Programın kaderi üç ayda belli olur

12 Ağustos 2001


<#comment>Bugünlerde iş aleminden kimi rastlasanız önünü görememekten yakınıyor. Herkes, hiç değilse önümüzdeki üç ayda neler olacağını ve yılın nasıl biteceğini kestirmek için sarılacak bir gösterge, bir hedef arıyor. Sözüne güvenilir biri çıkıp "dolar üç ay sonra şu kadar, altı ay sonra şu kadar olur, canlanma falanca ayda başlar, yılsonu enflasyonu şu bantta kalır", dese herkes hemen üstüne atlayacak bu rakamların. Ne var ki Türkiye'nin bugünkü ortamında sözüne güvenilir birinin çıkıp sağlıklı bir rakamsal tahminde bulunması çok zor; çünkü yalnızca döviz kuru dalgalanmıyor, hemen her alanda, neredeyse her şey dalgalanmada.
Bu ortamda bütün cesaretimi toplayıp bir tahmin yapmaya kalkıştığımda yalnızca süreyle ilgili tek bir rakam vererek şöyle bir şey söyleyebiliyorum : Ekonomimizin, halen uygulanmakta olan IMF destekli programla nereye varacağı ya da varamayacağı önümüzdeki üç ay içinde belli olur.

Programın ayakta kalması ve hedeflerine varması için önümüzdeki üç ay içinde olması ve olmaması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:
• Siyasette yeni bir istikrarsızlık yaşanmaması
• Hükümetin kalıcılığı konusundaki kuşkuların dağılması

Yazının Devamı

Kılavuzu karga olanın..

7 Ağustos 2001

oulagay@milliyet.com.tr

Yazının Devamı

On yılımızı yiyenler umut olabilir mi?

6 Ağustos 2001

Rahmetli Turgut Özalın kafasında biçimlenmiş bir iddiadan yola çıkarak kurduğu ve 12 Eylül rejiminin kendine özgü koşullarında iktidara taşıdığı Anavatan Partisinin bugünkü hali meydanda. Bu tablonun baş sorumlusu olan Sayın Mesut Yılmazın kongre öncesinde Ertuğrul Özköke söyledikleri, son on yılı nasıl göz göre göre kaybettiğimizin acı bir itirafı niteliğinde. 1991 yılında ekonomideki kapsamlı sorunlar nedeniyle erken seçime gitme kararı alan ve seçimi kaybeden Sayın Yılmaz şimdi şöyle diyor Özköke: "Biz 1991de bir seçim kaybettik ama Türkiye on yıl kaybetti. Bizim o gün yapmak istediklerimizi Türkiye şimdi üç partili koalisyonla yapmaya çalışıyor. Bugün uyguladığımız program 1991de bizim hükümet programımızdı." (Hürriyet, 3 Ağustos 2001) 1991in mirası 1991 seçimine gidilirken yalnızca ANAPın programında değil, DYPnin o dönemdeki yeni yıldızı Sayın Tansu Çiller tarafından hazırlanan ünlü "UDİDEM" programında da benzer hedefler vardı. Türkiye ekonomisinin bugün bu duruma düşmesine yol açan sorunlar o programda da saptanmıştı. Ne var ki 1991de iktidarı devralan DYP - SHP hükümeti gerekli olduğu saptanan reformları yapacağına durumu idare etme yoluna gitti ve sonunda bugünlere

Yazının Devamı

On yılımızı yiyenler umut olabilir mi?

