankalarının yeni patronu Safa Ocak, Halk Bankası’ndan sonra Ziraat Bankası’nın da kredi piyasasınde aktif rol oynamaya hazır olduğunu açıkladı.
Mart ayına ilişkin veriler, imalat sanayii üretiminde 19 Şubat şokundan bu yana ilk kez hatırı sayılır bir artış yaşandığını gösterdi. Şubat depreminden sonraki ay olan 2000 Mart’ına göre % 18.7’lik bir artış gösteren bu verilere bakarak hızlı büyümenin başladığını ilan etmek tabii ki doğru değil ama büyümeye geçişin sinyalini verdiği için önemliydi bu veriler ve bu nedenle de psikolojik etkisi fazla oldu.
Garanti Bankası’nın beklenenin üzerinde katılımla miktarı 350 milyon Euro’ya yükselen bir sendikasyon kredisi anlaşması imzaladığı açıklandı.
k_ulagay.gif Büyümeye geçişte top şimdi özel sektörün ayağında TOBB Başkanının da ifade ettiği gibi, üretimin artmasını, ekonominin büyümeye geçmesini bugün Türkiyede herkes istiyor ama bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda farklı görüşler ve yaklaşımlar var. Hala eskinin özlemi içindeki kimileri, bir kez daha saman alevi gibi yükselip sönecek bir hızlı büyüme ateşinin yakılması için hükümete baskı yapmaya çalışırken sağlıklı ve sürdürülebilir büyümenin şartlarını yaratmaya çalışan Derviş ve ekibi ile TC Merkez Bankası da bu baskılara karşı direnmeye çalışıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu TOBB Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının hedeflerine hala ulaşılamadığını ileri sürerek "tüm kamuoyu üretimin önemi üzerinde birleştiği halde, üretimin önündeki engeller kaldırılamamıştır", demiş ve "büyümenin lokomotifliğinin özel sektöre bırakılması gerektiğini" söylemiş. Konuşmasına, Hisarcıklıoğlunun sözlerine büyük ölçüde katıldığını ifade ederek başlayan Devlet Bakanı Kemal Derviş ise, "son 15 ayda gerçekleştirilen önemli reformlarla finansal dengelerin yerine oturduğunu ve hızlı büyümenin önünde engel kalmadığını"
<#comment>#comment>Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu TOBB Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın hedeflerine hala ulaşılamadığını ileri sürerek "tüm kamuoyu üretimin önemi üzerinde birleştiği halde, üretimin önündeki engeller kaldırılamamıştır", demiş ve "büyümenin lokomotifliğinin özel sektöre bırakılması gerektiğini" söylemiş. Konuşmasına, Hisarcıklıoğlu’nun sözlerine büyük ölçüde katıldığını ifade ederek başlayan Devlet Bakanı Kemal Derviş ise, "son 15 ayda gerçekleştirilen önemli reformlarla finansal dengelerin yerine oturduğunu ve hızlı büyümenin önünde engel kalmadığını" belirterek topu özel sektöre atmış ve "artık saha sizindir, çıkıp golleri atmalısınız", demiş.
TOBB Başkanı’nın da ifade ettiği gibi, üretimin artmasını, ekonominin büyümeye geçmesini bugün Türkiye’de herkes istiyor ama bunun nasıl gerçekleşeceği konusunda farklı görüşler ve yaklaşımlar var. Hala eskinin özlemi içindeki kimileri, bir kez daha saman alevi gibi yükselip sönecek bir hızlı büyüme ateşinin yakılması için hükümete baskı yapmaya çalışırken sağlıklı ve sürdürülebilir büyümenin şartlarını yaratmaya çalışan Derviş ve ekibi ile TC Merkez
Ya dünyayla ve ekonomiyle buluşmanın, bütünleşmenin sağlıklı bir yolunu bulacak ve ekonomimizi sürdürülebilir büyüme rayına oturtacağız, gelişme ufkumuz açılacak; Ya da "müstemleke oluyoruz" edebiyatıyla puan toplamaya çalışanların dümen suyuna girip tepkici siyasete teslim olacağız; Dervişi kaçırıp IMF ile bozuşacağız; borcumuzu ödeyemez duruma düşüp sonra dünyaya meydan okuyacağız ve kısa sürede yeni bir krize sürüklenerek, dikta heveslilerinin kol gezdiği bir müstemleke ülkesine benzeyeceğiz. The Banker dergisi tarafından "2001 yılında dünyanın en başarılı ekonomi bakanı" seçilen Kemal Dervişin bu payeyi aldığı törende ve ertesi gün düzenlenen panelde yapılan konuşmaları dinlerken Türkiyenin önündeki iki ana seçenek birden daha net göründü gözüme. Bana öyle geldi ki biz: Gerçekten bu iki seçenekle karşı karşıya isek ve ikinci seçeneğin gerçekleşmesini istemiyorsak o zaman toplumun dünyayla ve ekonomiyle tanışması, buluşması büyük önem kazanıyor. Derviş ve toplum Kendisini "yılın bakanı" seçen The Banker dergisinin düzenlediği toplantıda sürekli olarak "Ortada bir başarı varsa bu, insanımızın direnci ve gücü sayesinde oldu" diyen Kemal Derviş, programın hazırlanmasında ve
<#comment>#comment>The Banker dergisi tarafından "2001 yılında dünyanın en başarılı ekonomi bakanı" seçilen Kemal Derviş’in bu payeyi aldığı törende ve ertesi gün düzenlenen panelde yapılan konuşmaları dinlerken Türkiye’nin önündeki iki ana seçenek birden daha net göründü gözüme. Bana öyle geldi ki biz:
Ya dünyayla ve ekonomiyle buluşmanın, bütünleşmenin sağlıklı bir yolunu bulacak ve ekonomimizi sürdürülebilir büyüme rayına oturtacağız, gelişme ufkumuz açılacak;
Ya da "müstemleke oluyoruz" edebiyatıyla puan toplamaya çalışanların dümen suyuna girip tepkici siyasete teslim olacağız; Derviş’i kaçırıp IMF ile bozuşacağız; borcumuzu ödeyemez duruma düşüp sonra dünyaya meydan okuyacağız ve kısa sürede yeni bir krize sürüklenerek, dikta heveslilerinin kol gezdiği bir müstemleke ülkesine benzeyeceğiz.
