Garih cinayetinin ipucu GAP’ta mı?

1 Eylül 2001


<#comment>Şanlıurfa’ya doğru yol alırken Diyarbakır’da dinlediğim bir olay ya da öykü kurcalıyor kafamı. Milliyet TIR’ına gelip bana bu olayı anlatanlar, sözü ciddiye alınacak görünümde genç insanlar. Geçenlerde, birlikte çalıştıkları bir araştırmacı onlara Alarko Grubu’nun öncülüğünde Şanlıurfa’da uygulamaya geçmesi beklenen Gapropark projesinden söz etmiş. Yabancı firmaların da katılımıyla GAP bölgesini dönüştürecek büyük bir projeymiş bu. Bölgedeki statükonun korunmasını isteyen güçlerin bu projeyi de mutlaka engelleyeceğini düşünen gençler (yani bu olayı bana anlatanlar), Alarko’nun patronlarını düşünerek, "Canlarıyla ödemeseler bari bunun bedelini" demişler birbirlerine. Bu konuşmadan iki gün sonra da Üzeyir Garih öldürülmüş.

Komplo senaryosu
Terörün ve terörü durdurmak için harcanan çabanın izlerini ve anılarını taşıyan bir bölgede bu tür olayların ya da öykülerin sıkça anlatılması doğal galiba. Geri gelmesini hemen kimsenin istemediği o günlerden kalan izler, çok yönlü komplo teorilerine zemin hazırlıyor. Bölgede mevcut düzenin ya da statükonun rantını paylaşan güçlerin, bölgeyi dönüştürerek bu statükoyu bozacak olan her adımı engellemeye çalışacağı

Yazının Devamı

Diyarbakırda umut ve kaygı

31 Ağustos 2001

Sorun Diyarbakıra akın eden bu insanlara aş ve iş bulabilmek, umut verebilmek. Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Kutbettin Arzu "Genç ve işsiz insan çok, onlara iş ve umut veremezsek, önünü alamayacağımız sosyal olaylar olabilir" derken, çoğu kimsenin görüşüne ve endişesine de tercüman oluyor. Diyarbakırın hızla büyüyen ve genişleyen bir kent olduğu hemen anlaşılıyor. Kentin nüfusu son on yılda kimilerine göre üçe, kimilerine göre dörde katlanmış. Diyarbakırın eskileri bu gelişmeden ya da kalabalıklaşmadan çok memnun değil herhalde ama Diyarbakırın artılarıyla ve eksileriyle bir "büyük kent" olma yolunda olduğu ortada. Dimpaş örneği Ülkemizde kaygıların ve şikâyetlerin öne çıktığı bir ortamda hepimiz "bir de umut ışığı veren bir örnek çıksa karşımıza", diye beklerken, Milliyet TIRında bizi ziyaret eden bir girişimci grubu tam da aradığımız örneği çıkartıyor karşımıza. Her biri kendi alanında iş sahibi olan 10 girişimci, en az 251 ortaklı bir şirket oluşturarak Migros ve Gima gibi büyük isimlerle rekabet edecek bir hipermarket kurmak için kolları sıvamış. Beş eşit taksitte beşer milyar TL. ödeyerek eşit paylarla bu girişime ortak olacak 251 paydaş arıyorlar. Şimdiden

Yazının Devamı

Diyarbakır’da umut ve kaygı

31 Ağustos 2001


<#comment>Diyarbakır’ın hızla büyüyen ve genişleyen bir kent olduğu hemen anlaşılıyor. Kentin nüfusu son on yılda kimilerine göre üçe, kimilerine göre dörde katlanmış. Diyarbakır’ın eskileri bu gelişmeden ya da kalabalıklaşmadan çok memnun değil herhalde ama Diyarbakır’ın artılarıyla ve eksileriyle bir "büyük kent" olma yolunda olduğu ortada.
Sorun Diyarbakır’a akın eden bu insanlara aş ve iş bulabilmek, umut verebilmek. Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Kutbettin Arzu "Genç ve işsiz insan çok, onlara iş ve umut veremezsek, önünü alamayacağımız sosyal olaylar olabilir" derken, çoğu kimsenin görüşüne ve endişesine de tercüman oluyor.