6 Ağustos 2001


<#comment>Rahmetli Turgut Özal’ın kafasında biçimlenmiş bir iddiadan yola çıkarak kurduğu ve 12 Eylül rejiminin kendine özgü koşullarında iktidara taşıdığı Anavatan Partisi’nin bugünkü hali meydanda. Bu tablonun baş sorumlusu olan Sayın Mesut Yılmaz’ın kongre öncesinde Ertuğrul Özkök’e söyledikleri, son on yılı nasıl göz göre göre kaybettiğimizin acı bir itirafı niteliğinde. 1991 yılında ekonomideki kapsamlı sorunlar nedeniyle erken seçime gitme kararı alan ve seçimi kaybeden Sayın Yılmaz şimdi şöyle diyor Özkök’e: "Biz 1991’de bir seçim kaybettik ama Türkiye on yıl kaybetti. Bizim o gün yapmak istediklerimizi Türkiye şimdi üç partili koalisyonla yapmaya çalışıyor. Bugün uyguladığımız program 1991’de bizim hükümet programımızdı." (Hürriyet, 3 Ağustos 2001)

1991’in mirası
1991 seçimine gidilirken yalnızca ANAP’ın programında değil, DYP’nin o dönemdeki yeni yıldızı Sayın Tansu Çiller tarafından hazırlanan ünlü "UDİDEM" programında da benzer hedefler vardı. Türkiye ekonomisinin bugün bu duruma düşmesine yol açan sorunlar o programda da saptanmıştı. Ne var ki 1991’de iktidarı devralan DYP - SHP hükümeti gerekli olduğu saptanan reformları yapacağına durumu idare etme

Yazının Devamı

Bir kez daha bıçak sırtındayız

5 Ağustos 2001

Bugün yurtdışında yaşayan ve geçen hafta İstanbul'da bulunan bir dostumla yaptığımız sohbet sırasında edindiğim izlenimleri aktaracağım. Halen Washington'da yaşayan ve Dünya Bankası ile IMF'yi çok yakından tanıyan ve uluslararası deneyime sahip, yetkin bir ekonomist olan dostumun üzerinde durduğu noktaların başlıcaları, benim anlayabildiğim kadarıyla şunlar: Türkiye şu anda tam anlamıyla bıçak sırtında, zor bir programı uygulamaya çalışıyor. Hükümete duyulan güvensizlik aşılmadan programın başarıya ulaştırılması pek mümkün görünmüyor. Ancak demokratik süreç içinde bu güven sorununun nasıl aşılacağı da açık değil. "Bundan sonra ekonomik krize giren hiçbir ülkeyi kurtarmak için mali destek verilmeyecek" sloganıyla göreve başlayan Bush yönetimi, ilk krize giren ülke Türkiye olunca zor durumda kaldı ve IMF'yi devreye sokarak Türkiye'ye destek verilmesini sağladı. Durum böyle olduğu için, biraz da dış telkinle bu programa girmiş olan IMF, programın yürüyemeyeceğine kanaat getirdiği anda desteğini derhal çekebilir. Bu bakımdan IMF'nin bu program uygulanırken yaptığı ve yapacağı uyarılarını bire bir ciddiye almak gerekir. Türkiye'nin şu anda "dalgalı kur" rejimi dışında bir kur rejimi

Yazının Devamı

Bir kez daha bıçak sırtındayız

5 Ağustos 2001


<#comment>Biz Türkiye'de yaşarken günlük olaylardan, toplumdaki tepkilerden, döviz kurlarındaki ve duygularımızdaki dalgalanmalardan ister istemez etkileniyoruz, değerlendirmelerimizi çoğu kez bu etkiler altında yapıyoruz. Türk olduğu ve Türkiye'yi iyi tanıdığı halde Türkiye dışında yaşayan ve Türkiye'yi dışarıdan izleyen kişilerin bakış açısı bu bakımdan bizimkinden biraz farklı olabiliyor, bu kişiler tek tek "ağaçlar"ı yani ayrıntıları bizim kadar göremeseler de "orman"ı, yani genel tabloyu bazen bizden daha iyi görebiliyorlar.
Bugün yurtdışında yaşayan ve geçen hafta İstanbul'da bulunan bir dostumla yaptığımız sohbet sırasında edindiğim izlenimleri aktaracağım. Halen Washington'da yaşayan ve Dünya Bankası ile IMF'yi çok yakından tanıyan ve uluslararası deneyime sahip, yetkin bir ekonomist olan dostumun üzerinde durduğu noktaların başlıcaları, benim anlayabildiğim kadarıyla şunlar:
• Türkiye şu anda tam anlamıyla bıçak sırtında, zor bir programı uygulamaya çalışıyor. Hükümete duyulan güvensizlik aşılmadan programın başarıya ulaştırılması pek mümkün görünmüyor. Ancak demokratik süreç içinde bu güven sorununun nasıl aşılacağı da açık değil.
• "Bundan sonra

