MHPnin ve bazı bakanlarının son haftalardaki tavırlarına biraz dikkatlice bakarak MHPnin başka bir hesabın peşinde olduğunu düşünmek mümkün bence. Programın çökeceğini, hem Dervişi hem de IMFyi dışlayan, milliyetçi bir programın gündeme geleceğini hesaplayarak bunun öncülüğünü yapma hesabında, sanki MHP. Ancak "ülkeyi bu noktaya MHP getirdi" denmesini de istemiyor ve bu nedenle taviz vererek vakit kazanıyor ve "MHP her fedakarlığı yaptı ama buna rağmen Derviş başarısız oldu, program çöktü" noktasına gelinmesini bekliyor.MHPli bakanların ve milletvekillerinin beyanları bu niyetlerini açıkca ortaya koyuyor. "Türkiyeye ve Türkiyeyi savunan MHPye karşı bir dış komplo var ve krizin asıl nedeni bu" izlenimi yayılmak isteniyor. Buna direnmenin hazırlığını görüyorum ben MHPde. Ayrıca değişime direnen kesimlerin sözcülüğünü de yapmaya aday MHP.MHPnin öncülüğünü yapmak istediğini düşündüğüm, IMF ve Derviş programına alternatif olabilecek bir programın toplumda geniş bir destek bulması uzak bir olasılık değil. Kendini "solcu" sayan kimi çevrelerde de, "milliyetçi" ve "islamcı" kesimlerde de, değişim çabalarına direnen kesimlerde de, iş aleminin belli kesimlerinde de bu eğilime destek var.
<#comment>#comment>Ulaştırma Bakanı Öksüz’ün, Sayın Devlet Bahçeli tarafından istifaya zorlanmasıyla piyasalardaki karamsarlığın dağılacağını ve hükümete duyulan güvensizliğin ortadan kalkacağını düşünenler galiba çok kısa vadeli bir bakış açısıyla yaklaşıyorlar bu gelişmeye. Olaya biraz daha kapsamlı bakarak bu istifayı MHP’nin yeni stratejisinin bir halkası olarak da değerlendirebiliriz.
MHP’nin ve bazı bakanlarının son haftalardaki tavırlarına biraz dikkatlice bakarak MHP’nin başka bir hesabın peşinde olduğunu düşünmek mümkün bence. Programın çökeceğini, hem Derviş’i hem de IMF’yi dışlayan, milliyetçi bir programın gündeme geleceğini hesaplayarak bunun öncülüğünü yapma hesabında, sanki MHP. Ancak "ülkeyi bu noktaya MHP getirdi" denmesini de istemiyor ve bu nedenle taviz vererek vakit kazanıyor ve "MHP her fedakarlığı yaptı ama buna rağmen Derviş başarısız oldu, program çöktü" noktasına gelinmesini bekliyor.
MHP’li bakanların ve milletvekillerinin beyanları bu niyetlerini açıkca ortaya koyuyor. "Türkiye’ye ve Türkiye’yi savunan MHP’ye karşı bir dış komplo var ve krizin asıl nedeni bu" izlenimi yayılmak isteniyor. Buna direnmenin hazırlığını görüyorum ben MHP’de. Ayrıca
Ancak bunun hemen ardından fena haberi de vermek zorundayım: Durumu bütün yönleriyle değerlendirmeden kestirme sonuçlara sıçramak ve daha önce denenmiş yöntemlere ya da hazır reçetelere sarılmak hala çok daha kolay geliyor bize. Olası sonuçlarını tam olarak düşünmeden hemen bir "parlak fikre" sıçrayabiliyoruz. Önce iyi haberi vereyim: Bu sıcak yaz gününde bizler böyle yazılar yazıp fikir jimnastiği yapma cesaretini bulabiliyorsak ve birileri de ilgi gösterip bu yazıları okuyorsa Türkiyede bir şeyler değişiyor demektir. Genelde konuları derinlemesine tartışmayı, analiz etmeyi pek sevmeyen; buna karşılık hazır reçetelere ve çözümlere bayılan insanımız, gelinen noktada bir şeyleri derinlemesine tartışmanın önemini biraz olsun idrak etmeye başladı galiba. İsyandan ara rejime Diğer yandan bu çıkmazdan ancak bir erken seçimle çıkılacağını söyleyen kıdemli politikacılar, umudunu "teknokratlar hükümeti"ne bağlayan, daha ileri gidip "ara rejim" özlemini dile getiren yazar - çizer takımı da hayli faal son günlerde. IMF desteğindeki programı eksiksiz uygulamayı bir çıkış yolu olarak görenleri ya da tam tersine "IMFyi kovup moratoryum ilan edelim" diyenleri de bunlara ekleyebiliriz. Bu durum,
<#comment>#comment>Önce iyi haberi vereyim: Bu sıcak yaz gününde bizler böyle yazılar yazıp fikir jimnastiği yapma cesaretini bulabiliyorsak ve birileri de ilgi gösterip bu yazıları okuyorsa Türkiye’de bir şeyler değişiyor demektir. Genelde konuları derinlemesine tartışmayı, analiz etmeyi pek sevmeyen; buna karşılık hazır reçetelere ve çözümlere bayılan insanımız, gelinen noktada bir şeyleri derinlemesine tartışmanın önemini biraz olsun idrak etmeye başladı galiba.