Dimpaş örneği
Ülkemizde kaygıların ve şikâyetlerin öne çıktığı bir ortamda hepimiz "bir de umut ışığı veren bir örnek çıksa karşımıza", diye beklerken, Milliyet TIR’ında bizi ziyaret eden bir girişimci grubu tam da aradığımız örneği çıkartıyor karşımıza. Her biri kendi alanında iş sahibi olan 10 girişimci, en az 251 ortaklı bir şirket oluşturarak Migros ve Gima gibi büyük isimlerle rekabet edecek bir hipermarket kurmak için kolları sıvamış. Beş eşit taksitte beşer milyar TL. ödeyerek eşit paylarla bu girişime ortak

Yazının Devamı

Halk serbest ticaret istiyor

30 Ağustos 2001

Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan Mardinin 30 Ağustos nedeniyle bayraklarla donatılmış Cumhuriyet Meydanıında Milliyet TIRının içinde "Neden geldiniz?" sorusuna cevap ararken karşı kaldırımda biriken kalabalık "Habur Habur" , diye tempo tutmaya başladı. Aslında yeni asfaltlanmakta olan geniş caddelerden, hatta bulvarlardan geçerek eski Mardinin eteğinde kurulmakta olan "yenişehir"e ayak bastığımız andan itibaren en çok duyduğumuz sözcük "Habur". Mardinli işadamları, nakliyeciler, sanayiciler ve işsizlikten yakınan gençler, söz birliği etmişçesine Habur sınır kapısından gerçekleştirilen ticaretin eskiden olduğu gibi serbestleşmesi halinde Mardinin ihya olacağını söylüyorlar. Habur ve Tipik Mardinde "kriz" sözcüğü bile "Habur" ve "Tipik" sözcüklerinin gölgesinde kalıyor sanki. Ben önce "Tipik" diye duyduğum sözcüğün, "TPIC" harfleriyle ifade edilen bir şirket adı olduğunu ve bu şirketin Irakla Türkiye arasındaki mazot trafiğini tekeline aldığı iddiasıyla baş hedef haline geldiğini, Kızıltepe Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Şahini dinlerken anladım. İddiaya göre 1999dan bu yana mazot trafiğinin, "TPAOnun bir yan kuruluşu" olarak tanımlanan TPICın tekeline bırakılması Haburdan

Yazının Devamı

Halk serbest ticaret istiyor

30 Ağustos 2001


<#comment>Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan Mardin’in 30 Ağustos nedeniyle bayraklarla donatılmış Cumhuriyet Meydanı’ında Milliyet TIR’ının içinde "Neden geldiniz?" sorusuna cevap ararken karşı kaldırımda biriken kalabalık "Habur Habur" , diye tempo tutmaya başladı. Aslında yeni asfaltlanmakta olan geniş caddelerden, hatta bulvarlardan geçerek eski Mardin’in eteğinde kurulmakta olan "yenişehir"e ayak bastığımız andan itibaren en çok duyduğumuz sözcük "Habur". Mardinli işadamları, nakliyeciler, sanayiciler ve işsizlikten yakınan gençler, söz birliği etmişçesine Habur sınır kapısından gerçekleştirilen ticaretin eskiden olduğu gibi serbestleşmesi halinde Mardin’in ihya olacağını söylüyorlar.

Habur ve ‘Tipik’
Mardin’de "kriz" sözcüğü bile "Habur" ve "Tipik" sözcüklerinin gölgesinde kalıyor sanki. Ben önce "Tipik" diye duyduğum sözcüğün, "TPIC" harfleriyle ifade edilen bir şirket adı olduğunu ve bu şirketin Irak’la Türkiye arasındaki mazot trafiğini tekeline aldığı iddiasıyla baş hedef haline geldiğini, Kızıltepe Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Şahin’i dinlerken anladım. İddiaya göre 1999’dan bu yana mazot trafiğinin, "TPAO’nun bir yan kuruluşu" olarak tanımlanan

Yazının Devamı

Ben çok iyiyim, siz nasılsınız?