Gerçekten bu iki seçenekle karşı karşıya isek ve ikinci seçeneğin gerçekleşmesini istemiyorsak o zaman toplumun dünyayla ve ekonomiyle tanışması, buluşması büyük önem kazanıyor.
"Müstemleke" edebiyatıyla Derviş’i kaçırmaya çalışan muhterem zevatı belki biraz daha üzeceğim ama şu an için bu işi, yani halkımızı dünyayla ve ekonomiyle buluşturma işini
Dünyada ise 1995ten bu yana ciddi bir yükseliş yaşamış olan ABD dolarının ne zaman ve nasıl düşüşe geçeceği tartışılıyor. IMFden sonra OECDde, ABDnin ödemeler dengesi cari işlemler açığının GSMHye oranının "tehlike sınırı" sayılan % 5e doğru yükseleceğini tahmin ettiğini açıkladı. ABDnin yılda 400 milyar doları aşan bu çapta bir dış açığı finanse etmek için en az 500 milyar dolarlık net sermaye girişi sağlaması lazım.ABD, bugüne dek bunu başardı ve doların beklenen düşüşü gerçekleşmedi. ABDnin bu yılın ilk çeyreğinde % 5.8lik bir büyüme hızı elde etmesi ve % 7lik verimlilik artışları sağlaması, şirket karlarının da yeniden artacağını ve ABDnin bir kez daha ihtiyacı olan sermayeyi çekebileceğini düşündürüyor ama bundan kuşku duyanlar da var. Onlara göre, cari açık/GSMH oranı % 5i bulan hiçbir ülke parasının değerini düşürüp açığı küçültmeden bu sonuna çözüm bulamamış. Bu nedenle doların değer yitirmesi kaçınılmaz ve asıl önemli olan bu düşüşün ani ve hızlı olmasını önlemek. Türkiyede doların değerinden söz edilince hemen herkes kulak kabartır, duyduklarından bir şeyler kapmaya çalışır. Son günlerde gene "siz bilirsiniz, büyük devalüasyon olacakmış" lafları revaçta. Bu tür
<#comment>#comment>Türkiye’de doların değerinden söz edilince hemen herkes kulak kabartır, duyduklarından bir şeyler kapmaya çalışır. Son günlerde gene "siz bilirsiniz, büyük devalüasyon olacakmış" lafları revaçta. Bu tür söylentilerin çıkması için sözgelimi bir yabancı bankanın ne idüğü belirsiz bir sözde analistinin böyle bir iddia ortaya atması ve eyyamcı takımdan birilerinin de Türkiye’de bunu yayması yeterli olabiliyor.
Dünyada ise 1995’ten bu yana ciddi bir yükseliş yaşamış olan ABD dolarının ne zaman ve nasıl düşüşe geçeceği tartışılıyor. IMF’den sonra OECD’de, ABD’nin ödemeler dengesi cari işlemler açığının GSMH’ye oranının "tehlike sınırı" sayılan % 5’e doğru yükseleceğini tahmin ettiğini açıkladı. ABD’nin yılda 400 milyar doları aşan bu çapta bir dış açığı finanse etmek için en az 500 milyar dolarlık net sermaye girişi sağlaması lazım.
ABD, bugüne dek bunu başardı ve doların beklenen düşüşü gerçekleşmedi. ABD’nin bu yılın ilk çeyreğinde % 5.8’lik bir büyüme hızı elde etmesi ve % 7’lik verimlilik artışları sağlaması, şirket karlarının da yeniden artacağını ve ABD’nin bir kez daha ihtiyacı olan sermayeyi çekebileceğini düşündürüyor ama bundan kuşku duyanlar da var.