Ancak bunun hemen ardından fena haberi de vermek zorundayım: Durumu bütün yönleriyle değerlendirmeden kestirme sonuçlara sıçramak ve daha önce denenmiş yöntemlere ya da hazır reçetelere sarılmak hala çok daha kolay geliyor bize. Olası sonuçlarını tam olarak düşünmeden hemen bir "parlak fikre" sıçrayabiliyoruz.
İsyandan ara rejime
Bu durum, hükümetin son haftalardaki serüvenleriyle daha da pekişen bir güvensizlik ve umutsuzluktan kaynaklanıyor. Son günlerde çeşitli çevrelerde dile getirilen bir temenniyi, Rahmi Koç Müzesi’nin açılış töreninde TÜSİAD yönetimindeki bir işadamımızdan da duyunca insanların ne kadar bıkkın ve umutsuz bir noktada olduklarını daha iyi anladım. "Halk sokağa mı dökülecek, bu
Evet son haftalarda yaşanan komedinin, "IMFden bize ne" diyebilecek kadar gözüpek olan kişilerin tükürdüklerini bir güzel yalamalarıyla sonuçlanan "IMFye direnme" aymazlığının Türkiyeye faturası fevkalade ağır oldu. Yanlızca zaman kaybetmekle kalmadık, bu hükümet sayesinde beş paralık olan dış dünyadaki imajımızı düzeltmek ve ülke içinde moral kazanmak fırsatını da kaçırmış olduk. Türkiye sözde pehlivanların IMFnin tokadıyla sonuçlanan efelik gösterileriyle vakit yitireceğine gerekenleri zamanında yapsaydı bakın neler olabilirdi: IMFnin ve Dünya Bankasının kredileri hiç sorunsuz olarak haziran sonunda devreye girer, Türkiye IMFnin desteğini hakkeden ülke olarak puan toplardı. Türkiyenin IMF ile mutabık kaldığı programı eksiksiz uygulayan ülke olarak puan toplaması, kasım ayından bu yana sürekli olarak başı dertte olan Arjantinle birlikte anılan ülkemizin adının Arjantinden ayrılması için güzel bir fırsat yaratırdı. Kemal Derviş bu olumlu havadan da yararlanarak çabalarını özel dış kaynak sağlama konusunda yoğunlaştırır ve bugüne dek bazı olumlu sonuçlar elde etmiş olurdu. Gerek bankalarımızın sendikasyon kredileri, gerekse Hazinenin dış borçlanması için önümüzde yeni ufuklar
<#comment>#comment>Türkiye ne yazık ki dünyadan habersiz olan ve ülkemizin içinde bulunduğu durumu da kavrayamayan kişilerin söz sahibi olduğu bir hükümet tarafından yönetiliyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum "sıfır hata" ile yola devam edilmesini gerektirirken yapılan yanlışlar ve kaçırılan fırsatlar, bu hükümetle krizden çıkma şansının bulunmadığını düşünenlerin sayısını hızla artırıyor. Bizim gibi, seçeneksizlik nedeniyle bu hükümete son bir şans tanımış olanlar da son saçmalıklardan sonra bu ekiple bir yere varmanın olanaksız olduğunu düşünmeye başladılar.