27 Ağustos 2001

Üzeyir Garih kadar deneyimli, Türkiyeyi ve dünyayı tanıyan bir işadamının böyle bir soru sorması bile, ülkemizdeki belirsizliğin hangi noktaya geldiğinin iyi bir göstergesiydi her halde.Üzeyir Beyle ondan önceki karşılaşmamız ise Milliyetin düzenlediği ve benim konuşmacı olarak katıldığım "Krizin Neresindeyiz" başlıklı toplantı sonrasında gerçekleşti. Üzeyir Bey ellerime sarılarak, "çok karamsar bir tablo çizecekseniz diye korkuyordum, bunu yapmadığımız için sizi kutlarım", dedi.Üzeyir Beyin yıllardan beri sergilediği iyimserliği ben kendi hesabıma fazla buluyor ve yer yer eleştiriyordum. Bu onun iç dünyasından yansıyan bir özelliği miydi, yoksa iyimser olmadan bir yere varılamayacağını düşündüğü için mi böyle bir dış görünüm sergiliyordu, onu bilmiyorum ama bana çok düşündürücü gelen öldürülüş biçimi de bu ülkede iyimser olmanın ne kadar güç, hatta ne kadar pahalı olduğunu gösteriyordu sanki. Yazının başlığını oluşturan "ben çok iyiyim, siz nasılsınız" sözleri bana değil, Üzeyir Garihe ait. Çok değişik ortamlarda en fazla karşılaştığım işadamlarının başında gelen Üzeyir Bey son olarak on gün kadar önce Sahir Erozanın bir grup ünlü Amerikalı gazeteci onuruna verdiği davette

Yazının Devamı

Ben çok iyiyim, siz nasılsınız?

27 Ağustos 2001


<#comment>Yazının başlığını oluşturan "ben çok iyiyim, siz nasılsınız" sözleri bana değil, Üzeyir Garih’e ait. Çok değişik ortamlarda en fazla karşılaştığım işadamlarının başında gelen Üzeyir Bey son olarak on gün kadar önce Sahir Erozan’ın bir grup ünlü Amerikalı gazeteci onuruna verdiği davette rastladım. Her zamanki iyimserliğini gene korumaya çalışıyordu ama belli ki onun da kafası hayli karışmıştı. Sözü döviz kurlarındaki anormal tırmanışa getirerek, "ne yapalım?", diye sordu bana, "şu ortamda döviz almak mı lazım, satmak mı?".
Üzeyir Garih kadar deneyimli, Türkiye’yi ve dünyayı tanıyan bir işadamının böyle bir soru sorması bile, ülkemizdeki belirsizliğin hangi noktaya geldiğinin iyi bir göstergesiydi her halde.
Üzeyir Bey’le ondan önceki karşılaşmamız ise Milliyet’in düzenlediği ve benim konuşmacı olarak katıldığım "Krizin Neresindeyiz" başlıklı toplantı sonrasında gerçekleşti. Üzeyir Bey ellerime sarılarak, "çok karamsar bir tablo çizecekseniz diye korkuyordum, bunu yapmadığımız için sizi kutlarım", dedi.
Üzeyir Bey’in yıllardan beri sergilediği iyimserliği ben kendi hesabıma fazla buluyor ve yer yer eleştiriyordum. Bu onun iç dünyasından yansıyan bir

Yazının Devamı

Türkiyede "mucize", olur mu, olmaz mı?

26 Ağustos 2001

Şu anda derin bir kriz yaşamakta olan Türkiye ekonomisinde de acaba bir "mucize" yaşanabilir ve hemen herkesi karamsarlığa sürükleyen tablo bir anda değişebilir mi? Ekonomideki çıkmaz yerini umutlu bir açılıma bırakabilir mi?Bu sorulara cevap ararken her şeyden önce bugün yaşanmakta olan krizin iki boyutu bulunduğunu hatırlamak gerekiyor.Krizin birinci boyutu, Türkiye ekonomisinin yıllardır savsaklanan yapısal sorunlarıyla ilgili. Ekonomimizin üretim yapısını dönüştürmeden; tarımını, sanayiini, hizmet sektörlerini yeniden yapılandırarak küresel rekabete uyum sağlayacak bir verimlilik düzeyine getirmeden; siyaset - ekonomi ilişkilerini yeniden düzenlemeden; devlete ve bürokrasiye çeki düzen vermeden; yolsuzluk tezgahlarını yoketmeden; kayıt dışı ekonominin şartlarını ortadan kaldırmadan Türkiye ekonomisinin yapısal sorunlarını aştığımızı söyleyemeyiz. Son dönemde bu yönde önemli adımlar atıldığı bir gerçek ama yapısal dönüşüm kolay bir iş değil ve uzun bir yolun henüz başındayız. Bu alanda "mucize" beklemek olanaksız. Sabırla, adım adım, zorlukları aşarak katedeceğiz bu yolu.Ancak halen yaşanmakta olan krizin bir de başka boyutu var. Hükümete duyulan güvensizlik giderek sisteme

Yazının Devamı