Yazının Devamı

Ekonomide moralin ve uyarının "nemi

30 Temmuz 2001

Türkiye geçen yıl "kur çıpası"na dayalı programı uygularken yapılan uyarıları dikkate alsaydı ve gerekli adımları atsaydı belki bugün bu noktada olmayacaktık, IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer'ın moral dopingine muhtaç hale düşmeyecektik.Ekonomide moral çok "nemli, moralsiz ve karamsar oyuncularla maç kazanmak olanaksız. Ancak uyarı g"revinin zamanında yapılması ve bu uyarıların dikkate alınması da çok "nemli. Geçen akşam İSO Başkanı Hüsamettin Kavi ve arkadaşlarıyla sohbet ederken gerek iş aleminin gerekse medyanın da bu konuda üzerine düşeni yapıp yapmadığını konuştuk. Kavi, kendilerinin geçen yılın ortalarından itibaren uyarı ihtiyacı hissettikleri halde bu g"revi yeterince yapamadıklarını kabul etti. Kriz patlayana dek iyimser manşetlere büyük ağırlık veren medyanın durumu ise zaten ortada.Şimdi Stanley Fischer'ın aşıladığı moralle ekonominin geleceği için yeniden umutlanma fırsatı doğdu. Bu fırsatı iyi değerlendirelim ama zorluklarla dolu bir yolun başında olduğumuzu ve yol boyunca yapılacak uyarıların büyük "nem taşıdığını da unutmayalım. Yüreklendirici birkaç s"zle hemen motive olup harekete geçebilen ve iyimserliğe kapılan, buna karşılık ciddi tehlikelerin yaklaştığı

Yazının Devamı

Ekonomide moralin ve uyarının önemi

30 Temmuz 2001


<#comment>Yüreklendirici birkaç sözle hemen motive olup harekete geçebilen ve iyimserliğe kapılan, buna karşılık ciddi tehlikelerin yaklaştığı anlarda bile uyarıdan pek hoşlanmayan ve tehlikeyi hafife alan insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda yaşadığımızı düşünüyorum. Bu tavrın tam tersini benimsemiş olan benim gibilerin yalnızlığı ancak peş peşe gelen krizlerden sonra biraz azalmaya başladı.
Türkiye geçen yıl "kur çıpası"na dayalı programı uygularken yapılan uyarıları dikkate alsaydı ve gerekli adımları atsaydı belki bugün bu noktada olmayacaktık, IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer'ın moral dopingine muhtaç hale düşmeyecektik.
Ekonomide moral çok önemli, moralsiz ve karamsar oyuncularla maç kazanmak olanaksız. Ancak uyarı görevinin zamanında yapılması ve bu uyarıların dikkate alınması da çok önemli. Geçen akşam İSO Başkanı Hüsamettin Kavi ve arkadaşlarıyla sohbet ederken gerek iş aleminin gerekse medyanın da bu konuda üzerine düşeni yapıp yapmadığını konuştuk. Kavi, kendilerinin geçen yılın ortalarından itibaren uyarı ihtiyacı hissettikleri halde bu görevi yeterince yapamadıklarını kabul etti. Kriz patlayana dek iyimser manşetlere büyük ağırlık veren medyanın

Yazının Devamı