Evet son haftalarda yaşanan komedinin, "IMF’den bize ne" diyebilecek kadar gözüpek olan kişilerin tükürdüklerini bir güzel yalamalarıyla sonuçlanan "IMF’ye direnme" aymazlığının Türkiye’ye faturası fevkalade ağır oldu. Yanlızca zaman kaybetmekle kalmadık, bu hükümet sayesinde beş paralık olan dış dünyadaki imajımızı düzeltmek ve ülke içinde moral kazanmak fırsatını da kaçırmış olduk. Türkiye sözde pehlivanların IMF’nin tokadıyla sonuçlanan efelik gösterileriyle vakit yitireceğine gerekenleri zamanında yapsaydı bakın neler olabilirdi:
IMF’nin ve Dünya Bankası’nın kredileri hiç sorunsuz olarak haziran sonunda
Son günlerde Sayın Ecevitin, Sayın Bahçelinin, Sayın Öksüzün sözlerini dinlerken, IMFye karşı takındıkları tavrı izlerken de aynı şeyleri hissediyorum ve kendi kendime soruyorum: bu kişiler gerçekten bizi yönetenler mi, yoksa bir ilkokul müsameresinde "IMFyi nasıl yendik" komedisini oynamaya çalışan büyük görünümündeki çocuklar mı?Geçen yıl dünya ekonomisinin "itfaiye teşkilatı" IMFden gelen uyarılara aldırmadan ekonomimizde yangın çıkartan ve ateş bacayı sarınca "aman yetiş" diye IMFyi yardıma çağıran bu heyet şimdi ne yapıyor? Yangının binayı sarması an meselesi, bunlar "itfaiye teşkilatı"nın nasıl çalışması gerektiği konusunda fikir serdediyorlar. Akılları sıra IMFyi yola getirecekler. Hükümetin, durumun vahametini kavramadığı artık çok açık ve Türkiyenin bu kişilerin yönetiminde bu krizi atlatması olanaksız. Şu andaki kriz aşılsa bile bu iş böyle yürümez. Türkiye Tansu Çillerin hamiyetli ellerinde 1994 krizine sürüklenirken de aynı duyguyu yaşamıştım. 1994e girilirken her şey çok netleşmişti benim gözümde; krize doğru gittiğimize emindim. Hükümet sanki bir müsamere ortamında yanlış üstüne yanlış yapıyor, göz göre göre krize sürükleniyorduk. (Bu dönemde yazdığım yazıları Krize
<#comment>#comment>Türkiye Tansu Çiller’in hamiyetli ellerinde 1994 krizine sürüklenirken de aynı duyguyu yaşamıştım. 1994’e girilirken her şey çok netleşmişti benim gözümde; krize doğru gittiğimize emindim. Hükümet sanki bir müsamere ortamında yanlış üstüne yanlış yapıyor, göz göre göre krize sürükleniyorduk. (Bu dönemde yazdığım yazıları Krize Adım Adım adlı kitapta topladım daha sonra).
Son günlerde Sayın Ecevit’in, Sayın Bahçeli’nin, Sayın Öksüz’ün sözlerini dinlerken, IMF’ye karşı takındıkları tavrı izlerken de aynı şeyleri hissediyorum ve kendi kendime soruyorum: bu kişiler gerçekten bizi yönetenler mi, yoksa bir ilkokul müsameresinde "IMF’yi nasıl yendik" komedisini oynamaya çalışan büyük görünümündeki çocuklar mı?
Geçen yıl dünya ekonomisinin "itfaiye teşkilatı" IMF’den gelen uyarılara aldırmadan ekonomimizde yangın çıkartan ve ateş bacayı sarınca "aman yetiş" diye IMF’yi yardıma çağıran bu heyet şimdi ne yapıyor? Yangının binayı sarması an meselesi, bunlar "itfaiye teşkilatı"nın nasıl çalışması gerektiği konusunda fikir serdediyorlar. Akılları sıra IMF’yi yola getirecekler. Hükümetin, durumun vahametini kavramadığı artık çok açık ve Türkiye’nin bu kişilerin yönetiminde